İmtihanın olmadığı bir ortamda, insanı insan yapan tüm güzellikler bir anda ortadan kaybolur. Güzel ahlakın getirdiği değerler, fedakarlık, vefa, sabır, sevgi, merhamet, saygı, dayanışma, dostluk gibi güzellikler birdenbire anlamsızlaşır. Hayırlarda yarışmak, güzellik yapıp öne geçmek, karşındakinin nefsini kendi nefsinden üstün tutmak gereksiz görülür. Yapılan hiçbir şeyin değeri ve önemi kalmadığı için insanın da, yaşadığı hayatının da anlamı kalmayacaktır.
İnsanın dünyadaki imtihana güzel bir tevekkülle karşılık vermesinin, buna sabır göstermesinin tek sebebi Allah’a olan derin aşkıdır. Eğer imtihan olmazsa, Allah aşkı olmazsa, o zaman her şey dümdüz olur. İnsanın zevk alacağı tüm ahlaki değerler ortadan kalkacağı için insan, yiyip içip yatmak dışında hiçbir amacı ve hayattan hiçbir beklentisi olmayan, ne yaptığı işten ne de yaşadığı hayattan zevk alamayan garip bir mahluka dönüşür. Bu hayat, tıpkı Darwinistlerin yıllardır insanlara empoze etmeye çalıştığı sahte hayat anlayışıdır. İnsan, imtihanın olmadığı, dolayısıyla tüm ahlaki ve güzel değerlerin yitirildiği, hiçbir amacın kalmadığı dünyada, tam da Darwinistlerin iddia ettikleri gibi, hayvandan farksız bir organizmaya dönüşeceği için, yaşantısı da tıpkı hayvanları andıracaktır. Bu dünyada Allah için gösterilen çaba sona erince, geriye yalnızca bu organizmanın hayatta kalma savaşı kalacaktır.
Burada şu hatırlatmayı yapmakta fayda vardır: Hayvanların bile, Allah’ın kendilerine ilham ettiği bir şefkat, sevgi, vefa, fedakarlık ve dayanışma anlayışları vardır. Dolayısıyla imtihanın olmadığı bir ortam, amaçsız yaşayan ve tüm bu değerlerini yok etmiş insanları hayvandan da aşağı bir konuma getirecektir. Yüce Allah, kendi nefsini ilah edilen inkarcıların hayvanlardan daha aşağı bir konumda olduklarını ayetinde bildirmiştir:
Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar. (Furkan Suresi, 44)
İnsanların bir kısmının anlamadığı gerçek şudur: İmtihanın varlığı insanı değerli kılar. Zorluklara Allah için sabır göstermiş bir insanı ahirette bu güzel özelliğini bildiğimiz için çok severiz. Peygamberler, zorluklara Allah’ın dilediği şekilde karşılık verdikleri için değerleri kat be kat artar. Allah için çile çeken bir insan güzelleşir, şartlar her ne olursa olsun Allah için güzel ahlak gösteren kişi sevilir, ahiretteki güzel yurdu daha da güzelleşir. İnsanın nefsi, bencil tutkulara ve kıskançlığa hazır yaratılmış olmasına rağmen, Allah korkusuyla bencillik göstermeyen, kıskançlığa kapılmayan, Müslümanları kendisinden üstün gören, Allah’a karşı aczini bilen bir insan işte bu özellikleriyle sevilir ve tanınır. Bu insan, ahirette de, bu özellikleri ile her zaman akıllarda olacaktır.
İşte Rabbimiz, insanı, imtihana karşı gösterdiği bu üstün sabrı, dirayeti ve iradesi nedeniyle üstün görmektedir. İnsan, dünyadaki tüm zorluklara, çetin hastalıklara ve nefsinin bencil tutkularına rağmen bu iradeyi Allah için kullandığından, her birine güzel bir sabır ve ahlak ile karşılık verdiğinden ve asla Allah’ın rahmetinden umut kesmediğinden Rabbimiz’in Katında değerlidir.
