Enaniyetli insanlar hem hırslı olmaları, hem de prestij peşinde koşmalarıyla dikkat çekerler. Bulundukları ortamda her zaman en seçkin, en farklı, en güçlü, en üstün, en dikkat çeken kişi olmak isterler. Enaniyet yaptıkları özelliklerine, örneğin güzelliklerine, mallarına, mülklerine, zekalarına veya mevkilerine çok güvenirler. Üstelik ellerindekileri sonsuza kadar kaybetmeyeceklerini zannederler. Kendi akıllarından ve bozuk mantık örgülerinden şüphe dahi etmezler. Birçok insan onlardaki bu büyük eksikliği fark ettiği halde, kendileri bunu göremeyerek mükemmel olduklarını zannederler. İşte bu kibirli insanlar, aslında içinde bulundukları kavrayış eksikliğinden dolayı farkına dahi varamadıkları bir acizlik içindedirler. Allah bu kişilerin akli eksikliklerini Kuran’da şöyle tarif etmiştir:

Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan -sağırlara- üstelik hiç akılları ermiyorsa sen mi duyuracaksın? Ve sana bakacak olanlar vardır. Ama kör olanları -üstelik basiretleri de yoksa- sen mi doğru yola ulaştıracaksın? (Yunus Suresi, 42-43)

Hepsinin enaniyet yaptığı konu sahip oldukları özelliklere göre değişiklik gösterse de, enaniyetli kişilerin yaşadıkları ruh halinin bazı ortak noktaları vardır. Bu noktalar kendi içlerinde çok detaylandırılabilir ancak burada birkaç ana başlık altında toplamak daha faydalı olacaktır.

Hasta ve Bozuk Bir Ruh Haline Sahiptirler

Normal bir insanın açık, dışa dönük, samimi ve ferah bir hali varken, bu kişilerde karanlık ve bozuk bir ruh hali vardır. Bir gurur ve aldanma içinde olan bu kişilerin iç dünyası, stresli, korkularla kaplı, ince hesapların yapıldığı, kafanın küçük küçük içten pazarlıklarla dolu olduğu, zifiri karanlık bir dünyadır. Böyle bir hal kişiyi yıpratır ve yaşlandırır; ruh sağlığını da fazlasıyla bozar.

Ruhi açıdan diğer insanlardan zayıf olan bu kişiler, soğuk olurlar. Onlardan güzel bir mimik, sevgi alameti, takdir görmek veya teşvik edici bir söz duymak neredeyse mümkün değildir. Bulundukları ortamda gülmek, eğlenmek çok zordur. Özellikle erkeklerde ani saldırganlıklar, parlamalar çok yaygındır. Kadınlarda ise enaniyet, huzursuz ve gergin bir yapı ile kendini gösterir. Bundan dolayı bulundukları ortamda hava sürekli gergindir, en ufak bir konuyu bahane ederek problem çıkartabilirler.

En Büyük Korkuları Hata Yapmaktır

Büyüklük gururu içinde olan kişilerin bütün hareketleri ve düşünceleri, insanların gözünde değer kazanıp üstün olmaya göre ayarlıdır. Bu yüzden de hata yapmaktan çok korkarlar. Zira hata yapınca küçük düşeceklerini, insanların gözünde değer kaybedeceklerini düşünürler. Kendilerinden garip bir şekilde emindirler ama eminliklerinin yanında sürekli olarak hatalı bir tavırda bulunma ihtimalinin endişesini yaşarlar. Kendilerini her türlü hatadan soyutlamaya çalışırlar; hiçbir hatayı kendilerine yakıştırmaz ve kabul etmezler. Asla hata yapmayacaklarını düşünürler. Sürekli olarak her konuda kendilerini temize çıkarmaya çalışırlar. Bir ayette bu tür kimselerden şöyle bahsedilir:

Kendilerini (övgüyle) temize çıkaranları görmedin mi? Hayır; Allah, dilediğini temizleyip yüceltir. Onlar, ‘bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar’ bile haksızlığa uğratılmazlar. (Nisa Suresi, 49)

Öte yandan bu kişilerle aynı ortamı paylaşan diğer insanlar da, onların yanında hata yapmaktan çekinirler. Çünkü başkalarının hatalarını çok büyütür ve sık sık dile getirirler. Hata yapan kişilere karşı acımasız, alaycı ve küçümseyen bir tavır gösterirler. Çünkü diğer insanların hataları dışa vurulup, gündeme geldikçe kendi hatasızlıkları ortaya çıkacaktır. Bu tutumlarından dolayı da, kimse yanlarında rahat edemez; herkes onlarla beraber olmaktan huzursuzluk duyar. Bu tip kişiler etraflarında sürekli negatif bir hava oluştururlar.

