Müminler imanları dolayısıyla, başkalarının cesur olamayacağı çekingenlik göstereceği noktalarda hiç tereddüt etmeden, büyük bir şevk ve cesaretle davranırlar. Örneğin, inkarcıların tuzak kurdukları, kimi zaman fiziksel bir baskı uyguladıkları anlarda dahi, son derece kararlı, cesur, mert, mütevekkil ve güçlü tavırlarıyla dikkat çeken müminler, hak olanı yaptıklarından emin oldukları için inkarcıların kendilerinden istedikleri tavrı asla göstermezler, Kuran ahlakını yaşamaktan ve imanlarından taviz vermezler.
Nitekim inkarcılar müminlerin pişman olmalarını ve bir daha güzel ahlakı tebliğ edecek hiçbir çabada bulunmamalarını isterler. İleriki sayfalarda örnekleriyle anlatacağımız gibi, Kuran ayetlerinde inkarcıların bu tutumlarını tarihin her döneminde gösterdikleri haber verilmektedir.
Müminler de inkar edenlerin kendilerine sürekli olarak tuzaklar planladıklarından haberdardırlar; nitekim bunu onlara Allah, Katından gönderdiği Kuran ile bildirmiştir. Bu tuzaklar müminlere maddi manevi zarar vermek amaçlıdır. Fakat herşeye rağmen müminler -Allah’ın kendilerine emrettiği üzere- onlara karşı zorlu ve onurlu tavırlarını sürdürür, cesaretle onlara karşı bir fikir mücadelesi verirler. Bu, Allah’ın kendilerine bir emridir:
Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) Kendisi’nin onları sevdiği, onların da Kendisi’ni sevdiği mü’minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise ‘güçlü ve onurlu,’ Allah yolunda cehd eden (çaba harcayan) ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah’ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Maide Suresi, 54)
Peygamberimiz (sav)’in zamanında müminler inkarcılarla doğrudan savaşlarda bulunmuşlardır. Savaş zamanları inkarcıların müthiş moral kaybettikleri, toplumların çoğunlukla manevi çöküntüye uğradıkları zamanlardır. Fakat müminler bu modelin dışında bir tavır göstermişler, Peygamberimiz (sav) ve sahabeler kendilerinden sonra gelen bütün Müslümanlara örnek teşkil eden güçlü bir cesaret sergilemişlerdir. Bazı Müslümanlar savaşta mallarını, bazıları bir uzuvlarını, belki kolunu, bacağını kaybetmiş, bazısı yakınlarını yitirmiş, ama cesaretlerinden asla taviz vermemişlerdir. Allah Kuran’da geçmişte yaşamış Müslümanların son derece yiğit olduklarına, kendilerine bir musibet dahi isabet etse, “Biz Allah’a ait (kullar)ız ve şüphesiz O’na dönücüleriz” (Bakara Suresi, 156) dediklerine dikkat çekmektedir. Bu cesaretleri onların Allah’a, Peygamberimiz (sav)’e ve Kuran’a ne kadar güçlü bir bağlılıkla bağlı olduklarını göstermektedir. Münafıklar havanın sıcak olmasını bahane ederek savaştan kaçarken, müminler mallarını ve canlarını ortaya koyarak mücadele etmişlerdir.
Peygamberimiz (sav)’e içinde savaş emri geçen ayetler indiğinde münafıklar hızla kendilerini belli etmeye başlamışlardır. O ana kadar kendilerini Müslüman olarak tanıtan birçok kişi, savaş emrini duyar duymaz kalplerindeki hastalığı ortaya çıkarmıştır. Allah onların bu durumlarını şu ayetle haber vermiştir:
İman edenler, derler ki: “(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?” Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün… (Muhammed Suresi, 20)
Bu ayette de görüldüğü gibi korkak olmaları münafıkların en belirgin özelliklerinden biridir. Bir başka ayette Allah şöyle buyurmaktadır:
Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar. (Münafikun Suresi, 4)
Peygamber Efendimiz (sav)’e kendilerine saldıranlara karşı savaşma emri gelmeden önce kendilerinin Müslüman olduğunu iddia eden, dahası bir savaş olsa mutlaka bu savaşa katılacaklarına dair söz veren münafıklar, savaş emri geldiğinde daha önce savaşa çıkacaklarını söyleyenler kendileri değilmiş gibi davranmışlardır. Oysa güzel olan, vaadlerini yerine getirmeleridir. Allah bununla ilgili şöyle buyurmaktadır:
… Oysa onlara evla (olan): İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah’a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu. (Muhammed Suresi, 20)
Allah’a ve ahirete kesin bir bilgiyle iman etmedikleri için savaşa çıkmaktan korkmuşlar, müminlerin gösterdikleri cesareti gösterememişlerdir. Oysa samimi Müslümanlar bu ayetleri duyduklarında şevkleri kat kat artmıştır. Allah bir ayetinde müminlerin kararlılığını vurgularken, “… onlar hiçbir değiştirmeyle (sözlerini) değiştirmediler” (Ahzap Suresi, 23) buyurmaktadır. Gerçek imana sahip olmayanlar ise genellikle böyle zorlu imtihanlarda kendilerini ele vermişlerdir. Çünkü cesaret çoğu zaman taklit edilemeyen bir mümin özelliğidir. Allah insanlar için pek çok imtihan ortamı yaratmış, bu imtihanlarda kimin doğrulardan, kiminse yalan söyleyenlerden olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Allah Kuran’da müminlerin güzel ahlakından, Kendisi’ne olan bağlılıklarından sık sık bahsetmekte, onların cesaretlerini birçok ayetle örnek vermektedir. Peygamberimiz (sav) döneminde yaşanan bu örneklerden biri şöyledir:
Müminler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: “Bu, Allah’ın ve Resûlü’nün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resulü doğru söylemiştir”. Ve (bu) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı. (Ahzab Suresi, 22)
Yukarıdaki ayetten de anlaşıldığı gibi müminler, yalnızca Allah’a güvenip dayanan insanlardır. Allah’a kayıtsız şartsız, tam bir tevekkülle tevekkül etmişlerdir. Düşmanlarının kendilerine karşı toplanmış olmaları onları yıldırmaz, çünkü düşmanların da yaratıcısı Allah’tır ve karşılaştıkları zorlukları da Allah yaratmaktadır. Allah’ın gücünün herşeyi kapsadığını, düşmanların da müstakil bir güce sahip olamayacaklarını bilir ve bu nedenle ayettekine benzer bir olayla karşılaştıklarında da herşeyin yaratıcısı olan Rabbimiz’e tevekkül ederler. Onların, aleyhlerine gibi görünen her haberi hayra yormaları, her olayda Allah’a yönelip dönmeleri ve morallerini hiçbir zaman bozmamaları inkar edenleri yıldırmakta, onların büyük bir korkuya kapılmalarına neden olmaktadır.
Kuran’da güzel bir mümin özelliği olarak bildirilen cesaretin en çok tecelli ettiği kişiler ise kuşkusuz peygamberler olmuştur.