Cahiliye ahlakında sakinlik, ağırlık ve lakaytlık takdir gören, saygı uyandıran tavırlardır. Böyle toplumlarda, insanlar, gerçekte vicdani olarak etkilenmeleri gereken olaylar karşısında büyük bir soğukkanlılıkla kayıtsız kalabilmeyi bir üstünlük olarak görürler. Ancak bu, itidalli olmaktan, paniğe kapılmamak için akılcı davranmaktan kaynaklanan bir sakinlik değildir. Bu, kişinin umursuz olduğunu göstermesinden kaynaklanan bir soğukkanlılıktır.
Üstelik bu tür bir sakinlik, ağırlık, lakaytlık ve umursuzluk kişiyi bedenen de ruhen de uyuşturan, hasta hale getiren bir haldir. İnsan canlılıkla, şevkle ne kadar sağlık kazanırsa, sakinlikle, ağırlıkla da o kadar sağlıksız olabilir.
Müslümanın ahlakında ise canlılık hakimdir. Müminin özelliği, karşılaştığı olaylara, duyduğu sözlere, kendisine gösterilen tavırlara karşı çok tepkili ve çok duyarlı olmasıdır. Ağırdan almanın, tepki gerektiren durumlara sakinlikle karşılık vermenin Allah korkusuna ve vicdana uygun tavırlar olmadığını iman eden bir insan bilir. Kuran’ın “Rabbimiz, biz: “Rabbinize iman edin” diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik…” (Al-i İmran Suresi, 193) ayeti, müminin bu ahlakını göstermektedir. Hemen tepki vermek, hemen karşılık vermek ve hemen harekete geçmek önemli bir mümin vasfıdır. Kuran ahlakı canlılıkla, şevkle, heyecanla yaşanabilir. Müslümanlara canlı, aktif bir ruhla güzel örnek olunabilir. Hayırlarda yarışmak ancak sakinlikten, ağırlıktan kurtulmakla yaşanabilir. Bu ahlak modeli, inşaAllah ahirette güzel bir sonuca ulaşmanın vesilelerinden biri olabilir.