Enaniyetli insanlar bahsedilen nedenlerden ötürü hiçbir zaman samimiyeti tadamazlar. İnsanlara karşı hep uzak ve içten pazarlıklı davrandıkları için böyle bir zevkten mahrum kalırlar. Dolayısıyla hem kendileri kimseye samimiyet gösteremezler, hem de başkaları onlara samimi davranamaz. Çünkü her an samimi hareketleriyle, hatalarıyla, doğal eksiklikleriyle veya zevk ve eğlenceleri ile alay konusu olmaktan korkarlar. İşte bu kötü ahlakları, ellerindeki gücü veya serveti kaybettikleri anda yalnız kalmalarına sebep olur. Ancak unutmamak gerekir ki, kendilerini en kudretli zannettikleri zamanlarda bile, Kuran ahlakından uzak karakterleri sebebiyle manevi yönden yalnızdırlar.

Eleştiriye Tahammül Edemezler

Eleştirilmek, kibirli ve gururlu insanların hiç hoşlanmadıkları bir durumdur. Kendilerine eleştiri yapıldığında ya da hataları söylendiğinde el ve yüz kaslarının gerildiği, mimiklerinin donuklaştığı görülür. Prestijlerini kaybetme endişesiyle sanki “dünya başlarına yıkılmış” gibi olurlar. Kendileri başkalarının hatalarını alaycı ve kibirli bir gözle değerlendirdiklerinden, başkalarının da kendilerine alaycı bakacağını, küçümseyeceğini düşünürler. Bir konuda eleştiri yapıldığında veya öğüt verildiğinde herkesin önünde küçük düştüklerine inanırlar. Böyle bir ruh hali yalnız manevi olarak değil, fiziksel olarak da etkilenmelerine sebep olur. Mimiklerinin doğallığı bozulur, ses tonlarında ani iniş çıkışlara rastlanır, doğal hallerinde bulunmayan “tikler” ortaya çıkar. Böylelikle maddi ve manevi yönden şiddetli bir sıkıntı ve kasılma hali yaşarlar. Bu hal içerisinde rahatlığı, huzuru bir türlü yakalayamazlar.

Herşeyden önce “en güzel”, “en akıllı”, “en kaliteli” olma gibi bir iddia ile yola çıkmışlardır. Bu da onları sürekli olarak sıkan, baskı altına alan bir konudur. Kendilerini bu derece üstün ve kusursuz gördükleri (daha doğrusu göstermeye çalıştıkları) için doğal olarak en ufak bir hatırlatma onları öfkeye kaptırabilir. Ancak, bu insanların unuttukları önemli bir nokta vardır: Kendilerini insanlara karşı hatasız, mükemmel göstermeye çalışabilirler. Bunda kimi zaman başarılı da olabilirler; etraflarındaki pek çok kişi onların gerçek manada kusursuz insanlar olduklarını düşünebilir. Ama ahiret günü yaptıkları tüm hatalar (küçük-büyük ayırt edilmeksizin) tek tek karşılarına çıkacaktır. Çünkü “… onlar, Allah’ın gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı?” (Bakara Suresi, 77) ayetinde ifade edildiği gibi, nefislerine ilişkin her detayı üstün kudret sahibi Allah bilmektedir. Onlar ise, insanları aldatmaya çalışırlarken son derece akılsız duruma düşmüş, Rabbimizi ve hesap gününü unutarak yalnız kendilerini aldatmışlardır.

 

En Çok Hoşlandıkları Konu Övülmektir

Enaniyetli bir insanın ruh hali, bakışlarından ve konuşma tarzından rahatlıkla anlaşılabilir. Bu tip kişiler ya kendilerini alenen çok överler ya da övülmelerini sağlayacak ortamlar oluştururlar. Öte yandan, diğer insanlara karşı -onların sahip olduğu üstün özelliklerden dolayı- içlerinde bir öfke vardır. Bu da bakışlarından belli olur. Bu tip insanların üzerine enaniyetin getirdiği bir ağırlık çökmüştür. Genelde her ortamda ve her konuda kendilerini sıkarak, özellikle diğer insanlardan “ağır” davranmaya, farklı olmaya çalışırlar. Tek hoşlandıkları şey kendilerini övmek, övülmek ve ön plana çıkmaktır.

