Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda son derece çarpık ve ruhen insanı sıkan bir ahlak anlayışı hakimdir. Kibir, büyüklenme ve samimiyetsizlik üzerine kurulu olan bu ahlak anlayışında, önemli bir erdem olan tevazuya rastlamak mümkün değildir. Oysa kibir ve büyüklenme bir insana zulüm ve sıkıntı yaşatan kötü ahlak özelliklerindendir. Önemli bir mümin vasfı olan tevazu ise, tam aksine, insana huzur ve rahatlık getirir.
Tevazu; sevginin, merhametin ve şefkatin en önemli şartlarındandır. Çünkü tevazulu insanın karşısındaki kişiye verdiği değer hemen hissedilir, bu nedenle bu ahlakı gösteren kimselerin yanında herkes rahat eder. Böyle bir insan, kendisine verilen tavsiyeleri can kulağıyla dinler, hiçbir konuda “en iyiyi ben bilirim” iddiasında olmaz, gurur yapmadan hemen en güzel olan tavrı gösterir. Doğruya karşı direnmez, yanlışa karşı öfkeyle yaklaşmaz. İnsanların sorunlarına karşı duyarlı davranır ve ince düşünceli olur. Hiçbir konuda bir üstünlük iddiası olmadığı için, “önce o sevgi göstersin, önce o selam versin, önce o benimle konuşsun” gibi kibirden kaynaklanan hesaplar içine girmez. Karşısındaki insan katı ve kibirli olsa bile, alçakgönüllü davranır. Herkesin fikrine önem verir, herkesin selamına en güzeliyle cevap verir, herkese karşı sevgi ve saygı dolu olur. Kısacası Kuran ahlakının getirdiği tevazu, çok uyumlu, her fikre açık, hiçbir konuda kibir yapmayan, her zaman karşısındaki insanları onore eden, onlara ihtimam gösteren ve değer veren bir insan modeli oluşturur. Bu nedenle tevazulu insanlar çok sevilirler. Allah müminlerin bu güzel özelliğini Kuran’da şöyle bildirir:
“O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçakgönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman “Selam” derler.” (Furkan Suresi, 63)
Büyüklük Hissi Şeytanın Bir Özelliğidir
Herkesten büyük olma arzusu şeytanın cennetten kovulmasına ve lanetlenmesine neden olmuştur. Allah, Hz. Adem (a.s.)’a secde etmesini bildirdiğinde, şeytan insandan daha üstün olduğunu öne sürerek secde etmeyeceğini söylemiştir. Allah ise onun bu büyüklenen tavrına “Öyleyse oradan in, orada büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin.” (A’raf Suresi, 13)sözleriyle karşılık vermiştir.
Şeytanın büyüklenme hırsı, en şiddetli şekilde küçük düşürülenlerden olmasıyla sonuçlanmıştır. Allah, şeytanın bu durumundan ibret almaları ve aynı son ile karşılaşmaktan sakınmaları için onun yaptıklarını haber vererek insanları da uyarmış; büyüklük arzusuyla böbürlenen her insanın küçük düşeceğini haber vermiştir. Buna karşılık ayetlerde, aczini bilen, Allah’a karşı boyun eğici ve alçakgönüllü bir ahlak gösteren kimselerin ise, Allah’tan bir nimet olarak hem dünyada hem de ahirette yüceltilecekleri bildirilmiştir.
İnsanı Yücelten de Küçük Düşürülenlerden Kılan da Allah’tır
Büyüklük iddiasıyla ortaya çıkan kişiler, bunu kendi şahsi iradeleriyle elde edebileceklerini sanırlar. Oysa çoğu insan bu durumun farkında olmasa da insanlık tarihinin başlangıcından beri üstünlük iddiasında diretip de hüsrana uğramayan yoktur.
“Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum…” (Kasas Suresi, 38)sözleriyle Mısır halkına ilahlığını ilan eden (Allah’ı tenzih ederim) Firavun bunun en çarpıcı örneklerindendir. Allah “…Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.” (Yunus Suresi, 83) sözüyle Firavun’un bu ahlakına dikkat çekmiştir. Ve Firavun, bu iddiası nedeniyle hem dünyada horlanıp küçük düşenlerden olmuş hem de ahirette Allah’ın aşağılayıcı azabıyla karşılık bulmuştur.
Firavun gibi, sahip olduğu nimetleri kendisinden sanarak büyüklük duygusuna kapılan kimselerden bir diğeri de, Hz. Musa (a.s.)’ın kavminden bir kimse olan Karun’dur. Allah, Karun’un ‘anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır gelen’ çok yüklü bir hazinenin sahibi olduğunu bildirmiştir (Kasas Suresi, 76). Ancak Karun, sahip olduğu bu servetin kendisine Allah tarafından verildiğini unutarak Kuran’da bildirildiğine göre “Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir.” (Kasas Suresi, 78) demiştir.
Kıssanın devamında bildirildiğine göre büyüklüğün bu şekilde elde edilebileceğine inanan kimseler de onun bu ihtişamına özenerek “Ah keşke, Karun’a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir” (Kasas Suresi, 79) demişlerdir. Oysa Kuran’da bildirildiği gibi “… Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.” (Hac Suresi, 18). Nitekim Allah, gösterdiği bu ahlak nedeniyle Karun’u ve sahip olduğu mülkünü yerin dibine geçirmiş ve “…o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.” (Kasas Suresi, 81) ayetiyle Karun’un iddia ettiği gibi bir üstünlük sahibi olmadığını bildirmiştir. Bir başka ayette ise Allah, Firavun ve Karun’un büyüklük hırslarının küçültücü bir azapla sonuçlandığına dikkat çekmiştir:
Karun’u, Firavun’u ve Haman’ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi. (Ankebut Suresi, 39)
Dolayısıyla her insan Firavun ya da Karun’un karşılaştığı sondan ibret alarak nefsini böyle bir hırstan arındırmalıdır.
Allah Katında Asıl Üstünlük Sadece Takva iledir
Allah, “… Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır…” (Hucurat Suresi, 13) ayetiyle bu ölçüyü insanlara bildirmiştir. Takva sahibi bir insanın önemli özelliklerinden biri ise alçakgönüllü ve mütevazı olmasıdır. Böyle bir insan Allah dilemedikçe hiçbir şeye güç getiremeyeceğini, her an O’nun kendisine lütfedeceği nimetlere muhtaç olduğunu ve Allah’tan gelecek bir azaptan da, yine Allah’tan başka sığınılacak hiçbir makam olmadığını bilir. Hem Allah’a hem de insanlara karşı aczini bilen bir ahlak gösterir.
Allah da, büyüklük hırsına kapılanların tam tersine, gösterdikleri güzel ahlak nedeniyle bu kimseleri hem dünyada hem de ahirette rahmetiyle kuşatır ve yüceltir. Kuran’ın “O aşağılatıcı, yücelticidir.” (Vakıa Suresi, 3) ayetiyle bildirildiği gibi, Allah dilediğini aşağılatır dilediği kişiyi ise yüceltir. İşte Allah’ın yücelteceğini bildirdiği insanlar ise tevazu sahibi kimselerdir:
İşte ahiret yurdu; Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir. (Kasas Suresi, 83)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de Allah’ın tevazu sahiplerine olan rahmetine şu sözleriyle dikkat çekmiştir:
“Kendini beğenen belayı bulur, zahmete düşer. Kendini beğenmeyen safayı bulur, rahmete girer.” (Mektubat, s. 301)