Müminlerin cahiliye insanlarından çok önemli bir farkı vardır. Cahiliye insanları birbirlerinde gördükleri kusurları, o kişiye duydukları öfkeden dolayı dile getirirler. Yoksa, karşı tarafın daha iyi olmasına yönelik bir amaçları yoktur. İstedikleri sadece, bu kişinin kendilerini rahatsız eden, kendi menfaatlerine zarar veren, hayat kalitelerini bozan özelliklerinden kurtulmalarıdır. Böylece kendileri de bu sıkıntılardan kurtularak daha iyi bir hayat yaşayabilmeyi umarlar.

Söz konusu kişilerin bu bakış açıları, karşı tarafa yaptıkları eleştirilerin içeriğinden de kolaylıkla anlaşılır. Konular, yalnızca eleştiriyi yapan kişi merkezlidir. Bu kişi, kendisiyle bağlantılı olmayan konularda, karşısındaki kişinin ne tür kusurları olduğuyla ilgilenmez. Ama kendisi söz konusuyla, en küçük bir detayı bile bir eleştiri malzemesi yapar.

Eleştiride kullanılan üslup ise, yine bu bakış açısını ortaya koyan bir başka önemli delildir. Bu kişiler, karşı tarafta kendilerine dokunan yanlış bir tavır gördüklerinde öfkeye kapılırlar. Ve içlerindeki bu kızgınlığı hiç düşünmeden ve hiç bekletmeden dışa vururlar. İşte cahiliye toplumlarında insanların birbirlerine ‘eleştiri yapmaları’ndan kasıt, çoğu zaman bu davranıştan ibarettir. Burada, o kişiye duyulan öfkeyi ifade etme, tartışma, kavga etme gibi nefsani isteklerin yerine getirilmesi dışında bir gaye yoktur.

Müminler ise eleştiriyi, kavga etmek, tartışmak, sorun çıkarmak, kızgınlıklarını deşarj etmek gibi amaçlarla yapmazlar. Müminin hedefi Allah’ın rızasıdır.Ve Allah Kuran’da Müslümanlara, ‘birbirlerine iyiliği emredip, birbirlerini kötülüklerden engellemelerini’ bildirmiştir. Dolayısıyla bir mümin, karşı tarafın bir hatası kendisini rahatsız ettiği için değil, onun daha iyi olması ve ona fayda vermesi için eleştiri yapar. Allah’ın razı olacağı ahlakı yaşamasına, cennete layık olabilmesine ve cehenneme gitmesine yol açabilecek hatalardan sakınabilmesine vesile olabilmek için, eksik gördüğü yönlerini dile getirir.

Allah’ın Müslümanlara yüklediği bu sorumluluk, aynı zamanda müminler arasındaki dostluğu geliştiren, aralarındaki sıcaklığı, yakınlığı, güveni artıran çok değerli bir ahlak özelliğidir. İman eden her insanın bu bakış açısını alması çok önemlidir. Güvendiği, aklı başında, samimi bir mümin, bir kişiye bir tavsiyede bulunuyorsa; karşı tarafın o kişi hakkında hiç şüpheye kapılmaması; sözlerinin ardında hiçbir art niyet olmadığını bilmesi ve bundan dolayı da eleştiriden hiçbir rahatsızlık duymadan istifade edebilmesi gerekir. Cahiliye insanlarının ‘eleştiri yapmak’ ile kastettikleri gibi, bir müminin asla kavga çıkartmak, tartışmak, karşı tarafı rencide etmek, küçük düşürmek, aşağılamak, alay etmek, ona karşı büyüklük taslamak, huzursuzluk çıkartmak, öfkeyi deşarj etmek, intikam almak gibi amaçları olmayacağından kesin emin olmalıdır.

“Bu benim Müslüman kardeşim; eğer o bana bir tavsiyede bulunuyorsa, mutlaka samimi olarak bu konuda eksik olduğumu düşündüğü içindir. Tüm bu sözleri, benim daha iyi olmamı istediği, Kuran ahlakını yaşamamda bir eksiklik olmasını istemediği içindir. Bu kişi Allah’tan korkan, hesap gününe, ahirete, Kuran’a iman eden bir insan. Art niyetli olması, benim zararıma bir şey yapması -Allah’ın izniyle- mümkün değil. Bu nedenle içim çok rahat olsun. Eleştirildiğim için huzursuzluk duyacağım, şüpheleneceğim, tedirgin olacağım hiçbir şey yok. Allah beni Müslümanlarla destekliyor. Allah eksikliklerimi ve bunları nasıl telafi edeceğimi mümin kardeşlerim vesilesiyle bana duyurtuyor. Elhamdülillah, inşaAllah en iyi şekilde istifade etmeye çalışacağım.”diye düşünerek içerisinde bulunduğu bu durumdan sevinç duymalıdır.

Cahiliye toplumlarında, çocukluklarından itibaren insanlara gizli ya da açık bir dille verilen, “Eleştiri kötü bir şeydir.”, “Kimse eleştirilmek istemez.”, “Eleştiri, insanı çok olumsuz etkiler.”, “Eleştiri yapan insanlar eleştirdikleri kişiye mutlaka kızgın ve öfkelidirler.” gibi telkinlerin tamamı Kuran’a göre yanlıştır. Cahiliye toplumlarında bu kurallar geçerli olabilir, ama müminler bu bakış açısından tamamen uzaktırlar. Bir mümin, bu telkinleri ne kadar almış olursa olsun, Müslümanlar arasında bu kuralların asla geçerli olmayacağını bilmenin güveni ve rahatlığı içerisinde olmalıdır. Çünkü müminler dünyanın en güzel ahlaklı, en samimi, en güvenilir, en doğru sözlü ve en içi-dışı bir insanlarıdır. Bu nedenle Allah’tan korkan insanlardan gelen eleştiriler, bir Müslüman için çok büyük bir nimettir.