Tamahkarlık neden Müslümanların kaçınması gereken bir hastalıktır?
Küçük-büyük her türlü çıkara tenezzül eden tamahkar insanları, dünya hayatında ve ahirette nasıl bir karşılık beklemektedir?
Müslüman, dünyanın en asil, en akıllı ve en mütavazi insanıdır. Çünkü Allah’ı hoşnut etmek isteyen Müslümanlar, ahlakın en güzelini ve en kaliteli tavrı gösterirler. Ancak Kuran ayetlerini gözardı ederek yaşamayı tercih eden kimseler, ahiret hayatını unutarak dünya menfaatlerini asıl amaçları haline getirirler. Bu şekilde sadece dünya hayatını gözetmeyi ve dünyevi çıkarlara hırsla sarılmayı tercih ederler. İşte dünya hayatına yönelik bu tür yanlış bir bakış açısına sahip insanların en belirgin özelliklerinden biri ise tamahkarlıktır. Allah Kuran’da insanlara nasıl bir ahlaka sahip olmaları gerektiğini, indirdiği hükümlerle ve peygamberlerin hayatlarından örnekler vererek bildirmiştir. Ayetlerde insanlara asıl amaçlarının Allah’ın rızasını kazanmak olması gerektiği haber verilmiş ve sonsuz ahiret hayatlarını cennette geçirebilmeleri için din ahlakına uygun bir yaşam sürmeleri konusunda yol gösterilmiştir.
Tamahkarlık Basit İnsanlara Özgü Bir Davranış Şeklidir
Tamahkarlık, eğitim seviyesine ya da fakirliğe bağlı bir konu değildir. Sadece basit insanlara özgü, nefisteki bir histir. Bir insan çok zengin olup tamahkar olabilir. Her zaman daha fazlasını isteyip küçük hesaplar peşinde koşabilir, anlık menfaatleri için her şeye tenezzül edebilir. Toplumun her kesiminde tamahkar insanların tavırlarına örnekler bulmak mümkündür:
Tamahkar İnsan Daima Elindekinden Daha Fazlasını İster: Tamahkar insanlar kendilerinde olan nimetleri hırsla sahiplenir, şükretmeyi akıllarına getirmezler. Örneğin beş yıldızlı bir otelin açık büfesinden yiyeceği miktarın çok fazlasını alan ya da promosyon bir ürün için kavga çıkarabilen kişiler en bilinen örneklerdendir. İhtiyaç içinde olmasalar da bu gibi insanlar ellerindeki nimetlerle yetinmez ve daha fazlasını almak için kendilerini küçük düşürürler. Bu sebeple de bir türlü ellerindeki nimetlerden dolayı sevinç duyamazlar. Zihinlerinde hep daha da fazlasını elde etme arzusu vardır. Hatta ihtiyaçları olmayan konularda bile daha fazlasına sahip olma hırsı içinde yaşayabilmektedirler.
Allah ayetlerde bu gerçeği haber verir ve bu insanların din ahlakını yaşamamak konusunda ısrarlı olduklarına dikkat çeker:
“Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak; Ki Ben ona, ‘alabildiğine geniş kapsamlı bir mal’ (servet) verdim. Göz önünde-hazır çocuklar (verdim). Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim. Sonra, daha artırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur). Hayır; çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı ‘kesin bir inatçıdır.” (Müddessir Suresi, 11-16)
Sahip Olduklarını Paylaşmamaları: Kendilerinde olanı harcamaktan çekinen ve ellerini sımsıkı tutan basit karaktere sahip insanlar, başkalarına karşı tam tersi bir tavır içindedirler. Allah Kuran’da “Eksik ölçüp tartanların vay haline, ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar. Kendileri onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltirler.” (Mutaffifin Suresi, 1-3) ayetleriyle onların tamahkarlıklarından kaynaklanan sahtekarlıklarını haber verir.
