Müminlerin yaşadığı şevk ve heyecan, cahiliye toplumunda hakim olan “çıkarlara dayalı şevk” anlayışından çok farklıdır. İnananların şevkleri Allah’a olan sevgilerinden ve bağlılıklarından kaynaklanmaktadır. Onlar sevgilerini cahiliye toplumu gibi tutkuyla dünyaya değil, kendilerini yoktan var eden, rızıklandıran, yaşatan, sonsuz merhametli ve şefkatli olan Allah’a yöneltmişlerdir.

Bunun en önemli sebebi ise müminlerin olayları açık bir şuurla değerlendiriyor olmalarıdır. Kendilerine hayat verenin, her an yeryüzündeki canlı cansız her varlığı koruyup kollayanın Allah olduğunun ve O’nun dışında tüm varlıkların O’na muhtaç olduğunun şuurundadırlar.

Allah’a duydukları sevgi ve bağlılığın neticesi olarak da, hayatları boyunca Allah’ı hoşnut etmek için çaba harcarlar. Allah’ın hoşnutluğunu kazanma isteği müminlerin en önemli şevk ve neşe kaynağıdır. Allah’ın rızasını kazanabilme ve Allah’ın müminler için hazırladığı cennete kavuşabilme arzusu, onlara bitmez tükenmez manevi bir güç ve şevk kazandırır.