Kuran, Allah’ın tüm alemlere öğüt olarak indirdiği ve hükmü kıyamete kadar geçerli olan, eşsiz hikmet yüklü kitabıdır.
İnsanların sonsuz yaşamları için neler yapmaları gerektiğini Allah Kuran’da bildirmiş ve kullarına doğru yolu göstermiştir. Allah’ın Kuran’da, “Ve şüphesiz o (Kuran), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız” (Zuhruf Suresi, 44) ayetinde bildirdiği gibi insanlar ahirette Kuran’da yazılı olanlardan sorguya çekileceklerdir.
Kuran, içerdiği üstün hikmet, geçmişten ve gelecekten verdiği gerçek bilgiler, gafleti yok edici, insanlardaki alışkanlık perdesini kaldıran muhteşem üslubu ile benzersiz bir Kitap’tır. Ve Kuran’ın bu etkisi vahyedildiği günden kıyamete kadar yaratılmış ve yaratılacak olan tüm insanlar için geçerlidir.
Kuran, Her Yaştan ve Her Kültürden İnsanın Anlayabileceği, Apaçık Bir Öğüttür
Günümüzde insanların bir bölümü Kuran ayetlerinde bildirilen gerçeklerden, ahiret hayatının varlığından, sonsuz cehennem azabından, eşsiz cennet nimetlerinden ve Rabbimiz’in bildirdiği çok önemli bilgilerden ve tavsiyelerden habersiz bir hayat sürmektedirler. Oysa Kuran, insanların okumaları, içindeki hikmetleri ve hayatın asıl amacını öğrenmeleri için indirilmiştir. Kuran’da Peygamberimiz (s.a.v.)’e, “Ve Kuran’ı okumakla da (emrolundum).” (Neml Suresi, 92) demesi bildirilmiştir.
Kuran’ı okumak ve her zaman Kuran’a uymak, bir Müslümanın en önemli sorumluluklarından biridir. Kuran’ı kavratmak Yüce Allah’ın elindedir ve samimiyetle okuyan kişiler Kuran ayetlerini anlayabilirler. Allah ayetlerinin son derece açık ve anlaşılır olduğunu Kuran’ın pek çok yerinde belirtmektedir:
“Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkar etmez.” (Bakara Suresi, 99)
“Ey insanlar Rabbiniz’den size ‘kesin bir kanıt (burhan)’ geldi ve size apaçık bir nur (Kuran) indirdik.” (Nisa Suresi, 174)
Allah’ın insanlar için seçip beğendiği Kuran çok açık ve anlaşılır olmasının yanı sıra, Kuran ayetlerindeki hüküm ve uygulamalar da son derece kolaydır. Allah ayetlerde Kuran için şöyle buyurmaktadır:
Biz sana bu Kuran’ı güçlük çekmen için indirmedik. ‘İçi titreyerek korku duyanlara’ ancak öğütle-hatırlatma (olsun diye indirdik). (Taha Suresi, 2-3)
Kuran Ahlakı İnsanın Fıtratına Uygun Olan Yaşam Şeklidir
İnsanı yoktan var eden Allah, onun nelere ihtiyaç duyacağını, hangi ibadetleri uygulamaya güç yetirebileceğini, nasıl sağlıklı, huzurlu ve mutlu olacağını en iyi bilendir. Bu nedenle Allah bir ayetinde hiç kimseye gücünün üzerinde bir sorumluluk verilmeyeceğini bildirmektedir:
“Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. “Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.”” (Bakara Suresi, 286)
Allah, sonsuz merhameti ve şefkati ile insanların en rahat edecekleri, en huzurlu ve en güzel hayat biçimini Kuran’da bütün detayları ile tarif etmiştir. Örneğin insan, yaratılışı gereği sevgiden, saygıdan, şefkat ve merhametten hoşlanır. Hep kendisine bu şekilde davranılmasını ister. Zulümden, ahlaksızlıklardan, kötülüklerden sakınır ve bunlara maruz kalmak istemez ve ruhunda böyle bir his duyması Allah’ın dilemesi ile olur.
