Cihad kökeni cehd olan bir kelimedir. Arapçadaki anlamları ise şöyledir: 1. Çalışmak, çabalamak, azim, gayret, fedakarlık göstermek. 2. İnsanın kendi nefsine hakim olması. Bu tanımlardan yola çıkarak İslam’da cehd etmenin, karşı tarafı bilgilendirmek, güzel ahlakı öğretmek, insanları kötülükten uzaklaştırmak için çaba harcamak olduğunu anlarız. Bunu yaparken bir Müslüman bir yandan da kendi nefsini güzel ahlaka yönelik bir eğitim altına almalı ve kendisini öfke ve nefretten uzak iyi bir insan olarak eğitmelidir. Yani cehd eden bir Müslümanın yapması gereken; bir yandan kendisini eğitirken, bir yandan da iyiyi, güzeli, doğruyu insanlara öğretmek için uğraşmaktır. Sevgiyi, barışı, şefkati yaygınlaştırmak ve insanları kötülükten alıkoymak için onları fedakarane şekilde eğitmek ve kendi ahlakı ile de örnek olmaktır.

Kuran’ın hiçbir yerinde cehd kelimesi bu anlamlarının dışında bir anlamda kullanılmamıştır. Bunun aksini iddia edenlerin kendilerince delil olarak sundukları bazı ayetleri incelediğimizde bu konu daha net olarak anlaşılacaktır.

Nisa Suresi 95. Ayetin İncelenmesi

Müminlerden, özür olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cehd edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va’detmiştir; ancak Allah, cehd edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)

Bu ayette iyiliğin ve güzelliğin dünyaya hakim olması için tüm imkanlarını seferber ederek “cehd edenler” yani çaba gösterenlerle dünyadaki tüm haksızlık, adaletsizlik, yokluk, açlık, savaşlara rağmen kendi rahatlarını öncelikli görenler arasındaki fark anlatılmaktadır. Allah iyilik yapan her mümine karşılığını en güzel şekilde vereceğini vaat etmiştir. Bu sebeple tüm müminler Allah’tan güzellik görecek ancak tüm hayatlarını Allah rızası için vakfedenler elbette Allah Katında daha üstün olacaklardır. Allah yolunda malıyla ve canıyla cehd etmek, gerektiğinde uykusundan, yemeğinden, kişisel ihtiyaçlarından fedakarlık yaparak, tüm vaktini ve imkanını sevginin, barışın, kardeşliğin, dostluğun yayılması, mazlumların korunması, adaletin sağlanması için harcamak demektir. Böylesine fedakarane çaba gösteren bir mümin sosyal hayatın bir çok yönünden kendini çekerek her dakikasını bu uğurda geçirir. Konferans düzenler, kitap yayınlar, televizyon programları yapar, belgesel hazırlar, ulaşabildiği tüm insanlara doğruyu durmaksızın anlatır. Özetle, bu ayette bazılarının iddia ettiği gibi cihat adı altında dünyaya dehşet salmak değil, dünyayı güzelleştirmek için ilmi çaba göstermek anlatılmaktadır.

cihad

İslam’da “cehd etmek”, karşı tarafı bilgilendirmek, güzel ahlakı öğretmek, insanları kötülükten uzaklaştırmak için çaba harcamak demektir. Cihat adına katliam yapanlar, Kuran’a göre hareket etmemektedir.

Furkan Suresi 52. Ayetin İncelenmesi

Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara (Kuran’la) büyük bir mücadele (cihâden kebîrâ) ver. (Furkan Suresi, 52)

Bu ayette Müslümanlara yapacakları mücadelenin yolu gösterilmektedir. Ayete göre Müslümanlar Kuran’la, yani anlatarak, konuşarak, açıklayarak cehd etmekle yükümlüdürler. Kafirlere itaat etme hükmü ise, Müslümanların Allah’ı inkar edenlerin sevgisiz, anlayışsız, sınırsız, zalim dünyasından fikren, ruhen ve kalben uzak durmalarını ifade eder. Her Müslüman yaşadığı ülkenin kanunlarına uymakla, düzeni korumakla, itidalli ve dengeli olmakla yükümlüdür. Ancak kendi özel hayatında inançlarına aykırı dayatmalara boyun eğmez. Dolayısıyla Kuran’ın hükmü, küfrün sebep olduğu adaletsiz, haksız ve sevgisiz dünyayı Kuran’ı anlatarak, insanları güzel sözle Kuran’ın sıcak ve sevgi dolu dünyasına davet ederek düzeltmek için emek vermek, çaba göstermektir.

Dolayısıyla “kaynağımız Kuran” diyerek “cihat” adına katliamlar yapanlar ya yalan söylemektedir ya da yanlış eğitilmişlerdir.

Kuran’ın hiçbir yerinde cehd kelimesi bu anlamlarının dışında bir anlamda kullanılmamıştır. Dolayısıyla “kaynağımız Kuran” diyerek “cihat” adına katliamlar yapanlar ya yalan söylemektedir ya da yanlış eğitilmişlerdir.

Şu anda cihat adı altında insanları katledenler, intihar bombacısı olarak kendi canına kıyanlar, savaşın çığırtkanlığını yapanlar Kuran’a göre harama girmektedirler. Fakat bu insanların büyük bir kısmı, Kuran’a muhalif bir davranış içinde olduğunu bilmez bile. Çünkü onlar, din adına aldatılmışlardır. İnandırıldıkları dinin içinde sevgi yerine nefret; şefkat yerine öfke; kardeşlik yerine düşmanlık; güzellik yerine kabus; sanat, estetik, bilim ve kültür yerine cehalet vardır. Böyle bir dine inanan bir kişinin eline silah vermek kolaydır. “Bu topluluk senin düşmanın, git saldır” demek kolaydır. Onu galeyana getirmek kolaydır. Öfke toplulukları oluşturmak kolaydır.

Sonraki bölümlerde bu kişilerin savaş adına yanlış yorumladıkları Kuran ayetleri ve saldırganlığa gerekçe olarak kabul ettikleri uydurma hadisler detaylı şekilde açıklanacaktır. Burada hatırlatılması gereken önemli bir nokta vardır: Radikallerin çok büyük bir kısmı cehalet yüzünden dehşet saçarlar. Gerçek dini bilmezler. Hatta çoğu Kuran’ı okumamışlardır bile. İşte bu yüzden öldürerek cihat yaptığını zanneden bir kişiyi kınamak, lanetlemek, onu tehdit etmek, hapsetmek, sürgün etmek hiçbir işe yaramaz. Onun sorunu Kuran ile eğitilmemiş olması, Allah’ın adetullahını anlayamamasıdır. Sorun bu olunca, yanlış eğitim var olduğu sürece ne yaptığından habersiz radikallerin de var olacağı gerçeğini kabul etmek zorundayız. Sorunun bu olduğu kabul edilirse, cihat adı altında vahşet saçıp terör uygulayanların tek ihtiyacının doğru eğitim olduğu da kavranacaktır.

Kurani Kerim