Müslümanın dikkatinin ve şuurunun her an her saniye açık olması için özen göstermesi gerekenler nelerdir?
İman eden bir insan Allah’ın Kuran ile insanlara bildirdiği gerçeklere gönülden inanmış, tüm hayatını bu gerçekler doğrultusunda yaşamaya karar vermiş demektir.
Allah’tan başka bir güç olmadığına, kaderin, hesap gününün, cennetin ve cehennemin hak olduğuna, dünya hayatının bir imtihan yeri olduğuna ve her insanın Kuran ahlakını en mükemmel şekilde yaşamakla sorumlu olduğuna kesin kanaat getirmiştir. Bu imanı sonucunda bir insan, tüm hayatı boyunca artık Kuran ile bildirilen tüm bu gerçeklerin şuurunda olarak bir yaşam sürer. Her anını bu bilgiler ışığında, Allah’ın en razı olacağı ahlakı göstererek geçirir.
Ancak yine de insanın, ‘nasıl olsa ben tüm bu gerçekleri biliyorum, tüm bunlara gönülden inanıyorum’ diyerek, bu konular üzerinde derinlemesine düşünmeyi bir kenara bırakmaması gerekir. İnsanın sabah uykudan uyandığı andan itibaren, gün boyunca hemen her saat, her dakika aklından tüm imani gerçekleri tekrar tekrar geçirmesi ona çok daha üstün bir ahlak mükemmelliği kazandırır.
Allah’a Tevekkül ve Kadere Teslimiyet
Kesin bilgi ile iman etmenin en büyük şartı olan teslimiyet veya tevekkül, Yüce Allah’ın ve ahiretin varlığına, aklı, kalbi ve vicdanıyla kesin olarak kanaat getiren her insan için çok kolay kazanılacak bir özelliktir. Çünkü Yüce Allah insanın fıtratını Zatına sevgi, inanç, güven ve bağlılık duyulmasına yatkın şekilde yaratmıştır. Bu nedenle asıl zor ve insanın fıtratına aykırı olan Yüce Allah’a teslim olmamaktır. Her türlü eksiklikten münezzeh olan Rabbimiz, bir rahmet ve şifa olarak indirdiği Kuran’da bu fıtrat üzerine yarattığı kullarına teslimiyet kazandıracak ve müminlerin teslimiyetini artıracak ahlak özelliklerini de bildirerek, kullarının üzerinden zorlukları almış ve bu şekilde onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirmiştir.
Dünya üzerinde her nereye gidilirse gidilsin, Allah’tan bağımsız, canlı cansız hiçbir varlık yoktur. Herşey ve herkes Yüce Rabbimiz’e boyun eğmiştir. Her biri, her an Allah’ın emrine uymakta ve Rabbimiz’in buyruğunu yerine getirmektedir. İşte, dünyanın en büyük sorunlarıyla, acılarıyla ya da sıkıntılarıyla yüzleşen bir insanın dahi, bu kesin ve değişmez gerçeği asla unutmaması gerekir.
Allah Kuran’da pek çok insanın zaman zaman gaflete düştüğü bu önemli gerçeği kullarına şöyle hatırlatmaktadır:
“… Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah’a sarılın, sizin Mevlanız O’dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.” (Hac Suresi, 78)
Allah’la Yakın Bağlantı İçinde Olmak
Her işte Rabbimiz’e yönelip dönmenin ve onunla yakın bir bağlantı kurmanın yolu, bir işe besmele ile başlamaktır. Her zaman Allah’ın adını anarak bir işe başlamak kalplerde etki uyandırma bakımından daha sağlam bir güç oluştururken kişinin Allah’a olan yakınlığını da arttırır. Çünkü bir işe Allah’ın adıyla başlayan bir kişi herşeyin Allah’ın kontrolünde işleyeceğini, Allah dilerse yaptığı işte başarılı olacağını bilir. Kuşkusuz bu durum kul ile Allah arasında çok derin bir yakınlığın oluşmasına vesile olur. Böyle bir insan acizliğini anlamış Allah’ın izni olmaksızın hiçbir işi yapmaya güç yetiremeyeceğini kavramış ve kendini tamamen Yüce Allah’a teslim etmiştir. Müminlerin bu durumu Kuran’da şöyle haber verilir:
“De ki: “Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.”” (Tevbe Suresi, 51)
Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O’nu tesbih et…” “… (Al-i İmran Suresi, 41)
Müslüman Allah’a olan sevgisini, Allah korkusunu, tevekkülünü, kendisinin ise Allah’ın yarattığı ve O’nun hakimiyeti altında hareket eden aciz ve muhtaç bir varlık olduğunu hemen her dakika yeniden düşünmelidir. Dünya hayatının çok kısa olup çok hızla tükendiğini, insanın hızla yaşlanmaya doğru sürüklendiğini, genç yaşlı demeden ölümün insan için an meselesi olduğunu, her olayın insanın denenmesi için yaratıldığını, asıl olarak Allah’ın rızasını ve sonsuza dek Rabbimiz’in sevgisini kazanabilmeyi hedeflediğini kendine sık sık hatırlatmalıdır.
