Şeytanın amacı insanları Allah’ın dininden uzak tutmak ve kendi peşinden cehenneme sürüklemektir. Bu nedenle insanlar üzerinde, onları kandırabilmek ve tuzağa düşürebilmek için türlü yöntemler uygular. İnsanların çoğunu bu oyunlarıyla aldatır, onları kötü bir ahlaka sevk eder. İnsanları hak dinden uzaklaştırmak, onlara kendi sapkın sistemini yaşatmak istediği için kavramları birbirine karıştırmaya, güzel ahlakı çirkin, kötü ahlakı güzel göstermeye çalışır. Böylece güzel ahlaka dair bütün kavramları insanların yanlış algılamalarını sağlar. Şeytanın ve ona tabi olanların bu özelliği ayetlerde şöyle vurgulanır:
Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar, ‘gerçeği ters yüz eden’, günaha düşkün olan her yalancıya inerler. Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler. (Şuara Suresi, 221-223)
Örneğin, sabretmek çok güzel bir ahlak özelliği iken, şeytan bu kavramı insanlara yanlış tanıtır. İnsanlar sabır kavramının güzel yönlerini hemen hemen hiç bilmez, çoğunlukla sabretmenin zor, sıkıntılı ve eziyetli bir his olduğunu zannederler. Sabır deyince akıllarına gelen, bir şeye katlanma zorunluluğundan kaynaklanan isteksiz bir bekleyiş, “tahammül”dür. Oysa sabır, Allah’ın rızası olan bir işte kararlı ve sürekli davranmak, vazgeçmemek, yılmamak, o işi sonuna kadar azimle götürmektir. Örneğin, her olay karşısında hoşgörülü olabilmek, kızgınlık oluşturabilecek bir ortam da olsa öfkeyi yenerek güzel söz söyleyebilmek ve her ne pahasına olursa olsun bunda kararlılık göstermek, yılmamak güzel bir sabır örneğidir.
Aynı zamanda sabır, Allah’ın vadettiği güzel bir sonucu sevinç ve özlemle beklemektir. Bu da şeytanın göstermeye çalıştığı gibi zor ve sıkıntılı bir şey değil tam aksine müminin şevk, heyecan ve neşesini artıran bir durumdur. Örneğin, bütün müminler ahirete karşı büyük bir istek ve özlem duymakta, cennete kavuşmayı şiddetle arzulamakta ve bunun için sabırla beklemektedirler. Herhangi bir konuda Allah’ın rızası için sabreden mümin, bunun karşılığını muhakkak Allah’tan bulacağını bilmenin mutluluk ve sevincini yaşar.
Mümin kötü bir davranışla karşılaştığında da bunu sabırla karşılar. Yani öfke ya da yılgınlığa kapılmadan, Kuran’da emredilen en güzel tavır ve davranışı gösterir.
İşte, “sabır” gibi, şeytanın insanlara farklı göstermeye çalıştığı kavramlardan biri de konumuz olan “cesaret”tir. İnsanlar Allah’ın ayetlerine uymadıkları takdirde, şeytanın etkisi altına girmeye başlarlar. Böylece, ahlaki kavramların manalarını Kuran’dan öğreneceklerine şeytanın telkinlerinden öğrenmeye başlarlar. Şeytan ise insanları “çirkin bir cesarete” yönlendirir. Çirkin cesaret, kişinin gözünü kırpmadan, hiçbir vicdani sıkıntı yaşamadan, nereye varacağını düşünmeden, pervasızca kötülükte bulunması, Allah hakkında bilgisi olmayan şeyleri söyleyebilmesi, tüm kainatı yaratan Rabbimiz’i ve ahiret gününü inkar edebilmesidir. Kuran’da çirkin bir cesaret gösteren insanlardan şöyle söz edilmiştir:
“Rahman çocuk edinmiştir” dediler. Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz. Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti. Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı.) Rahman (olan Allah)a çocuk edinmek yaraşmaz. Göklerde ve yerde olan (herkesin ve herşeyin) tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca kul olarak gelecektir. Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır. Ve onların hepsi, kıyamet günü O’na, ‘yapayalnız, tek başlarına’ geleceklerdir. (Meryem Suresi, 88-95)
Mümin ise Allah’tan korkar ve kötü bir ahlak göstermekten, Allah’ın sonsuz kudretini takdir edememekten şiddetle çekinir. Allah’ın ahirette kendisini hesaba çekeceğini, eğer dünyada kötü bir ahlak sergilerse veya Rabbimiz’in sonsuz kudretini gereği gibi takdir edemezse bunun hesabını ahirette veremeyeceğini düşünür. Allah korkusu taşımayanlar ise şeytanın etkisiyle kötü ahlak örneği olan “çirkin cesaret”i göstermekten çekinmezler.
