Yetimin “itilip kakılmaması” ve “iyilikle davranılması”…

Müminlerin merhamet anlayışlarının bir başka örneği yetim çocuklara olan yaklaşımlarında görülür. Anne ve babalarını kaybettikleri için bir başkasının bakım ve ilgisine muhtaç kalan bu kimselere gösterilmesi gereken en güzel tavırlar Kuran’da bildirilmiştir. Müminlerin titizlikle uyguladığı bu tavırlardan biri, “yetimlerin itilip kakılmaması” ve onlara karşı “iyi davranılması”dır.

Din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda yetim olan bir çocuğun haklarını koruyacak ya da geleceğini her açıdan garanti altına alacak bir sistem yoktur. Bu koruma, insanların kendi vicdanlarına bırakılmıştır. Bu nedenle de bir kısım insanlar bu çocukların yaşlarının küçüklüğünden, tecrübe ya da bilgi sahibi olmamalarından kolaylıkla istifade edebilirler. Yine aynı şekilde bu çocuklar, haklarını savunabilecek kimseleri olmadığı için bakımlarını üstlenen kimseler tarafından rahatlıkla kötü davranışlara maruz kalabilirler. Söz konusu kişiler, yetimleri himaye altına aldıkları için onları minnet altında bırakarak yaptıkları iyilikleri “başlarına kakabilirler”. Ya da ailenin diğer bireylerinden daha farklı bir muameleye tabi tutarak bu çocukları hem manevi hem de fiziksel açıdan ezebilirler. Oysa Allah Kuran’da yetimlere karşı merhametsizce davranmayı, onları itip kakmayı ayetleriyle yasaklamış ve bu tür çirkin davranışları gösterenleri kınamıştır:

Dini yalanlayanı gördün mü?

İşte yetimi itip-kakan;

Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur.

İşte (şu) namaz kılanların vay haline, ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar ve ‘ufacık bir yardımı (veya zekatı) da engellemektedirler. (Ma’un Suresi, 1-7)

Kuran ahlakında ise tüm bu incitici tavırların aksine yetim çocuklara karşı gönül alıcı, merhametli, hoşnut edici tavırlar gösterilir. Kuran’da “… yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin…” (Bakara Suresi, 83) ayetiyle bu hüküm müminlere bildirilmiştir. Müminler de Allah’ın bu emrini titizlikle yerine getirirler. Onların vicdan ve insaniyet anlayışı, yardıma ve bakıma muhtaç çocuklara sahip çıkmayı, onlara ihtiyaçları olan maddi manevi her türlü ilgiyi göstermelerini sağlar. Hiçbir zaman yardımlarından dolayı onları ezmez, minnet altında bırakmaz ve onlardan maddi manevi çıkar elde etmeye çalışmazlar. Aksine tüm haklarını korur ve ellerinden gelen en mükemmel tavırları gösterirler. Müminlerin bu konuda gösterdikleri titizlik, Allah korkularından, yüksek vicdan ve merhamet anlayışlarından kaynaklanmaktadır.

Yetimin ıslah edilerek faydalı bir insan haline getirilmesi…

…Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: “Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir… (Bakara Suresi, 220)

Yukarıdaki ayetle Allah yetimlerin her yönden faydalı insanlar haline getirilmelerini tavsiye etmiştir. Müminler bu sorumluluğu büyük bir şevkle üstlenir ve bu kimselere, herşeyin en doğrusunu ve en güzelini öğretmeye çalışırlar.

Ancak bir çocuğun yetiştirilmesinde, onu himaye edenlerin üzerine düşen en büyük sorumluluk, kuşkusuz bu kimsenin Allah’ı gereği gibi tanıması ve Kuran’ı eksiksizce öğrenmesidir. Çünkü tüm bunlar bir insanı doğruya ve kurtuluşa götüren en önemli konulardır. Bu kişiler çocukken öğrendikleri bu bilgiler ışığında bir ahlak geliştirecek ve ahiret hayatlarına da ona göre hazırlanacaklardır. Bu nedenle yetim olarak himaye altına alınan bir kimse için, müminlerin en özen gösterdikleri konulardan biri budur. Kendi sorumluluklarındaki yetim çocukların bir mümin olarak üstün vasıflar kazanabilmeleri için gerekli çabayı gösterirler. Elbette ki bu da ancak Kuran ahlakının yaşanmasıyla mümkün olur. Bu ahlak onların en başta kendileri sonra da çevreleri için en faydalı, en akıllı ve en çalışkan yapıyı kazanmalarını sağlar.

Yetimin malını korumak…

Allah, miras yoluyla mal sahibi olan yetim çocukların mallarının haksızlıkla ellerinden alınmasını haram kılmış ve böyle davrananları şiddetli bir şekilde uyarmıştır:

Gerçekten, yetimlerin mallarını zulmederek yiyenler, karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar. Onlar, çılgın bir ateşe gireceklerdir. (Nisa Suresi, 10)

Bu nedenle müminler, bir yetimin bakımını üstlendiklerinde onun şahsi mallarından kendi çıkarları adına harcama yapmaz ve onlardan bir menfaat beklentisi içerisine de girmezler. Aksine kendilerine Allah’ın bir emaneti olan bu kimselerin hak ve mallarını, en başta kendileri korurlar.

Himayeleri altındaki yetimlerin maddi varlıklarını titizlikle korumak, ancak iman eden, yüksek ahlaklı ve Kuran’da tavsiye edilen merhameti kavramış insanların itina edeceği bir konudur. Çünkü vasiler yetimlerin malı üzerinde harcama yetkisine sahiptirler. Bir insanın harcama yetkisine sahip olduğu bir mülk üzerinde şahsi çıkarlarına yönelik hiçbir harcama yapmaması ise tamamen vicdani bir konudur. Allah Kuran’da zengin olanın bu konuda iffetli davranmasını, ancak fakir olanın eğer gerekirse yetimin malından Kuran’da belirtilen ölçülere uygun olarak harcama yapabileceğini bildirmiştir. Allah’tan korkan ve ahirette yaptıkları her tavrın hesabını vereceklerini bilen müminler bu konuda yüksek bir vicdan örneği sergilerler. Çünkü Allah yetimin malına göz dikerek bu maldan çıkar sağlamanın Kendi Katında bir suç olduğunu bildirerek müminleri bu konuda uyarmıştır:

Yetimlere mallarını verin ve murdar olanı temiz olanla değiştirmeyin. Onların mallarını mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu büyük bir suçtur. (Nisa Suresi, 2)

Müminler Allah’tan ve O’nun ahiretteki azabından korktukları için yetimlerin mallarını, onlar yeterli akli olgunluğa ulaşana kadar büyük bir itinayla muhafaza ederler. Kendi kendilerine sağlıklı ve akılcı bir muhakeme yapabilecek yaşa ve erişkinliğe geldiklerinde de bu haklarını kendilerine devrederler. Kuran’da bu devretmenin şartları şöyle bildirilmiştir:

Yetimleri, nikaha erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü, hemen onlara mallarını verin. Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman onlara karşı şahid bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. (Nisa Suresi, 6)

Müminler, Allah’ın yetimlerin bakımı, eğitimi ve gözetimi hakkında bildirmiş olduğu tüm bu hükümlere titizlikle uyarlar. Onların bu tavırları din ahlakından uzak toplumların kimsesiz çocuklara olan davranışlarıyla kıyaslandığında Kuran ahlakının üstünlüğü açıkça ortaya çıkar.