 

Enaniyet Sevmeyi ve Sevilmeyi Engeller

Bu tip insanlar en çok kendilerini severler, bu nedenle de gerçek sevgiyi asla yaşayamazlar. En fazla, belli bir noktaya kadar sevginin taklidini yapabilirler. Başkalarına sevgi göstermek çok ağırlarına gider; hep sevilen, ilgilenilen olmak isterler. Sevmeyi veya sevgi göstermeyi bir nevi zayıflık olarak görürler.

İçlerindeki kibirden dolayı sevme yetenekleri gelişmemiştir. Çünkü bir insanı sevebilmek için o kişideki güzel yönleri görebilmek gerekir. Ancak kibirli insanlar bunları görmek istemezler. Zira onların gözünde hep en üstün olan kişi kendileridir. Bu nedenle başkalarının sahip olduğu güzelliği, zekayı, aklı, ahlakı veya malı kıskanırlar. Onların sahip oldukları şeylere hased gözüyle bakarlar. Bu hased bazen öyle bir noktaya gelir ki, o kişilerin bütün güzel özelliklerini yitirmelerini bile isteyebilirler.

Sevgi duyamamalarının bir başka nedeni de, karşı tarafın sahip olduğu güzellikleri fark edememeleridir. Üstelik bunları fark etmiş olsalar bile ifade etmekten özellikle kaçınırlar. Eğer bulundukları ortamda kendilerinden daha iyi özelliklere sahip bir kişi varsa, hemen oradan uzaklaşmak isterler. Kıskançlıklarından dolayı diğer insanlarla sürekli bir geçimsizlik ve anlaşmazlık içindedirler.

Bu şekilde davranışlar sergileyen enaniyetli kişiler, aslında çok büyük bir kayıp içerisindedirler. Allah’ın insanlara verdiği önemli bir nimet olan sevgiyi böylelikle ellerinden kaçırmakta ve gerçek sevgiyi hayatları boyunca hiçbir şekilde yaşayamamaktadırlar. Bu tip insanlar sevmeyi beceremedikleri gibi, zeki ve güzel olsalar bile kimse tarafından gerçek anlamda sevilmezler. Çıkar ilişkileri nedeniyle yanlarında birtakım insanlar bulunabilir. Çoğunluk ise, böyle insanları aralarına almak dahi istemez. Onların karakterlerinde ve havalarında bir iticilik hakimdir. Elbette sevecenlik, yakınlık, samimiyet ve tevazu olmayınca, sahip olduğu imkanlar ne olursa olsun, herkesin bu kişilerden kaçması doğaldır.

 

Hiçbir Şeyden Zevk Alamazlar

Kibirli insan eğlenmeyi de bilmez. Herkesin hoşuna giden, neşelenmesine sebep olan olaylar, mekanlar onun için aynı şeyi ifade etmez. Onlar bu ortamlarda başkalarının açıklarını ararken bir yandan da kendi mükemmelliklerini (!) sergilemeye çalışırlar. “Ağır” ve farklı görünmeyi üstünlük, eğlenmeyi basitlik olarak değerlendirirler.

Ama sonuçta bu ahlaklarının karşılığını alarak eğlenmek, neşelenmek gibi bir nimeti tadamazlar ve hep kendi karanlık dünyalarında yaşarlar. Ne ilginçtir ki, içinde bulundukları sıkıntılı halin sebebini bir türlü anlayamamaktadırlar. Çünkü kendi kıstaslarına göre pek çok üstünlüğe sahiptirler. Ama bir türlü içlerindeki sıkıntıdan, neşesizlikten kurtulamamaktadırlar. İşte bu da Allah’a karşı büyüklenen insanların anlayışlarının kapalı olduğunun delillerinden biridir. Zira onların kalplerine bu sıkıntıyı veren, O’na karşı olan acizliklerini unutarak büyük bir aldanış içine girdikleri Rabbimizdir.

Kuran’da, “Ona: ‘Allah’tan kork’ denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır…” (Bakara Suresi, 206) ayetinde enaniyetli kişilerin nasıl bir büyüklenme içinde oldukları anlatılmıştır. Allah bu “büyüklük gururuna” ve Kendisini “unutmalarına” karşılık olarak bu kişilere sıkıntılı bir ruh hali ve pislik vermiştir. Bu gerçek bir ayette şöyle haber verilmektedir:

Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir. (Enam Suresi, 125)

Elbette tüm bunlar bu kişilere dünya hayatında verilen belalardır. Bu kişilerin ahirette görecekleri karşılık ise çok daha büyük olacaktır.