Allah’ın varlığı apaçıktır. Her kim Allah’ın varlığını inkar ettiğini söylerse, bu açık bir aldatmaca ve yalandır. Allah’ın üstün varlığının delilleri her yeri sarıp kuşatmıştır. Bu açık deliller karşısında bir insanın, Varlığı ve Kudreti apaçık olan Yüce Allah’ın üstün ve hayranlık uyandırıcı Yüce Varlığını görememesi mümkün değildir.

İnsan, hücre, eşya, ışık, atom, dünya, gezegenler, hatta tek bir kibrit tanesi bile şanlı ve hayranlık uyandırıcı olan bu yaratılışın delilidir. Buna itiraz mümkün değildir. İnsanların bazılarının Allah’a karşı gaflet içinde olmalarının sebebi, Allah’ın apaçık varlığının farkında olamamaları değildir. Bu insanlara zor gelen, onları Allah’a yönelip Allah’a teslim olmaktan alıkoyan şey, imtihanın varlığı ve bu imtihanın sırrını kavrayamamalarıdır. İmtihanın varlığı onları yıldırır, imtihanın zorluğu onları Allah’ı razı edecek bir kul olmaktan vaz geçirir. Yoksa her insan, Allah için yaşaması gerektiğini çok iyi bilmektedir. Cenab-ı Allah bir ayetinde şöyle buyurur:
Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak. (Neml Suresi, 14)
İnsanların tümü vicdanen Allah’ın varlığını ve Allah için yaşamaları gerektiğini bilmektedir. Fakat onların bir kısmı, imtihanın varlığı karşısında bocalar ve tereddüte düşerler. Hz. Musa (a.s.) ile birlikte yola çıkan bir topluluğun zorluk karşısında Hz. Musa (a.s.)’a “Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burada duracağız.” (Maide Suresi, 24) demeleri, kendi nefislerini, Allah için zorluğa katlanmaya tercih etmelerindendir.

Oysa Kuran’da saldırmak amacıyla birleşen inkarcı topluluklara karşı salih Müslümanların gösterdiği doğru tutum şu şekilde haber verilmiştir:
Onlar, kendilerine insanlar: “Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun” dedikleri halde imanları artanlar ve: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diyenlerdir. (Al-i İmran, 173)
Zorlu imtihan karşısında Allah’a kalpten boyun eğmiş bir Müslümanın tutumu;“Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: “Biz Allah’a ait (kullar)ız ve şüphesiz O’na dönücüleriz.” (Bakara Suresi, 155-156) ayetinde belirtildiği gibidir. Yüce Allah, iyilik ve doğruluğun, imtihanın gerektirdiği yükümlülükleri yapmakla, vefa, sabır ve fedakarlık gibi güzel ahlak özelliklerini yaşamakla mümkün olacağını yine ayetinde bildirmiştir:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)
Gaflet içindeki toplumlara da zorluklar hep özel bir hikmet ve sebep ile verilmiştir. İnsanların bazıları ferahlık, bolluk ve rahatlık içindeyken kendi işlerine dalmaya, dünya işlerine yönelmeye, Allah’ı unutmaya yatkın olurlar. Bu kişiler, imkan ve bolluk ellerine geçtiğinde kendilerine hiçbir şey olmayacağını zanneder, kendilerine bir güç atfederler. İşte Rabbimiz, uyarıldıkları halde bolluk ve refah sebebiyle gaflete düşen, kendilerini yenilmez ve güçlü gören, Allah’a karşı haksız bir büyüklenme ve kibir içinde olan, hatta Allah’ı inkara cüret eden toplulukları, doğru yolu bulmaları, hatalarını anlamaları ve tek kuvvetin Yüce Allah’a ait olduğunu hatırlamaları için zorluklarla imtihan etmiştir. Allah ayetinde bizlere bu gerçeği haber vermiştir:
Andolsun, senden önceki ümmetlere (peygamberler) gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye. (En’am Suresi, 42)
Zorlukla imtihan, bu gaflet içindeki topluluklara elbette çok büyük ve güçlü bir hatırlatmadır. Dalgalar arasında kuşatılmış olan geminin içinde kalan gaflet içindeki bir topluluğun durumunu Yüce Allah bir ayetinde şöyle bildirir:
Karada ve denizde sizi gezdiren O’dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O’na ‘gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)’ olarak Allah’a dua etmeye başlarlar: “Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak Sana şükredenlerden olacağız.” (Yunus Suresi, 22)
İşte imtihanın sırrı buradadır. Dalgalarla kuşatılmışken dünya hayatının geçiciliğinin farkına varan, tüm gücün yalnızca Allah’a ait olduğunu hatırlayan ve Rabbimiz’e katıksızca yönelmeleri gerektiği konusunda hiçbir tereddüte düşmeyen bu insanlar, kendilerinden zorluklar uzaklaşıp gittiğinde ise eski umursuzluklarına geri dönerler. Allah ayetinde bunu bildirmiştir:
Ama (Allah) onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin  taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra dönüşünüz Biz’edir, Biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz. (Yunus Suresi, 23)
İnsanların tümü, vicdanen yapmaları gerekeni çok iyi bilirler. Allah’a güzel bir kul olmaları gerektiğinin, Allah’ın rızasını aramak için ellerinden geleni yapmaları gerektiğinin her biri farkındadır. Bu dünyada, bazı insanların, Allah’ın yüce kudretini anlamazlıktan gelmeye çalışmaları da işte bu vicdani sorumluğu unutmak, nefse uygun yaşamak arzusundandır. Oysa insanlar, istedikleri kadar imtihan ortamını anlamazlıktan gelmeye çalışsınlar, yine de imtihana tabidirler. Vicdana uymadıkları sürece, nefislerine uygun yaşamak asla ve asla bu insanlara bekledikleri tatmin duygusunu ve zevki vermeyecektir. Hiçbir zaman dünya hayatında aradıkları sahte mutluluğu bulamayacaklardır. Bu insanlar, zevki, mutluluğu, sevinç ve neşeyi verenin Allah olduğunu takdir edememektedirler. Bir insan Allah’ı unutmuşken, Allah için yaşamayı reddetmişken, vicdanen rahat, huzurlu ve mutlu bir hayat yaşaması elbette ki mümkün olmayacaktır. İmtihanın varlığını görmezden gelen insanlar, işte bu gerçeği akledememektedirler.