Müminlerin birbirlerine gösterdikleri en güzel merhamet şekillerinden biri de birbirlerinin iyiliği için dua etmeleridir. İmanları gereği Allah’ın dilediği an dilediği herşeyi yapabilecek şekilde sonsuz güç sahibi olduğunu bilirler. Ayrıca Allah, “Kullarım beni sana soracak olurlarsa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad olurlar.” (Bakara Suresi, 186) diyerek müminleri dua ederek Kendisinden istekte bulunmaya çağırmış ve onların bu dualarına karşılık vereceğini bildirmiştir.

İşte müminler Rabbimizin bu çağrısına gönülden karşılık verir ve O’ndan dünyadaki ve ahiretteki her türlü güzelliği isterler. Ancak müminlere karşı duydukları merhamet, onların da iyiliği için dua etmelerini gerektirir. Kendileri için Allah’tan ne istiyorlarsa, diğer müminler için de en az bunları, hatta daha da fazlasını isteyecek kadar üstün bir merhamet anlayışına sahiptirler.

Bu merhametlerinin asıl sebebi ise cennet ve cehennemin ve ölümden sonra başlayacak olan sonsuz hayatın varlığından kesin emin olmalarıdır. Müminlerin de sonsuz yaşamlarını Allah’ın rahmeti içerisinde cennetlerde geçirebilmeleri için Allah’a sürekli olarak dua ederler. Allah’tan, kendilerinin ve mümin kardeşlerinin eksiklerini gidermesini, kötülüklerini arındırmasını, hatalarını bağışlamasını ve onlara cennetini nasip etmesini isterler.

Kuşkusuz bu çok üstün bir ahlaktır. Çünkü insanlar genelde hep kendi iyilikleri ve rahatları için çabalar ve hep kendilerine yönelik isteklerde bulunurlar. Müminlerin ayrıca diğer kardeşlerini de gözetiyor olmaları, onların üstün ahlaklarından kaynaklanmaktadır. Kuran’da müminlerin bu ahlaklarını yansıtan dualarına pek çok örnek verilmiştir:

… “Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara Suresi, 286)

… “Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür.” (A’raf Suresi, 126)

Onlardan öylesi de vardır ki: “Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru” der. (Bakara Suresi, 201)

“Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen.” “Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah, va’dinden cayıp-dönmez.” (Al-i İmran Suresi, 8-9)

Sonraki Nesillerin Mümin Olması İçin Dua Etmek

Kuran’da, müminlerin, ölümlerinden sonra arkalarında bırakacakları henüz yaşı küçük olan çocuklara karşı derin bir merhamet ve düşkünlükle yaklaşmaları gerektiğine dikkat çekilmektedir. Bu nedenle müminler kendi yaşamlarının sonuna yaklaştıklarında arkalarından yetişecek olan küçük çocukların başıboş, kendi hallerinde kalmalarına razı olmazlar. Onlara imanlı, dürüst, güvenilir, akıllı ve güzel ahlaklı olmanın yollarını gösterirler. Allah’ın bu konudaki emri şöyledir:

Arkalarında bıraktıkları zayıf çocuklardan dolayı korku duyanların, (vasiyetleri altında olanlar için de) içleri ürpertiyle titresin. Allah’tan korksunlar ve onlara doğru söz söylesinler. (Nisa Suresi, 9)

Allah Kuran’da peygamberlerden de bu konuda örnekler vermiştir. Peygamberler gerek çocukları gerekse kendilerinden sonra gelen soyları için dua etmiş, onların da güzel ahlaklı birer Müslüman olmaları için çaba harcamışlardır. Bu konuda Kuran’da bildirilen örneklerden bazıları şöyledir:

Hani İbrahim şöyle demişti: “Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut.” (İbrahim Suresi, 35)

Ve onlar: “Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl” diyenlerdir. (Furkan Suresi, 74)

İbrahim, İsmail’le birlikte Evin (Ka’be’nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): “Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin”, “Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin.” (Bakara Suresi, 127-128)