Günlük hayatımızda çirkin cesaret sahibi pek çok insana rastlayabiliriz. Allah korkusuna sahip olmayan ve Kuran ahlakına uygun yaşamayan insanlar genellikle saygı, şefkat, merhamet, insaniyet gibi duygulardan uzak bir şekilde yaşar ve hiç çekinmeden kötü bir ahlak sergilerler. Toplumun birçok kesiminde bu kötü ahlakın örneklerine rastlamak mümkündür. İş adamlarından sokak serserilerine kadar birçok farklı kültüre mensup insanda bu ahlak görülebilir. Hepsi farklı toplumlarda yaşıyor da olsalar, eğer Allah’tan korkmuyorlarsa, hepsi şeytanın kendilerine emrettiği kötü ahlakı uyguluyorlar demektir.
Şeytana uyan bir insan ise, akla gelebilecek her türlü kötülüğü yapabilecek bir karaktere sahiptir. Çünkü şeytan ona çirkin bir cesaret vermekte, onu kandırmakta, vesveselerle aldatmakta, kötülük yaparken oldukça sakin ve serinkanlı olmasını sağlamaktadır. Zaten kendisi de aynı ruh haline sahiptir. Allah ona meleklere secde etmesini buyurmuş, o ise kibirinden dolayı çok çirkin bir cesaret göstererek itaat etmemiş ve sapkınlardan olmuştur. Şeytanın bu ibret verici sapması Kuran’da şöyle anlatılır:
Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: “Adem’e secde edin” dedik. Onlar da İblis’in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı.
(Allah) Dedi: “Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?” (İblis) Dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın”.
(Allah:) “Öyleyse ordan in, orada büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin”.
O da: “(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele)” dedi.
(Allah:) “Sen gözlenip-ertelenenlerdensin” dedi.
Dedi ki: “Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım”.
“Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın”.
(Allah) Dedi: “Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım”. (Araf Suresi, 11-18)
Yaptığının büyük bir kötülük olduğunu bilmesi ve karşılığında cehenneme gideceğinin farkında olarak böyle çirkin bir tavra cesaret etmesi, şeytanın azgınlığının şiddetini göstermektedir. Bu yüzden şeytan, etkisi altına aldığı insanlara da aynı azgınlığı ve çirkin cesareti aşılamaya çalışır. Allah insanları şeytana uymama konusunda birçok ayetiyle uyarmıştır:
Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir. (Nur Suresi, 21)
Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. (Bakara Suresi, 168-169)
Şeytanın sapmasına neden olan en önemli etkenlerden biri de kibirlenmesidir. Bu yüzden şeytan insanların da kendisine benzeyip sapmalarını, dolayısıyla kibirlenmelerini sağlamaya çalışır. “Çirkin cesaret” de aslında insanın kibirine yenik düşmesinin bir sonucudur.
