Çirkin cesaret aynı zamanda vicdana karşı sergilenen bir harekettir. Mazlum bir insana bağırıp çağırmak, çekinmeden suç işlemek, pervasızca insanların haklarını ihlal etmek, insanlara zulmetmek, senelerce çabalayıp biriktirdikleri mallarını çalmak, ihtiyaç içinde olanları yardımsız bırakmak hep bundan kaynaklanan hareketlerdir. Allah insanlara vicdanları vasıtasıyla bunların yanlış olduğunu bildirdiği halde, büyüklenme hissine yenik düşen insanlar vicdanlarına yüz çevirerek bu azgınlıkları sergilerler. Bu zalim davranışları yapanların genellikle sahip oldukları sakin ve soğukkanlı tavır da, şeytanın onlara telkin ettiği boş güven ve çirkin cesaretten kaynaklanan bir özelliktir.

Bu kişilerin hiçbir davranışları Kuran ahlakına uygun değildir. Kendilerine zarar getirecek kötü davranışları dahi bile bile sergileyecek kadar akılsızca bir cesaretleri vardır. Uyuşturucu kullanmak, kötülüğü yaymak üzere çete kurmak, kavga, bozgunculuk ve karışıklık çıkartmak hep çirkin cesaret örnekleridir. Bu tarz insanlar, cahiliye toplumu içinde “cesur”, “gözü kara” olarak şöhret bulacakları vehmine kapılarak bu tavırları sergilemekten çekinmezler.

Din ahlakından uzak yaşayan insanlar arasında bu tavırlara bir de isim takılmıştır; “deli cesareti” olarak adlandırılan bu çirkin tavır örneklerine günlük hayatımızda çoğu zaman rastlarız. Bu tür insanlar imanın getirdiği sevgi, saygı, şefkat, insaniyet, akıl, itidal gibi vasıflardan yoksun olduklarından ortaya çok çarpık mantıklar ve davranış bozuklukları çıkar.

Çirkin cesaret şeytanın taraftarları tarafından her zaman çok üstün ve güzel bir davranış olarak görülür. Aralarından biri çirkin cesaret örneği sergilediğinde diğerleri tarafından hemen takdir edilir. Okulda öğretmenlere veya öğrencilere kötü davranan, onlarla alay eden, hoşlanmayacakları şakalar yapan, kısaca onlara zarar veren biri çoğunlukla kutlanır ve devam etmesi için desteklenir. Onun ahlakında olanların hepsi onun ne kadar cesur olduğunu konuşur ve onu takdir ederler.

Sosyetenin kötü bir ahlak modeli sergileyen kesiminde de aynı mantık geçerlidir. Dine karşıt felsefi konuşmalar yapanlar, kimsenin kullanmayacağı saygısız ve seviyesiz bir üslupla konuşanlar, ölçüsüz hareketlerde bulunanlar, insanlara zulmedenler, alay edenler, açık açık insanlara kötülük yapanlar hakkında “ne kadar cesurmuş” diye düşünülür. Sınır tanımaz kıyafetler giyen “cesurluk ve cömertlikle” anılır. Oysa bunların hiçbiri cesaret olmadığı gibi, çirkin utanmazlığın bizzat kendisidir. Ne var ki “gerçeği tersyüz eden” şeytan, akledemeyen yandaşlarına, yoldan çıkmayı da “cesaret”miş gibi göstermekte ve onları kendisiyle birlikte ebedi bir azaba sürüklemektedir.

Şeytanın tüm bu çabalarından ve sürüklediği çirkin yaşamdan etkilenmeyen, onun vesveselerine, aldatmacalarına kanmayan insanlar ise ancak iman edenlerdir. Şeytanın Allah’ın samimi kulları üzerinde hiçbir etkisinin olamayacağı, her ne yaparsa yapsın onları doğru yoldan ayıramayacağı Kuran’ın pek çok ayetiyle müjdelenmiştir:

Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Allah’tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah’ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 200-201)

Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O’na (Allah’a) ortak koşanlar üzerindedir. (Nahl Suresi, 99-100)