‘Modern İslam’, ‘İslam ve modernizm’ gibi kavramlar bugün İslam dünyasında sık sık gündeme gelen ve tartışılan konular arasındadır. İslam’ın, yeryüzünün geçmişte ve gelecekte en modern yaşam biçimini, en mükemmel ahlaki ve sosyal modeli insanlara sunduğu elbette tartışmasız bir gerçektir. Ancak bu noktada, bazı kişiler tarafından yanlış anlaşılan ya da çarpıtılan ‘modern İslam’ ifadesinden ne kastedildiğini netleştirmekte de fayda vardır.

Her şeyden önce ‘modern İslam’, İslam dininin özünden saptırılarak dönemin zihniyet ya da yaşam biçimine, ahlak ve düşünce anlayışına adapte edilmesi değildir. ‘Modern İslam’, İslam’ın yüceliğini ve üstünlüğünü gereği gibi kavrayamamış, eziklik ve aşağılık kompleksi içindeki bazı kişilerin İslam’ı sosyalizm, komünizm, materyalizm, Darwinizm gibi batıl felsefelerle yorumlama özentisi de değildir. Yine, ‘modern İslam’ çeşitli dejenere kültürleri, (homoseksüellik gibi) sapkın ahlak anlayışlarını modernlik sayarak bu sapkınlıkları İslam’a entegre etme çabası hiç değildir.

‘Modern İslam’, hurafelerden ve bağnazlıktan arındırılmış, yalnızca Kuran’a dayalı İslam’ın her devrin, her toplumun algı ve anlayış düzeyinin kat kat üzerinde bir modernlik anlayışına sahip olduğu gerçeğini tanımlar. Daha da doğrusu, İslam’ın modern-ötesi olduğunun ifadesidir. ‘Modern İslam’, insanlar Kuran’ı en doğru biçimde anlayarak en saf ve samimi biçimde yaşadıkları zaman ortaya çıkacak en mükemmel sistemdir. Demokrasinin ve özgürlüklerin asıl merkezidir.

Modern İslam, Peygamber Efendimiz (sav)’in ve ashabının yaşadığı İslam’dır. Bu kutlu insanların yaşadığı dönem, özgürlüğün, fikir hürriyetinin, demokrasinin, adaletin, insan haklarının en mükemmel şekliyle uygulandığı, sevginin, merhametin, dürüstlük ve samimiyetin tam anlamıyla hakim olduğu, İslam’ın gerçek anlamıyla en rahat, kolay ve zevkli biçimde yaşandığı bir dönemdir. Allah’ın Resulü (sav) eğer bu dönemde yaşamış olsaydı, kendisinin günümüzün en modern insanı, modern dindarlığın en güzel örneği olacağında şüphe yoktur.

İnsanların en moderni olmak maddesel bir kavram değildir. Modernlik; ahlak, akıl, kültür, anlayış, bilinç, dikkat, derinlik, hal, tavır, adap, davranış, kişilik, giyim-kuşam, estetik, sanat ve sevgi anlayışı gibi her yönden insanların en üstün, en kaliteli, en çok örnek alınan, en sevilen ve beğenileni olmak demektir.

Bugün İslam dünyasının ezici kesimine hakim olan din anlayışının, düşünce ve yaşam tarzının ise, yukarıda tarif ettiğimiz modelle ne yazık ki uzaktan yakından benzerliği olmadığı açıktır. Hatta İslam denilince, Batı dünyasında modernlik, kalite, estetik, sanat, bilim ve özgürlüğe bütünüyle karşı bir sistem akla gelmektedir.

Bunun yegane nedeni ise, halen İslam aleminin büyük bölümünde yaşanan dinin gerçekte İslam değil, İslam adına yaşanan hurafeler, batıl inanç ve uygulamalarla dolu, Kuran’dan alabildiğine uzak bir “bağnazlık dini” olmasıdır. Geçmiş dönemlerden kalma kabile kültürünün inanç ve kuralları, örf, adet ve gelenekleri bu bağnaz sistemin sosyal, kültürel ve ahlaki temelini belirler. Kuran’ın birçok ayetinde “ataların dini” olarak adlandırılan ve şiddetle kınanan bu batıl sistem ne yazık ki bugün gerek Müslümanların çoğunluğu arasında gerekse Batı dünyasında “İslam dini” olarak tanınmaktadır.