Allah insanları bu fıtrat üzerinde yaratmıştır. Dolayısıyla İslam ahlakına uygun bir yaşam insanın her yönüyle zevk alacağı, hoşnut olacağı bir yaşamdır. Allah bu gerçeği Rum Suresi’nde şöyle bildirir:
“Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.” (Rum Suresi, 30)
Kuran’da tarif edilen dinin insan için her açıdan son derece kolay olduğu diğer bazı ayetlerde şöyle bildirilmektedir:
... Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez… (Bakara Suresi,185)
Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun için güzel bir karşılık vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz. (Kehf Suresi, 88)
Andolsun Biz Kuran’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık… (Kamer Suresi, 17)
… O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim’in dini(nde olduğu gibi)… (Hac Suresi, 78)
Salih Müminlerin Üstün Özelliklerinden Bazıları
Peygamberlerin ahlakını kendilerine örnek alan, sadece Allah’ın rızasını hedefleyen salih Müslüman topluluğun özellikleri Kuran ayetlerinde tüm detayları ile anlatılmıştır. Salih müminlerin bazı özellikleri şöyledir:
Yalnızca Allah’a kulluk ederler (Fatiha Suresi, 4)
Allah’ı herşeyden çok, gönülden ve derinden severler (Bakara Suresi, 165)
Allah’a teslim olmuşlardır (Tevbe Suresi, 51)
Allah’a karşı aciz olduklarının farkındadırlar (Cin Suresi, 22)
Allah’tan korkarlar, O’nun beğenmeyeceği bir ahlak içerisinde bulunmaktan şiddetle sakınırlar (Rad Suresi, 21)
Her şart ve durumda Allah’a şükredici olurlar (Bakara Suresi, 172)
Anlayışlı, sevecen ve bağışlayıcıdırlar (Hicr Suresi, 85)
Tevazu sahibidirler (Furkan Suresi, 63)
Merhametli ve yumuşak huyludurlar (Tevbe Suresi, 128)
İyiliği anlatmaya ve kötülükten sakındırmaya çalışırlar (Al-i İmran Suresi, 104)
Birlik ve beraberlik ruhu içerisinde olurlar (Saf Suresi, 4)
Suçlulara asla arka çıkmaz, daima hakkı ve adaleti savunurlar (Nisa Suresi, 105, Nisa Suresi, 58)
Kimsenin hakkını yemezler (Şuara Suresi, 184)
Sözlerine sadıktırlar (Bakara Suresi, 177)
Boş şeylerden daima yüz çevirir, daima fayda getirici bir yol üzerinde olurlar (Furkan Suresi, 72)
Sabırlıdırlar, zorluklardan asla yılmazlar (Al-i İmran Suresi, 146, Hud Suresi, 55)
Güvenilir ve cesurdurlar (Yunus Suresi, 71)
Dinlerine bağlıdırlar (Araf Suresi, 89)
Fikirlerini zorla kabul ettirmezler, karşılıklı konuşup anlatırlar (Nahl Suresi, 125)
Yaptıkları işlerde bir menfaat gözetmezler (Şura Suresi, 23)
Hakkı söylemekten çekinmezler (Maide Suresi, 54)
- Sanat ve estetikten zevk alırlar
- Taassuba ve bağnazlığa karşıdırlar.
Kuran’a Uyan Müslümanlar Bulundukları Ortamın En Modern İnsanlarıdır
Yüce Rabbimiz Allah Kuran’da her şeyi en güzel ve en hikmetli şekilde açıklamış, Kuran ile insanlara en doğru yolu göstermiştir. Kuran’a uyan kişiler, dünyanın en akılcı düşünen, her olayda en güzel kararı alan, en güzel davranışı sergileyen, dünyanın en kaliteli, en seçkin, en akıllı, en dengeli, en tutarlı insanlarıdır. Öte yandan Müslümanlar çok güzel huylu, sevecen, merhametli, kendisine ve etrafına zarar vermeyen, bilakis kendisine ve etrafına fayda sunan insanlardır.
