Nisa Suresi 34. ayette geçen “Nüşuzundan (korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun.” şeklindeki açıklamada pek çok mealde “kadınları dövün” şeklinde tercüme edilmiş olan kelimenin Arapçası “idribuhunne” kelimesidir. Kökeni ise “darabe” fiilidir.
Darabe kelimesi Arapçada belki de en zengin anlama sahip kelimedir. Darabe, “Dövmek” anlamına geldiği gibi, “Parayı darp etmek, parayı basmak” anlamlarına da gelir. “Greve gitmek” yine darb kelimesidir. Bunu Türkçede örneğin “çalmak” kelimesiyle kıyaslayabiliriz. Birisi bize “kapı çalınıyor” dediğinde, bir hırsızın kapıyı söküp götürdüğünü anlamayız genellikle. Bu, bir misafirimizin kapıyı açmamızı beklediği anlamına gelir. Dolayısıyla çok anlamlı kelimelerin kullanımında, kullanış biçimi, cümlenin anlamı ve akıl ve sağduyu ile kelimenin gerçek ifade ettiği şekli değerlendirmek gerekmektedir.
Her ne kadar basın ve yayın organlarında kadınlara uygulanan şiddet konularında bilinçlendirme kampanyaları yapılıyor olsa da bugün kadına şiddet dünya çapında engellenememiştir. Bunun nedeni, kadına şiddetin asıl altyapısını oluşturan zihniyete karşı Kuran ile ilmi bir çalışma yapılmamış olmasıdır. |
Darabe kelimesinin en yaygın olarak kullanılan anlamlarından biri ise seyahat etmek ve dışarı çıkmaktır. Nitekim Kuran’da seyahat etmek, sefere çıkmak, bir yerden bir süreliğine ayrılmak manasına gelen ayetlerde “darabe” fiili kullanılmıştır. Örneğin;
“Yeryüzünde sefere çıktığınızda (darabtüm), kafirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur…” (Nisa Suresi, 101)
Taliban’ın halkına yaptığı zulmü anlattığı blogu nedeniyle hedef haline gelen 16 yaşındaki Malala Yousafzai okuldan dönerken başından ve boynundan vuruldu. Uzun süren tedavi sonucu hayata dönen Pakistan’lı Malala halen genç kızların eğitim hakları için mücadelesine devam etmektedir. 2014 yılı Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştür. |
“Andolsun, Biz Musa’ya vahyetmiştik: “Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan.” (Taha Suresi, 77)
(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler… (Bakara Suresi, 273)
Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken… (Al-i İmran Suresi, 156)
Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa çıktığınızda)… (Nisa Suresi, 101)
Yukarıdaki ayetlerdeki darabe kelimesi kuşkusuz ki hiçbir şekilde dövmek anlamında kullanılamaz. Burada konumuz olan Nisa Suresi’nin 34. ayeti için de aynı şey geçerlidir. Darabe kelimesini bu ayete göre değerlendirdiğimizde kelimenin üç farklı anlamı üzerinde durmamız gerekir:
1- Onları evden çıkarın,
2- Onları bulundukları yerin dışına gitmek zorunda bırakın,
3- Onları dövün.
Darabe kelimesinin Nisa Suresi 34. ayetindeki kullanımını anlamak için ayetin başındaki ifadeye “Nüşuzundan (korktuğunuz kadınlara” ifadesine dönmek gerekiyor. Nüşuz kelimesi pek çok mealde “şirretlik ve itaatsizlik” olarak tercüme edilmiştir. Sözde kadını aşağılama zihniyetini hemen her fırsatta kadınlarla ilgili ayetlere bir şekilde dahil etmek isteyen bir kısım mealciler, bağnaz zihniyetin şart koştuğu “Erkeğe itaat” zihniyetini ya parantez içinde ya da yönlendirici çevirilerle bir şekilde vermeye çalışmışlardır. Oysa nüşuz kelimesi, “Bir kadının kendi kocası dışında bir kişiyle, flörtten başlayarak gayri meşru cinsel ilişkiye kadar uzanan sadakatsizliği” anlamına gelir. Dolayısıyla ayetin devamında eşine sadakatsizlik yapan bir kadına karşı kocanın nasıl davranması gerektiği tarif edilmektedir.
Erkek, önce kadına bu sadakatsizliği yapmaması için öğüt vermeye çağırılmaktadır. Bunun fayda etmediği durumda kocasının yatağını ayırması öğütlenmektedir. Fakat kadın buna rağmen gayri meşru ilişkiye devam eder ve işi zinaya kadar götürürse bu durumda alınacak en iyi önlem olan kadını evden uzaklaştırmanın denenmesi bir yol olarak gösterilmiştir.
Kuran’da kadının dövülmesine dair bir hüküm yoktur. Peygamberimiz (sav) döneminde de kadınlara karşı asla şiddet uygulanmamıştır. |
Kadının özenle korunduğu Kuran’da, kadının dövülmesi gibi bir uygulamanın yer almayacağı kuşkusuz ki açıktır. Mantıken değerlendirdiğimizde ise, tüm uyarılara rağmen eşini aldatan bir kadını dövmek, zaten sadakati kalmamış bir kadını öfkelendirmekten başka bir işe yaramayacak, çözümden ziyade yeni zorluklar açacaktır. Fakat uzaklaştırma bir çözüm yoludur. Kadın, uzak kaldığı bu süre içinde daha mantıklı düşünebilir, alınan bu tavır karşısında pişman olabilir, olaylara daha sağlıklı bakabilir. Nitekim hatalarından vazgeçmeleri durumunda, eşinin onun aleyhinde bir yol aramaması da ayette belirtilmiş bir güzelliktir.
“Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın.” şeklinde tercüme edilmiş söz konusu bölümde, yine “Erkeğe itaat eden kadın” zihniyetinden yola çıkılarak bir yönlendirilmede bulunulmaktadır. Oysa gerçek tercümeye göre burada, “verdiğiniz öğüdü dinler ve sadakatli davranırlarsa” şeklinde bir açıklama yer almaktadır. Buradaki ölçü, kadının erkeğe karşı itaatli olması değil, evlilikte iki tarafın da sorumluluğunda olan “sadakat”tir .
Adnan Oktar: Kadın dövmek haramdır. Kadını dövün demiyor Cenab-ı Allah. Diyor ki “Önce uyarın. Olmazsa yataklarınızı ayırın.” Bunu kadın da yapabilir. “Yataklarını ayırdığı halde yine olmuyorsa evden uzaklaştırın.” Mesela annesinin evine götürün, yahut babasının evine götürün. “Yine olmuyorsa hakem oluşturun; iki taraftan hakem insanlar getirin. Sizi bir araya getirip konuştursunlar, aranızı bulmaya çalışsınlar. Yine olmuyorsa boşanırsınız.” diyor Allah. Dövme diye bir şey yok. İslam’ı karmakarışık yapmışlar. Başörtüsü diye bir şey yok, kadın dövme diye bir şey yok. Kuran’da böyle bir şey bulamazsın, yok. İslam’a iftira var, Kuran’a iftira var. Şeytan oyun oynuyor. İslam’ı çökertmek için oyun oynuyor. Allah’ın tek dinini, hak dini ortadan kaldırmaya uğraşıyor şeytan. Buna müsaade etmeyeceğiz.
(Sn. Adnan Oktar’ın 7 Ocak 2017 tarihli A9 TV canlı yayınından)
Kadınlar Hakkında Diğer Yanlış Bilinenler
Kuran’da kadın konusunda diğer yanlış bilinen konulardan bir tanesi, Hz. Adem (as) ve eşi ile ilgili konulardır. Kuran’ın hiçbir yerinde eşinin Hz. Adem (as)’ı kandırdığı ve günaha soktuğu şeklinde bir izah yoktur. Araf Suresi 11. ayetten 28. ayete kadar okunduğunda, Hz. Adem (as) ile eşinin her ikisini birden kandıranın şeytan olduğunu görürüz.
Aynı şekilde kadının, erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığına dair herhangi bir izah da Kuran’da yer almamaktadır. Bu iftiranın kaynak noktası olan mevzu hadis önceki bölümlerde açıklanmıştır.
Yanlış bilinen konulardan bir diğeri, Kuran’ın sadece erkeklere hitap ettiğidir. Oysa Kuran’ın %90’ından fazlası erkek ve kadınları kapsayacak şekilde genele, “Ademoğulları” ifadesiyle tüm insanlara veya “iman edenler” ifadesiyle inananlara hitap etmektedir. Sadece erkeklere hitap eden ayetler olduğu gibi sadece kadınlara hitap eden ayetler de vardır. Kuran’da bazı ayetler ise doğrudan sadece Peygamberimiz (sav)’e hitap eder.
KUR’AN-I KERİM VE TÜRKÇE ANLAMI |
Peygamberimiz (sav)’in Kadınları Öven Sözleri
Elbette bir kadının İslam’daki değerini anlamamız için bizim rehberimiz Kuran’dır. Peygamberimiz (sav) yalnızca Kuran’ın uygulayıcısı olduğuna göre, Peygamberimiz (sav)’in Kuran’la mutabık uygulamalarını anlatan hadislerin doğruluğundan emin oluruz. Nitekim söz konusu sahih hadisler, kadınlara karşı ürkütücü bir bakış açısı sergileyen ve Kuran’ın ruhundan tamamen uzak olan mevzu hadislerle tam olarak zıt anlamlar ve uygulamalar içermektedir. Kuran’la mutabık olduğu için sahih olması kuvvetle muhtemel olan hadislerden bazıları şöyledir:
Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: güzel koku, saliha kadın, gözümün nuru olan namaz. [Nesâî, İşretu’n-Nisâ 1, (7, 61).]
Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür… (İ. Asakir)
“Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en iyi davrananlardır.” (İ. Asakir )
Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü Teâlâ’nın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin! (Müslim)
Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü Teâlâ sever, rızıklarını artırır. (İ. Lâl)
En üstün mümin, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranan, güzel ahlaklı kimsedir. (Tirmizi)
En iyi Müslüman, hanımına en iyi davranandır. İçinizde, hanımına en iyi davranan benim. (Nesai)
Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine, bir köle azat etmiş sevabı yazılır. (R. Nasıhin)
Hanımını döven, Allah’a ve Resûlüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum. (R. Nasıhin)