Allah Kuran’da, “… Allah, diye çağırın, ‘Rahman’ diye çağırın, ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O’nundur…” (İsra Suresi, 110) ayetiyle en güzel isimlerin sahibi olduğunu hatırlatmış ve müminlere Kendisi’ni bu isimleriyle anmalarını bildirmiştir.

İman edenler yaşamları boyunca karşılaştıkları her olayda Rabbimiz’in üstün tecellilerini görür ve O’nu en güzel isimleriyle anar, şanını övüp yüceltirler. Örneğin Rabbimiz’in sonsuz adalet sahibi olduğunu bilir ve yaşadıkları olaylarda Allah’ın bu isminin tecellilerini görüp dile getirirler. En zor şartlarla karşılaştıklarında bile konuşmalarından, Allah’ın mutlak adaletinin şuurunda oldukları hissedilir. Maddi bir zarara uğrasalar, amansız bir hastalığa yakalansalar ya da başkaları tarafından büyük haksızlıklara uğratılsalar bile, tüm bunların denenmeleri için yaratılan özel olaylar olduğunu unutmazlar. Olaylar her ne kadar farklı görünürse görünsün, Allah’ın sonsuz adalet sahibi olduğunu, dünyada ve ahirette, her insanın iyilikten ya da kötülükten yana hak ettiği karşılığı eksiksiz olarak vereceğini bilirler. Allah’ın “… Onlar, ‘bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar’ bile haksızlığa uğratılmazlar.” (Nisa Suresi, 49) ayetiyle hatırlattığı gibi, insanın zerre kadar dahi haksızlığa uğratılmayacağının şuurunda olarak konuşur, Allah’ın razı olmayacağı bir söz söylemekten şiddetle kaçınırlar. Beraberlerinde bulunan insanlara da her zaman bu gerçeği hatırlatacak, onları gaflete düşmekten, hatalı düşünmekten sakındıracak konuşmalar yaparlar.

Müminler Rabbimiz’in “Adl” isminin yanında, O’nun ‘merhametlilerin en merhametlisi’, ‘çok esirgeyen, çok bağışlayan’, ‘iyiliğin ve şükrün karşılığını fazlasıyla veren’, ‘samimi duaya en güzel şekilde icabet eden’, ‘samimi kullarını koruyup kollayan’ olduğunu da bilirler. İnsana ‘rızık verenin’, ‘neşe ve huzur verenin’, ‘güldüren ya da ağlatanın’ da yine ancak Allah olduğunu bilir, konuşmalarında bu şuuru yansıtan bir üslup kullanırlar. Konuşmalarından, yaşadıkları her olayda Allah’ın mutlak müdahalesinin, sonsuz aklının ve benzersiz sanatının tecellilerinin bilincinde oldukları anlaşılır.

Her konuda müminler için güzel birer örnek olan peygamberlerimizin konuşmalarında da Rabbimiz’i en güzel isimleriyle anıp yücelttikleri görülmektedir. Kuran’da, Allah’tan kendisine gelen bir vahiy karşısında Hz. İsa (as)’ın söylediği bildirilen sözler, onun bu ahlakını ortaya koymaktadır:

Allah: “Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve anneni Allah’ı bırakarak iki İlah edinin, diye sen mi söyledin?” dediğinde: “Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sen’de olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sensin Sen.” (Maide Suresi, 116)