Ancak bazı insanlar, Allah ve din karşıtı bazı kesimlerin de etkisinde kalarak Müslümanlar hakkında tamamen yanlış bir kanaat geliştirmekte, onların modernlikten ve akılcılıktan uzak olduğunu iddia edebilmektedirler. Elbette söz konusu kişilerin bu yanlış kanaati edinmelerinde, kendilerini Müslüman olarak lanse eden, ancak Allah’ın Kuran’da emrettiği güzel ahlaktan son derece uzak bir hayat yaşayan bazı insanların da etkisi bulunmaktadır.
Ne var ki Kuran’da emredilen güzel ahlak özelliklerini üzerinde barındıran her Müslüman yalnızca modern değil, modern üstü modern ve son derece akılcı bir insandır. Gerek görünümündeki vakur tavır gerekse davranışlarındaki asalet onu içinde yaşadığı asrın modernliğinin ve akılcılığının ilerisine taşımaktadır. Bu konudaki en güzel örnek hiç kuşkusuz ki Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’dir. Mübarek Efendimiz (sav) ünümüze gelmiş olsa, bu yüzyılın en modern insanı olduğu derhal fark edilirdi. Hatta gelecek yüzyılların dahi en modern insanı olurdu.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Kuran’da bildirilen hikmetlerin, nur olduğunu söylemiştir:
Bin üç yüz elli senedir Kuran-ı Hakim, bütün gerçeklerini kainat çarşısında açıp sergilediği halde; herkes, her millet, her memleket onun cevherlerinden, gerçeklerinden almıştır ve alıyorlar. Halbuki ne o alışkanlık, ne o bolluk, ne zaman aşımı, ne o büyük değişiklikler; onun kıymetdar gerçeklerine, onun güzel üslûplarına zarar verememiş, ihtiyarlatmamış, kurutmamış, kıymetten düşürmemiş, güzelliğini söndürmemiştir. Bu durum tek başına bir mucizedir. (Sözler, s. 433)
Bediüzzaman, Kuran’ın benzersiz bir Kitap olduğunu ve başka hiçbir kaynağın Kuran’ın yerini alamayacağını da şöyle ifade etmiştir:
Çünkü bu hakikat noktasında katiyyen Kuran’ın misli yoktur ve olamaz ve hiçbir şey bu mucize-i ekberin (büyük mucizenin) yerini tutamaz. (İman ve Küfür Muvazeneleri, s. 67-68)
.. O üslub herkesin hoşuna gittiği halde kimse taklit edemiyor. Geçen zaman o üslubu ihtiyarlatmıyor, daima genç ve tazedir. Öyle muntazam bir nesir (manzum olmayan söz ve yazı) ve mensur (nesir halindeki yazı) nazımdır (sıra, tertip; kafiyeli, vezinli, söz) ki; hem yüce, hem tatlıdır. Hem kahinler ve gaybdan haber verenler tabakasına karşı, gelecekten verdiği haberlerle mucizevi yönünü gösterir. Ve ehl-i tarih ve insanlık tarihi alimler tabakasına karşı, Kuran’daki haberler ve geçmişteki ümmetlerin ilerideki durum ve olayları ve kabir ve ahirete dair mucizeliğini gösterir. Ve sosyoloji alimleri ve ehl-i siyaset tabakasına karşı, Kuran’ın mukaddes kuralları az sözle çok şey anlatır. Evet o Kuran’dan çıkan en büyük nur, o az sözle çok şey anlatmanın sırrı. Çok manaya gelen kısa cümlenin hali gösterir. Hem İlahi ilim ve gerçeklerin oluşmasında meşgul olan tabakaya karşı, Kuran’daki İlahi kutsal gerçeklerdeki sanatı gösterir veya sanatın vücudunu hissettirir. Ve ehl-i tarîkat ve velilere karşı, Kuran bir deniz gibi daima dalgalanan ayetlerinin esrarındaki mucizesini gösterir ve bunun gibi… Kırk tabakadan her tabakaya karşı bir pencere açar, i’cazını gösterir. Hattâ yalnız kulağı bulunan ve bir derece mana anlayan avam tabakasına karşı, Kuran’ın okunmasıyla başka kitaplara benzemediğini, kulak sahibi tasdik eder. (Mektubat, s. 181)