Müslümanları Sevmenin Gerekliliği
İman edenler, Allah’a olan güçlü sevgileri ve samimi bağlılıkları nedeniyle, Allah’ın yarattığı varlıkları da çok sever, bunların her birinde Rabbimiz’in sıfatlarının tecellilerini görürler. Kuran’ın “Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O’nun elçisi, rüku’ ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren müminlerdir.” (Maide Suresi, 55) ayetiyle bildirildiği gibi, iman edenler, Yüce Allah’ın insanlara doğru yolu göstermeleri için gönderdiği peygamberlere ve salih müminlere karşı da derin bir sevgi beslerler.
Müslüman müslümanları neden sevdiğini daima düşünmelidir. Allah’ın “Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever.” (Saff Suresi, 4) ayetiyle hatırlattığı gibi, tüm Müslümanların, adeta tek bir vücut gibi birbirlerinin parçası; en yakın dostları ve velisi olduğunu hiç unutmaması tüm Müslümanlara karşı olan sorumluluğunu arttırır. Bu durumda dünyanın neresinde olursa olsun acı çeken veya zulüm altında yaşayan Müslümanların acılarını dindirmek ve zulme son vermek için ciddi bir fikri mücadele başlatır.
Her An Herşey İçin Dua Etmeyi Unutmamak
Allah dilerse, insanların gafletleri nedeniyle “imkansız” dedikleri konular, hemen o anda dahi gerçek olabilir. Geçmişte nasıl ki Allah elçilerine, salih müminlere yardımını ulaştırdıysa, “imkansız” sanılan durumlar gerçek olduysa, bu durum, tüm insanların hayatları için de geçerlidir.
İşte her insanın hayatında, Allah’tan çok istediği, ama ilk anda gerçekleşmesizor gibi görünen durumlar olabilir. Bu zor şartlar insanı asla yanıltmamalıdır. Duanın kaderin anahtarı olduğunu ve dua edildiğinde Allah’ın kaderinin hareket etmeye başladığını asla unutmamak ve Allah’tan kesin inanarak istemek çok önemlidir. Nasıl ki Rabbimiz Hz. Musa (a.s.)’a yol açtıysa, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e, Hz. Yunus (a.s.)’a, Hz. İbrahim (a.s.)’a, Hz. Zekeriya (a.s.)’a, Hz. İbrahim (a.s.)’a yardım ettiyse, onlar gibi tüm samimi Müslümanların da dualarına da mutlaka rahmetiyle icabet edecektir.
Ancak elbette ki bir şeyin gerçekleşmesini çok isteyen bir mümin de, aynı Hz. Yunus (a.s.) gibi Allah’ı çokça zikredecek; Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi, Hz. Musa (a.s.) gibi, en zorlu şartlarda dahi yılgınlığa kapılmadan “Elbette Allah bizimle beraberdir” diyecek ve hiçbir şüpheye kapılmaksızın Allah’ın gücüne derin bir iman ile iman edip güvenecektir. İşte o zaman Allah’ın duadaki sırrı gerçekleşecek ve Allah’ın izniyle kader bu yönde hareket etmeye başlayacaktır. Büyük İslam alimi İmam-ı Rabbani Hazretleri bir sözünde müminlere bu önemli ve kesin gerçeği şöyle hatırlatmaktadır:
“Bir şeyi istemek, ona nâil olmak (onu elde etmek) demektir; Zirâ Allahû Teâlâ kabul etmeyeceği duayı kuluna ettirmez.” (İmam-ı Rabbani)
Bu nedenle mümin;
– Herşeyde Allah’a dönüp yönelerek,
-Yalnızca Allah’a dua ederek ve yalnızca O’ndan yardım dileyerek,
-Allah’ın her duaya icabet eden olduğunu bilerek,
-Allah’ın şahdamarından daha yakın olduğunu ve her düşündüğüne şahit olduğunu unutmadan,
– Allah’ı en güzel isimleriyle tesbih ederek ve bu isimlerinin anlamlarını derin derin düşünerek,
– Duanın bir şekli olmadığını, Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan her hareketin bir dua olduğunu unutmayarak,
– Dua etmek için özel bir mekan ve yere gerek olmadığını, her zaman, her yerde dua edilebileceğini bilerek,
– Allah’a karşı olabilecek en saygılı şekilde,
– Sadece sıkıntı ve ihtiyaç içindeyken değil, bolluk ve nimet içerisindeyken de dua ederek,
– Dualarının arkasından verilen nimetlere nankörlük etmeyerek,
– Samimi ve içten olarak,
– Allah’a yalvara yalvara ve için için dua eder.