Gösterilen bu sabır ve irade cennetin çok güzel bir süsü olacaktır. Çünkü cennet ancak Allah rızası için imtihana gösterilen güzel sabır ve Allah aşkı ile gösterilen çabayla hak edilebilir. Yüce Allah ayetinde bildirmiştir:
Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (Al-i İmran Suresi, 140-142)
Şu önemli gerçeğin de unutulmaması gerekir. Zorlu imtihanları insan için özel olarak yaratan Yüce Allah, bu zorluklara karşı sabrı ve kurtuluş yollarını da elbette ki yaratmıştır. Yüce Rabbimiz’in inananlara Kuran ile haber verdiği sırlardan bir tanesi de, hiçbir kimseye güç yetireceğinden fazlasının yükletilmeyeceğidir:
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. “Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara Suresi, 286)
Her koşulda Allah’a yönelen bir Müslüman, Allah’ın sadık ve güzel bir kuludur. Dünyada imtihanı gereği her ne zorluk yaşarsa yaşasın bu onun güç yetireceğinden fazla değildir. Zorluklar, bu salih mümini güzelleştirmek, Allah’a daha da yaklaştırmak, onu gafletten korumak ve cennette sonsuz güzelliği ve nimeti hak etmek için verilmiştir.
Bu zorlukları yaşayan bir insan, nimetlerin en güzelline sonsuza kadar sahip olduğu cenneti de gereği gibi takdir edebilecektir. Dünyada darlık ve yoksullukla imtihan edilen bir insan, cennette dilediği her şeye dilediği anda, sebeplerden bağımsız olarak sahip olabildiğini görünce Allah’a olan şükrü, bağlılığı ve yakınlığı artacak, cennet nimetinin güzelliğini hakkıyla takdir edebilecektir. Dünyada ağır hastalıklara sabır gösteren bir kişi, cennette acizliklerin ve hastalıkların hiçbir şekilde olmadığını görünce, nimete olan sevinci, şükrü ve Allah’a olan sevgisi kuşkusuz ki olağanüstü şekilde artacaktır. Dünyada haksız yere zulüm gören bir insan, cennetin sonsuz güzellikteki huzur ortamında, Yüce Allah’ımızın katında güvenlik ve sevinç içinde, eksikliklerden ve tüm kusur ve çirkinliklerden münezzeh olarak yaşadığında, cennet onun için kat be kat güzel hale gelecektir. Örneğin, dünyada yürüme özürlü bir mümin cennette istediği gibi koşacak, hatta uçacak, dilediği gibi yaşayacak; dünyada görme özürlü bir mümin, dünyadaki ile kıyası kabil olmayan benzeri görülmemiş bir görüş ufku ile cennetin sonsuz ve kusursuz güzelliklerini sonsuza kadar, doyasıya ve sınırsız bir zevkle seyredecektir. Dünyadayken, yüzünde veya bedeninde herhangi bir sebeple ciddi kusurlar olan bir mümin, cennette çarpıcı güzelliğe sahip olarak yaratılacaktır. İşte bu yeni yaratılış, eski halini bilen ve buna sabreden mümin için çok büyük değer taşır.
Dünyadaki zorlu ortamın ardından cennetteki sonsuz yaşamı görerek bir kıyas yapmak, elbette ki müminler için çok büyük bir nimettir. Bu dünya hayatı, oldukça kısa sürecek bir imtihan ortamı, yalnızca geçici bir yararlanma yeridir. Yüce Allah’ımızın rızası için bu geçici imtihana sabredenler, Allah için yaşayanlar, her tutum ve davranışlarında Allah’a yönelip dönenler, kuşkusuz ki bu dünyada da ahirette de sevinç içinde olacak olanlardır.
Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar ‘bir cennet bahçesinde’ ‘sevinç içinde ağırlanırlar’. (Rum Suresi, 15)