Şeytan, sinsice kontrolü altına aldığı insanları Kuran dışı bir tavır içerisine sürüklemek için onlara çeşitli olumsuz konuşma yöntemleri öğretir. Bu konuşma üslubunun, içerdiği şeytani yönlerin ispat edilmez olmasına büyük özen gösterilir. En temel özelliklerinden biri ise, ilk bakışta olumlu bir konuşma gibi görünmesidir. Dinleyen, konuşan kişinin son derece faydalı bir konuya değindiğini ve sonuçta da sözlerini yine Kuran’a uygun bir konuya bağlayacağını sanır. Nitekim konuşmanın genel çatısından bu yönde bir anlam da çıkar. Ancak aralarda çok ince metodlarla yerleştirilmiş Kuran’a uygun olmayan şeytani mantıklar olur.

Kişinin söylediği cümleler kağıt üzerinde yazılı hale getirilse belki bunu okuyan bir kişi anlatılanlarda şeytani hiçbir anlam göremeyecektir. Ancak şeytan kişiye bunları söyletirken öyle detaylarla destekler ki, kullandığı kelimeler olumlu anlamlar içerdiği halde konuşmaları dinleyenler üzerinde tam tersi bir izlenim bırakır. Yer yer yapılan vurgular, ses tonundaki iniş çıkışlar, konuların ya da cümlelerin ard arda getiriliş sırası, çeşitli mimikler, yüz ifadesi ya da bakışlarla yapılan destekler anlatılanlara çok farklı anlamlar ekler. İman sahibi bir kimse, bu tür bir konuşmayı dinlediğinde Kuran ahlakına uygun bir akla ve vicdana sahip olmasından dolayı burada gizlenen şeytani özellikleri tüm detaylarıyla fark eder.

Böylesine olumsuz bir üslupla şeytanın amaçladığı şey nedir? Asıl deşifre edilmesi gereken konulardan biri de budur. Öncelikle şeytan iman edenler arasında fitne çıkarmak, onları gizliden gizliye olumsuz düşüncelere sevk edip karamsar bir ruh haline sokmak, aralarındaki kardeşliği, birlik ve beraberliği bozmak, huzurlu ve neşeli olmalarını engellemek ve sonuç olarak da onları Kuran ahlakından uzaklaştırmak ister. Etkisi altına aldığı kişilerin ağzından yaptığı gizli kötülükler içeren konuşmalarla bu hedefine ulaşabileceğini düşünür.

Ancak elbette ki samimi iman eden kimseler arasında böyle bir şey kesinlikle mümkün olmaz. Herşeyden önce iman sahipleri Allah’ın rahmeti ve koruması altındadırlar. Allah samimiyetlerinden ve her işlerinde Allah’ı vekil edinmelerinden dolayı onları şeytanın ya da ona uyan insanların şerrinden korumaktadır. Onları doğru yolları üzerinde daimi kılmakta, Kendi Katından verdiği üstün bir akıl, anlayış ve teşhis yeteneği ile onların bu tür oyunları görmelerini ve bertaraf etmelerini sağlamaktadır. Dolayısıyla şeytanın bu yöndeki tüm çabası boşa çıkmış olur.

İman eden insanlarla birarada olup da şeytana uyan insanlar ise aslında onun bu hedeflerini çok iyi bilmektedirler. Ancak şeytana hizmet ederken kendilerince çok daha farklı hedefler peşindedirler. Çevrelerine bir şeylerden rahatsızlık duyduklarını belirtmek istediklerinden şeytanın onlara ilham ettiği bu yöntemi bilerek kullanırlar. Gizliden gizliye ortaya koydukları olumsuz üsluplarıyla dikkat çekmek, ilgi toplamak, üzerlerine düşülmesini, isteklerinin yapılmasını sağlamak isterler. Kuran ahlakını yaşadıkları takdirde, vicdanlarını akıllarını kullanarak samimiyet ve dürüstlükle elde edebilecekleri nimetleri, şeytani yöntemlerle kazanmaya çalışırlar. Bu da kesin olarak çıkmaz bir yoldur. Müminler şeytani yöntemlerle ortaya koyulan taleplere hiçbir zaman için karşılık vermezler. İman sahipleri şeytanın kışkırtmalarına karşı insanları Kuran ahlakına çağırmakla yükümlüdürler. Şeytan insanları aksi ihtimallerle kandırmaya, onları kendi yöntemleriyle mutluluğu yaşayabileceklerine inandırmaya çalışır. Ancak şeytan insanlara aldatmacadan başka bir şey vadetmez.

Hiçbir insan sürekli olumsuz konuşan, rahatsız edici bakışlarla bakan, ısrarla sessiz, suskun ve küskün bir tavır gösteren, herşeyin olumsuz yönünü görüp, karamsar yorumlar yapan bir insandan hoşlanmaz. Böyle bir insan mutlu olamayacak ve güzel bir hayat yaşayamayacaktır. Tek çözüm kötülüğün gizli ya da açık her türlüsünden sıyrılıp Allah’ın dinine teslim olmak, Kuran ahlakını yaşamanın huzurunu tatmaktır.