Müminlerin sabrı, karşılaştıkları zorlukları ortadan kaldırmak ve sıkıntıları gidermek için hiçbir çaba harcamadan sadece beklemek şeklinde değildir. Böyle bir anlayış son derece yanlış olur. Aksine Allah müminlere akıllarını, vicdanlarını ve imkanlarını sonuna kadar kullanarak insanların huzurunu ve rahatını sağlayacak her türlü tedbiri almalarını da emretmiştir. Bu nedenle müminler bir yandan sıkıntılara gönül rızasıyla sabrederken, bir yandan da tüm güçleriyle sıkıntı oluşturan konuları ortadan kaldırmanın yollarını ararlar.

Örneğin acil olarak yapılması gereken bir işin yetişmemesi, sabır gösteremeyen insanların olumsuz tavırlar göstermelerine neden olur. Özellikle sonunda büyük bir kazanç sağlayacakken, bir insanın hatası sebebiyle bu kazançtan mahrum kalmak her olayda bir hayır olduğunu kavrayamayan insanları büyük bir öfkeye sürükler. İman eden insan ise mahrum kaldığı kazanç ne kadar yüksek olursa olsun tevekkül eder ve yine hoşgörülü bir tavır gösterir. Ama elbette bundan sonra oluşabilecek benzer bir olayı engellemek için de gereken tüm tedbirleri alır. Hata yapan kişiyi bu konuda uyarır, bir daha tekrarlama tehlikesini hissediyorsa bu durumda o kişiden daha faydalı olacak birini o işe yönlendirebilir veya şartlara bağlı olarak daha pek çok akılcı tedbir alabilir.

Kuran’da öğretilen sabır anlayışını bilmeyen kimseler sabrı, hiçbir çaba göstermeden, sadece “söylenerek” bekleme şeklinde algılarlar. Hatta bu şekilde aciz bir tavır sergilemenin son derece erdemli bir davranış olduğuna da inanırlar. Oysa Allah Katında makbul olan sabır aklın, vicdanın ve maddi manevi tüm imkanların kullanılarak zorlukların ortadan kaldırılmasını teşvik eder. Kuran’da müminlerin sabır ile birlikte gösterdikleri bu çabaya pek çok ayette dikkat çekilmiştir. Bunun bir örneğini de hicret eden kimselerin davranışlarında görmek mümkündür. Ayette şöyle buyrulmaktadır:

… sonra hicret edenlerin, ardından cehd edip (çaba harcayıp) sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 110)

Bunun yanında müminler bir yandan zorluklara karşı fiili bir mücadele verirken bir yandan dualarıyla da Allah’tan yardım isteyerek bu çabalarını sürdürürler. Kuran’da müminlerin zorluk anında Allah’tan sabır ve yardım talep ettikleri şöyle bildirilmiştir:

Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: “Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara Suresi, 250)

Görüldüğü gibi, müminin sabrı akılcı bir sabırdır. Allah Katı’nda güzel bir karşılık görecek olan tavır da budur.