(Benden onlara) De ki: “Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Zümer Suresi, 53)
Ayette belirtildiği gibi insanlar zaman zaman bilerek veya bilmeyerek hatalar yapabilmektedirler. Ayette Allah’tan rahmet uman insanlara seslenilmektedir. Yani ayette geçen kendi aleyhlerine olmak üzere haddi aşan kimseler, Allah’a iman eden insanlardır. Bu nedenle böyle bir durum Müslümanlar için de geçerlidir. Allah birçok ayette Müslümanların hatta çok takva sahibi olan Müslümanların da hata yapabileceğini vurgulamıştır. Bu açıklamalar inananların kalbine ferahlık verir. Aksi takdirde isteyerek veya istemeyerek herhangi bir hata yapan bir Müslüman, büyük bir sıkıntı ve vicdani baskı altına girebilirdi. Ancak Müslümanların Allah’a karşı bir kusur içinde olmama konusunda büyük bir hassasiyet içinde olduğunu bilen Allah, Kuran’da övgüyle bahsedilen peygamberlerden de örnekler vererek istisnasız her insanın büyük ya da küçük birçok hatası olabileceğini haber vermiştir. Böylece ayetlerdeki bu şevklendirici ve kalp ferahlatıcı açıklamalar, Müslümanların herhangi bir hata sonrası ümitsizliğe kapılmalarını engellemiştir. Hatta Allah insanların yaptıktan sonra pişmanlık duyup tevbe ettikleri istisnasız her hatanın bağışlanacağını bildirmiştir.
Ancak Kuran’daki kalp ferahlatan, insanlara umut veren türlü açıklamalara rağmen, kusurlu olmayı kabullenemeyen birçok cahil insan da bulunmaktadır. Ayetlerde bildirilen müjdelere rağmen hata yaptıktan sonra ümitsizliğe kapılmak, üzüntü ve sıkıntı içine girmek, hatasızlık iddiasında bulunan insanlara özgü yanlış bir tavırdır. Hata yapmayı kibirinden ve büyüklenmesinden dolayı bir türlü kabullenmek istemeyen bir insan, yaptıkları nedeniyle büyük bir üzüntüye kapılır. Kolaylıkla hata yapabilen, yanlış kararlar alabilen, yanlış davranabilen ya da yanlış konuşabilen bir varlık olduğunu kabullenmekte zorluk çeker. Kusursuzluğun ve hatasızlığın Allah’a özgü bir vasıf olduğunu düşünemez. Kendisi de kusursuz olmak ister. Ancak bunu bir türlü başaramaması ve birçok hatalı tavrının olması onu ümitsizliğe sürükler. Müslümanlar ise Allah’ın karşısındaki eksikliklerini ve acizliklerini kabullenmenin verdiği rahatlık içinde yaşar ve hiçbir zaman hatasızlık iddiasında bulunmazlar.
Şunu unutmamak gerekir ki insanların, çok imanlı da olsalar kusurlu ve kolaylıkla hata yapabilecekleri gibi yaratılmaları, Allah’ın kusursuzluk vasfını daha iyi kavrayabilmeleri içindir. Çünkü insan kusursuzluğu ancak kusur ve eksik görerek anlayabilir. Bu nedenle kendi acizliğini görmesi, Allah’ın mükemmelliğini ve her türlü eksiklikten münezzeh olduğunu tam olarak anlamasına ve Allah’ı gereği gibi takdir edip tesbih etmesine vesile olacaktır.