Bu kibir insanlar arasında çok çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Şeytanın yolunu izleyen kimi insanlar tıpkı onun gibi, Allah’ın varlığını bildikleri halde din ahlakından uzak bir yaşam sürerler. Kimileri ise Allah’ın çevrelerinde yaratmış olduğu milyonlarca iman deliline rağmen, Allah’ın varlığını inkar edebilir. Veya inkar etmese de gerçekleri görmezden gelebilir. Örneğin yeryüzünde her milimetrekare Allah’ın yaratışının delilleri ile dolu olmasına rağmen, kimi insanlar çirkin bir cesaret göstererek tüm bunların başıboş bir süreçle oluştuğunu iddia edebilir. Tüm çeşitlilikleri ve güzellikleriyle canlıların, yeryüzünün, gökyüzünün, Dünya’nın, Güneş Sistemi’nin, yıldızların, galaksilerin kısacası tüm evrenin tesadüflerle ortaya çıktığını iddia edebilir. İmkansız olduğunu gördüğü ve vicdanen de aslında bunu anladığı halde, Allah’ın yaratışındaki ihtişamı reddedebilir. İşte tüm bunlar çirkin bir cesaretin, vicdansızca inkara sürüklenmenin, kibrinden dolayı Allah’a boyun eğmemenin alametleridir. İnkarda direnen insanlara sayısız iman delili gösterseniz de, doğruyu ve güzeli ısrarla anlatsanız da -Allah’ın dilemesi dışında- bir sonuç elde etmeniz oldukça zordur.
Üstelik kibirlerine kapılarak çirkin bir cesaret gösteren insanlar, dirilişten yana da şüphe içinde olurlar. Bu şüphelerini açıkça dile getirmekten de çekinmezler. Allah Kuran’da böyle insanların akılsızlığını ve kavrayış eksikliğini şöyle haber vermiştir:
İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir. Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki: “Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?” De ki: “Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir.” Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmağa kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yaratandır, bilendir. Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri yalnızca: “Ol” demesidir; o da hemen oluverir. Herşeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne Yücedir. Siz O’na döndürüleceksiniz. (Yasin Suresi, 77-83)
Bu tür insanlar uyarıldıkları zaman da buna icabet etmezler. Kendilerine ibret olarak gösterilen olayları görmezden gelebilirler. Örneğin kötü bir ahlak yaşayan, dünya üzerinde karışıklık çıkaran, güzel ahlaklı insanlara zulmetmeye çalışan kısacası her türlü çirkinliğe yönelen bu tür insanlar kendilerini “iyi insan” olarak nitelendirebilirler. Geçmişte aynı çirkinlikleri yaptıkları için azabı hak eden toplumlardan, Allah’ın elçilerine isyan ettikleri için cezalandırılan kavimlerden söz edildiğinde, bunlardan da kendileri adına ibret almazlar. Kısacası uyarılıp korkutularak doğruya davet edilseler de bunu reddedip, sonsuz cehennem azabına razı olabilirler. Allah bu tür insanların varlığından Kuran’da şöyle söz etmiştir:
Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık. Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar. Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar. Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar. “Bu, açıkca bir büyüden başkası değildir” dediler. “Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz? Veya önceki atalarımız da mı?” De ki: “Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz).” (Saffat Suresi, 11-18)
Allah yukarıdaki ayetlerin devamında, çirkin bir cesaret göstererek şeytanın yoluna uyan bu insanların ahirette uğrayacağı acı sonu da haber vermiştir:
İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar. Derler ki: “Eyvahlar bize; bu, din günüdür.” Bu, sizin yalanladığınız (mümini kafirden, haklıyı haksızdan) ayırma günüdür. Zulmedenleri, eşlerini ve taptıklarını biraraya getirip toplayın. Allah’tan başka (taptıklarını); artık onları cehennemin yoluna yöneltip götürün. Ve onları durdurup-tutuklayın, çünkü sorguya çekileceklerdir. (Onlara seslenilir:) “Ne oluyor size, birbirinizle (dünyada olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?” Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır. (Saffat Suresi, 19-26)