Din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda insanlar arasında samimiyetsizlik, kıskançlık, başkasına zarar verme isteği,  düşmanlık ve öfke gibi her türlü negatif ahlak ve tavır en yaygın şekliyle yaşanır. Kuran ahlakından uzak olan insanlar birbirlerini samimi olarak sevemezler ve saygı duyamazlar. Dolayısıyla birbirlerine karşı olan tavırlarında gittikçe mekanik bir hal alırlar. Fedakarlıktan, candanlıktan, samimi sevgiden uzak bu model aslında toplum açısından da çok tehlikelidir. Cinayet işleyen, insanları yaralayan,  kavga çıkaran, taşkınlık yapan, hırsızlığa eğilimi olan ahlaksız insanların tamamı sevginin güzelliğini yaşamayan, din ahlakının  getirdiği maneviyattan uzak olan insanlardır. 

Fakat insanlar genellikle bu tehlikenin çapını ilk başta tam anlamayabilirler. Çünkü insaniyetten yoksun bu yapı toplum içerisinde ani, beklenmedik bir şekilde ortaya çıkmaz. Zaman içerisinde din ahlakının getirdiği güzel ruhtan uzaklaşan insanlar birbirlerine saygı ve sevgi göstermekten de uzaklaşırlar. Bu güzelliklerin önemini anlayamayacak bir hale gelirler. Gittikçe insan sevgisi daha da azalır ve bunun örnekleri birçok olayda açıkça görülür. Mesela insanlar önce birine yardım ederken, daha sonra yardımseverliği kendi çıkarından ödün vermek olarak kabul edebilir. “Şimdi bundan benim ne gibi bir menfaatim olacak?” şeklinde şeytani bir düşünceye kapılabilir. O anda maddi bir çıkarı olmadığını gördüğünde de kendi mantığınca yardım etmenin veya fedakarlık yapmanın bir anlamı olmadığı gibi son derece yanlış bir inanca kapılabilir. Böylece yalnızca kendi menfaatlerini kollamaya çalışan insan modelleri gelişir. Şefkatin, merhametin ve kardeşliğin yerini öfkenin, kavganın, düşmanca hislerin aldığı böyle bir toplumda suç oranlarının artması ve insan ilişkilerinin bozulması da son derece doğaldır.

cocuklar21Nitekim bu duruma bir örnek vermek gerekirse; İngiltere’de Anglikan Kilisesi’nin katkısıyla hazırlanan ve çok geniş kapsamlı yapılan bir araştırmaya göre, İngiliz toplumunda yaşanan sosyal sorunlar ve gençlerin karşılaştıkları riskler çok ciddi boyutlardadır. Raporda açgözlülük, bencillik ve bireysellik kültürünün, çocukların yaşamını olumsuz etkilediği belirtilmektedir. Bu yüzden de ailelerin ve çocukların sevgi ve ahlaki sorumluluklar konusunda temel eğitimden geçirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Araştırmada ebeveynlerin kişisel hırslarının çocukları olumsuz etkilediği de vurgulanmıştır. Buna göre toplumdaki  sorunun temelinde “aşırı bireysellik” vardır. Sosyoloji uzmanlarının bu araştırma sonucunda vardığı sonuç şu olmuştur; “bireyselliğin yerini ahlaki değerlerin alması gerekmektedir” ve çıkar peşinde koşmak yerine yardımsever, fedakar, sevecen olmanın daha güzel olduğu açıkça ifade edilmektedir.

Toplumlardaki ahlaki dejenerasyonların, sosyal problemlerin ve suçların engellenmesinin tek çözümü Kuran ahlakının eksiksiz olarak yaşanmasıdır. Salih bir Müslüman Allah rızası için fedakarlıkta bulunur, içi açılır; Allah’ın Kuran’daki emrini yerine getirerek güzel bir söz söyler, kalbi ferahlar: Allah’ın rızasını umarak cömertlik yapar, neşesine ve huzuruna vesile olur. Yüce Allah’ı çok sevdiği için O’nun tecellileri olan herşeye karşı kalbinde müthiş bir sevgi oluşur. İnsanlara karşı çıkara dayalı olmayan samimi sevgiyi kalbinde hisseder. İnsanlara sevgiyle yaklaştığı için de hem içi huzurlu olur hem de etrafı huzurlu olur. Mümin burada daha saymakla bitiremeyeceğimiz  güzellikleri ruhunda yaşadığı için psikolojik olarak son derece rahattır. Bu güzel ahlaka sahip insanların çoğunlukta bulunacağı bir toplumun ne derece refah, dirlik ve güzellik içerisinde olacağı da açıktır.

Allah Kuran’da güzel ahlaklı müminlerin dünyada da ahirette de güzel bir hayat ile yaşamlarını sürdüreceklerini şöyle müjdelemiştir:

Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)

Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır. (Nahl Suresi, 122)