Kabile kültürünün en büyük mağdurları, bağnazlığın en güçlü yaptırımlarına, baskı, yasak ve zorluklarına maruz kalanlar ise kadınlardır. Kadının ikinci sınıf insan sayılması, aile içi ve dışı şiddete maruz kalması, sosyal hayattan dışlanması, kocasının ya da ailesinin mülkü kabul edilmesi, bir meta olarak görülüp zorla evlendirilmesi, eğitim, seyahat ve benzeri birçok insani hak ve özgürlüğünün kısıtlanması, töre cinayetleriyle veya taşlanarak katledilmesi gibi Kuran dışı, insanlık dışı, vahşi uygulamaların hepsi erkek egemen kabile düzeninden miras kalan sapkın zihniyetin ürünleridir.

İslam dünyasında her 90 dakikada bir işlenen töre cinayetleri adeta haklı bir eylem olarak kabul edilir ve birçok ülkede kanuni yaptırıma tabi tutulmaz. Töre cinayetlerinin en yaygın olduğu, adeta yasal sayıldığı bazı ülkelerde her yıl 1000’den fazla namus cinayeti örtbas edilerek cezasız bırakılmaktadır.

Bağnaz İslam anlayışı kadınları bakımsız, sağlıksız bırakarak onları erkeklere benzetmeyi makbul görürken, Resulullah (sav) kadınların erkeklere, erkeklerin de kadınlara benzemesini şiddetle yasaklamış, kadınlara hep bakımlı olmalarını salık vermiştir. O dönemde Müslüman kadınlar saçlarını boyar, makyaj yapar, bunun için o devrin imkanları dahilinde kına, haluk gibi malzemeleri kullanırlardı.

Günümüzde bir kısım Müslümanların, çağdaş uygarlığın sunduğu imkan ve güzelliklerden, özgürlük, refah, huzur ve mutluluktan uzak kalmasının, modernlik, kalite, bilim, sanat ve estetiğe, resime, müziğe, heykele karşı olmasının, her türlü sömürünün hedefi haline gelmesinin, kesintisiz acı, sıkıntı, yoksulluk ve felaketlere maruz kalmasının tek nedeni Kuran’ı terk ederek bağnazlığın pençesine düşmeleridir.

Batı dünyasının ve küresel güç odaklarının, İslam’ı, kendi kültür ve medeniyetleri karşısında bir tehdit unsuru olarak görmelerinin altında yatan en büyük neden Kuran dışı bağnaz sistemdir. ‘İslamofobia’ kavramının ortaya çıkış sebebi de büyük oranda yine bu bağnaz zihniyetin ürünü radikalizm, ilkellik ve vahşetten duyulan korku ve dehşettir.

İslam’ın özüne, yani sadece Kuran’a dayalı saf ve gerçek dine dönmek yalnız İslam aleminin değil, tüm dünyanın kurtuluş huzur, mutluluk ve selametinin anahtarı olacaktır. Bu ise, eğitimle mümkündür. Bunun için Kuran’ın özüne dayalı eğitimin güçlendirilmesi ve aklı selim Müslümanların böyle bir bilimsel çalışma içine girmeleri önem taşımaktadır. Radikalizmden kaynaklanan bağnazlığın, öfkenin ve vahşetin sona ermesinin tek yolu budur.

Adnan Oktar’ın Egyptian Streets & News Rescue’da yayınlanan makalesi:

https://egyptianstreets.com/2017/07/19/islam-and-the-trap-of-bigotry/

http://newsrescue.com/islam-trap-bigotry/

news rescue_adnan_oktar_Islam_and_the_trap_of_bigotry

egyptian streets_adnan_oktar_Islam_and_the_trap_of_bigotry