– Gösterişten uzak durarak,
– Korku ve umut taşıyarak,
– Kendisi için olduğu kadar hatta daha da fazlasıyla peygamberler ve diğer müminler için de,
– Müminlerin sağlığı, güvenliği, rahatı ve gücünü isteyerek,
– Allah’a yakınlaşmak, başarılı olmak, din ahlakını en iyi şekilde yaşayabilmek ve güzel ahlakta sabır gösterebilmek için,
– Dünyada ve ahirette Allah’ın en güzelini vermesi, nimetlerini artırmasını isteyerek,
– Hiç kimsenin müminlere zarar verememesi için,
– Kuran’da yer verilen peygamber dualarını kendisine örnek alarak dua eder.
Her Zaman Şükretmek
İmanın en büyük göstergelerinden biri olan şükretmek, her türlü nimetin tek sahibinin Allah olduğunun ve herşeyin yalnızca O’ndan geldiğinin şuurunda olarak bunu kalple ve dille ifade etmektir. Ayrıca Allah’la derin bağlantı kurmanın, “yalnızca O’na kulluk etme”nin de en samimi yollarından biridir.
Müminler yaratılış delillerini inceleyerek Dünya’nın atmosfer ile uzaydan gelen tehlikelerden korunduğunu, yerin altında kaynayan magma tabakasından ince bir yerkabuğu katmanı ile korunduğunu, içilecek suyun yaratılmasını, toprağın verdiği ürünleri, ulaşım araçlarını, gece ile gündüzün yaratılmasını, hayatını, sağlığını, aczini, aklını, şuurunu, beş duyusunu, nefes aldığı havayı ve bunlara benzer nimetleri kendilerine her an kesintisiz bir şekilde Yüce Allah’ın sunduğunu düşünür ve tüm bunlar için Rabbimiz’e şükrederek yalnızca Allah’a yönelip dönerler. Nitekim Yüce Allah bir ayette Zatına şükredilmesinin O’na yaklaşmanın önemli bir vesilesi olduğunu şöyle haber verir:
“… Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah’ın Katında arayın, O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Siz O’na döndürüleceksiniz.”” (Ankebut Suresi, 17)
Müminin Tüm Hayatı Boyunca Hatırında Tutması Gereken Bazı Konular
– Daima vicdanınızın sesini dinleyerek hareket etmek,
– Kendiniz, yakınlarınız aleyhinde de olsa daima adaletli olmak,
– Hoşgörülü ve bağışlayıcı olmak,
– Müminlere karşı şefkatli ve merhametli olmak,
– Büyüklenmekten sakınmak,
– Selama en güzel şekilde karşılık vermek,
– Öfkeyi yenmek,
– Çok iyi bildiğiniz bir konu bile olsa tartışmacı bir üsluptan sakınmak,
– İnsanlara gösteriş yapmaktan kaçınmak,
- Üstünlükteki tek ölçünün takva olması,
– Nefsin daima kötülüğü emrettiğini hatırda tutmak,
– Her an bir hayır peşinde olmak,
– Allah’tan gücünüzün yettiği kadar korkmak,
– Allah’ın rızasını ve hoşnutluğunu herşeyin üzerinde tutmak,
– Yalnızca Allah’tan korkup sakınmak,
– İyiliği emredip kötülükten sakındırmak,
– Bir kimsenin başka birinin günahını yüklenemeyeceğini unutmamak,
– Allah’ın kibirlenerek övünenleri sevmediğini bilmek,
– Namazlara titizlik göstermek,
– Her işte Allah’a yönelip dönmek,
– Sahibimizin Allah olduğunu ve tüm bunları O’nu razı etmek için yaptığımızı unutmamak…