İnsanların bazıları Allah’a ve dine inandıklarını ve güçlerinin yettiği ölçüde dini yaşamaya çalıştıklarını söylerler. Bu kişilerin genel üsluplarına bakıldığında da, konuşmaları, Allah’a ve ahirete inandıklarını gösterir niteliktedir. Hatta çoğu zaman çevrelerine de bu yönde öğüt ve tavsiyelerde bulunurlar. Dini yaşama konusunda eksik olduğunu düşündükleri kişileri de eleştirirler.

Elbette tüm bunlar, kişilerin hem kendilerine hem de çevrelerine fayda getirecek tavır ve konuşmalardır. Ancak bu kişilerin, sözle anlattıklarını fiili olarak da yaşamaları gerekir. Zira inandıklarını söyleyen bu gibi insanlar arasında dine, dini konulara ve ahirete karşı olan tavırları Kuran ahlakında olması gerektiği gibi değildir. Vicdanen hiçbir rahatsızlık duymadan ve inançlarıyla çeliştiğini hiç düşünmeden dini konularla ya da ahiretle ilgili şakalar yapabilirler (Allah’ı tenzih ederiz). Kimi zaman da bu konularda, Kuran’a uygun olmayan ve Müslümanın ahlakındaki duyarlılıktan uzak hikayaler, anılar anlatabilirler. Ölüm, ahiret hayatı, cennet, cehennem konularında Allah’tan saygıyla korkup sakınarak konuşmaları gerekirken, çirkin bir cesaret ile bu gerçeklerden kendilerince alaycı bir üslup ile bahsedebilirler. Dinin derinliği ve Allah korkusuyla bağdaşmayacak ifadeler ve anlatım şekilleri seçebilirler. İman eden, Kuran ahlakını bilen kimselerin böyle bir tavrın yanlışlığını çok açık bir şekilde görebilmeleri gerekir. Allah’a olan sevgilerinden ve salgılarından dolayı, tam tersine her konuşmalarında Allah’ı ve dini yüceltecek ifadeler ve üsluplar kullanmaları gerekir.

Ruhta yaşanan bu tür bir hafiflik, ancak dinin derinliğini ruhunda yaşamayan veya tam olarak özümsemeyen insanlara ait bir özelliktir. Bu kişilerin konuşmaları gibi, yüz ifadeleri de Allah korkusunun getirdiği imanın sıcaklığından, samimiyetten uzaktır. Allah din ahlakından uzak yaşayan bu gibi yüzeysel insanların durumunu Kuran’da şöyle bildirmektedir:

‘Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve bizim ayetlerimizi ‘yok sayarak tanımadıkları’ gibi, Biz de bugün onları unutacağız.’ (A’raf Suresi, 51)


Allah’tan gereği gibi korkmayan kişilerin seçtiği kelimeler, yaptıkları benzetmeler, anlatım şekilleri, Allah’tan saygıyla korkan 
Müslümanların konuşmalarından büyük bir farkla ayrılır. Samimi bir Müslüman hayatının her anında olduğu gibi konuşurken de vicdanını kullanır. Allah’a olan sevgisini, saygısını, ahireti, dini konulardaki düşüncelerini daima Allah’ı ve dini yücelterek ifade eder. Seçtiği kelimelerden, kullandığı üsluptan, dine karşı gösterdiği samimi hassasiyet ve Allah korkusu hissedilir. Aksi bir üslup kullanmaktan Allah’a sığınır ve dikkatle kaçınır.

Samimi bir Müslümanın Allah’a, dine, dini konulara ve ahirete karşı derin bir saygı ve hassasiyet içinde olması gerekir. Kuran’ın ruhuyla düşünüp konuşmalı ve bu şekilde yaşamalıdır. Allah Kuran’da ölümü, ahireti, cennet ve cehennemi anlatırken insanları derin derin düşünmeye ve saygıyla korkmaya çağırmıştır. Müslümanlar ölümü ve ahireti düşünürken bu onların Allah korkularını daha da arttırır. Allah’ın sonsuz gücü ve haşmeti karşısında içli bir saygı duyarlar. Ölümle birlikte, tüm hayatları boyunca rızasını kazanmak için çaba harcadığımız Rabbimiz’e kavuşacaklarını bilirler. Allah’ın kendilerinden razı olmasını ve Allah’ın seveceği bir kul olmayı tüm samimiyetleriyle isterler. Sonsuz cennet hayatının nimetleri şevklerini arttırırken, sonsuz cehennemde Allah’ın yaratacağını bildirdiği azap türleri de korkularını arttırır. Cehennem hayatında, Allah’ı razı edememiş olmanın verdiği azabın herşeyin üstünde olduğunu bilirler. Allah’tan umut ve korku arasında bir ruh haliyle, Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini umut ederler. Sonsuz ahiret hayatlarında Allah’ın razı olup sevdiği bir insan olarak, Allah’a sürekli şükrederek ve hamdederek yaşamayı umarlar.

Vicdanlı bir Müslümanın Allah’a ve ahirete karşı böyle ciddi, samimi ve saygı dolu bir ruh haliyle yaklaşması gerekir. Allah’a karşı içli bir sevgi ve derin bir korku duyan bir kişinin ahlakı, konuşmalarına da yansır. Özellikle dini konularda, ölümle, ahiretle ilgili konuşmalarında Müslüman son derece hassas ve akılcı olur. Müslümanın konuşmaları, Allah’ın rızasına yönelik, ihlaslı, içten gelerek, Allah’ı ve dini yücelten konuşmalardır. Bu konuşmalar, Allah’a ve ahirete karşı duyulan derin saygıyı en açık şekilde ifade eder.