Müslümanca konuşmanın en belirgin özelliklerden biri de, kişinin tüm konuşmalarında Kuran’da bildirilen ‘helal haram sınırlarını’ titizlikle korumaya özen göstermesidir. Kuran’ın “Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rüku edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) müminleri müjdele.” (Tevbe Suresi, 112) ayetiyle insanlara Allah’ın sınırlarını korumaları emredilmiştir.

İnsan yaşamı boyunca Allah’ın yasakladıklarından nasıl sakınıyor ve emrettiklerini yerine getiriyorsa, aynı sınırları konuşmalarında da korumalıdır. Allah’ın sakınılmasını bildirdiği bir tavrı sözlü olarak da savunup destekçisi olmamalıdır. Allah’ın beğendiği bir tavrı da konuşmalarıyla övüp desteklemelidir. Örneğin iman eden bir kimse başkalarının hakkını yemenin, ölçüde tartıda hile yaparak haksız menfaat elde etmenin, yalan söylemenin, yalancı şahitlik yapmanın Allah’ın beğenmediği ve yasakladığı tavırlar olduğunu bilir. Bu nedenle hiçbir zaman sözleriyle de bu tavırlara arka çıkmaz. Haram bir tavrın doğruluğunu savunan bir insanın karşısında sessiz kalarak onu gizliden gizliye desteklemez.

Hak ve doğru olanı söylemekten hiçbir şekilde çekinmez, aksine Kuran ahlakını başkalarına da anlatmaktan büyük sevinç duyar. Hiçbir zaman “Fikirlerine karşı çıkarsam acaba bana tavır alırlar mı?” ya da “Acaba hakkımda ne düşünürler?” gibi endişelere kapılarak suskun kalmaz. Çünkü “(Bu,) Bir Kitap’tır ki onunla uyarman için ve müminlere bir öğüt olmak üzere sana indirildi. Öyleyse bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.” (A’raf Suresi, 2) ayetiyle hatırlatıldığı gibi insanlara Kuran ile öğüt vermenin müminler üzerinde önemli bir sorumluluk olduğunu bilir. Bu nedenle karşısındaki insanlara neden yanlış düşündüklerini, doğrusunun ne olduğunu Kuran’dan delilleriyle açıklar. Bunların Allah’ın sevmediği, yasakladığı davranışlar olduğunu anlatarak onları da Allah’ın sınırlarını korumaya davet eder. Karşısındaki kişilerin öğüt almayacaklarını anladığında ve Kuran’a muhalif konuşmalar yaptıklarını gördüğünde ise Allah’ın emrine uyarak, bu kimselerin yanlarından ayrılır. Allah’ın bu emri Kuran’da şöyle bildirilmiştir:

Ayetlerimiz konusunda ‘alaylı tartışmalara dalanlar:’ -onlar bir başka söze geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturacak olursa, bu durumda hatırlamadan sonra, artık zulmeden toplulukla beraber oturma. (Enam Suresi, 68)

Bir başka ayette ise müminlerin cahilce konuşan kimselerle karşı karşıya geldiklerinde onurlu ve vakarlı bir tavır gösterdikleri ve “selam” diyerek geçtikleri bildirilmiştir:

O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman “Selam” derler. (Furkan Suresi, 63)