Son derece varlıklı olmasına rağmen elini sımsıkı tutan ve çok küçük şeylere bile tamah eden insanların başka bazı belirgin özellikleri de vardır: Örneğin bazıları hediye alma gibi konularda son derece tamahkardırlar. Böyle bir insan çevresindekilerden hediye alabilmek için sürekli olarak yılbaşı, doğum günü, yıldönümü gibi önemli günleri hatırlatır. Hediye almaları için arkadaşlarına şaka yollu imalarda bulunur. Sözde şaka olan bu imalar, karşı tarafı bu kişiye hediye almaya zorlar. Bunun yanı sıra bir eşyayı sürekli olarak çok beğendiklerini söyleyerek karşısındaki kişinin o eşyayı kendisine hediye etmesi beklentisi içinde olur. Benzer şekilde, çok küçük şeylere tamah eder ve bunları elde etmeyi kendince bir kar olarak görür.
Aslında bu, Allah’ın razı olmadığını Kuran’da bildirdiği ve insanları sakındırdığı basit bir tavırdır. Rabbimiz bir ayetinde “Onlardan bazı gruplara, kendilerini denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme. Senin Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir.” (Taha Suresi, 131) buyurarak iman eden kullarını uyarmış ve Kendi Katından vereceği nimetlerin daha hayırlı olduğunu hatırlatmıştır.
Elde Edilen Çok Küçük Çıkarları Kar Bilmeleri: Tamahkar insanlar şaşırtıcı derecede küçük menfaatleri elde etmeyi kar olarak görürler. Örneğin arkadaşlarından önce davranarak daha iyi bir yere geçip oturmak ya da gittiği bir yerde hiç para harcamadan yemek yiyebilmek, tamahkar kişiler için mutluluk vesilesi olan önemli olaylardandır.
Katıldıkları bir davette açık büfeden faydalanabilmek için birbirinin önüne geçmeye çalışan, daha fazla yiyecek olan tabağı bir şekilde almaya çalışan insanlar da aynı basitlikte insanlardır. Dahası bunların çoğu hiç ihtiyacı olmadığı halde bir tabak yemeğe tamah edebilen insanlardır. Bu da göstermektedir ki tamahkarlık kişilerin sahip oldukları imkanların genişliği ya da darlığı ile değil, tamamen din ahlakından uzak basit bir ruha sahip olmaları ile ilgili bir konudur.
Allah bu tür insan modelini Kuran’da şu şekilde tasvir eder:
“… Ki Ben ona ‘alabildiğine geniş kapsamlı bir mal’ (servet) verdim. Göz önünde-hazır çocuklar (verdim). Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim. Sonra daha artırmam için tamah eder. (doyumsuz istekte bulunur)” (Müdessir Suresi, 12-15)
Oysa dünya hayatının mahiyetini Allah bir ayette şu şekilde bildirmiştir:
“Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, ‘(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama’, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ‘çoğalma-tutkusu’dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah’tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.” (Hadid Suresi, 20)
www.basitliginkirlikulturu.com
Müslümanlar Allah’ın Rızasını Kazanmak için Tamahkarlıktan Uzak Bir Yaşam Sürerler
Müslümanlar, Allah’ın lütfetmesiyle soylu bir ruha sahip olduklarından Allah’ın “Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet; Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna.”(Fatiha Suresi, 4-6) ayetlerinde bildirdiği şekilde her türlü nimet ve yardımı Allah’tan beklerler. İhtiyaç içinde olsalar bile bunu vakarlarından dolayı insanlara belli etmezler. Böyle güzel bir ahlakın makbuliyetine Rabbimiz şöyle dikkat çekmiştir:
“(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler…” (Bakara Suresi, 273)
En önemlisi de Müslümanlar kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile tavırları almaya değil, hep vermeye yöneliktir. Bu üstün ahlak özelliği bir başka ayette şu şekilde bildirilir:
“Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler…” (Haşr Suresi, 9)
Ayette de bildirildiği üzere Müslümanlar, karşılaştıkları her ortamda, öncelikli olarak nefislerinin isteklerini değil, Allah’ın rızasına uygun olanı gözetirler. Kendi rahatlarını, ihtiyaçlarını ve isteklerini değil, Allah’ın rızası için hep başkalarının rahatını, ihtiyaçlarını ve isteklerini ön planda tutarlar. Bunun için fedakarlık yapar, emek harcar, fakat bunun karşılığını yalnızca Allah’tan umarlar. İşte bu üstün ahlak bir insana asil ve kaliteli bir ruh kazandırır. Bu nedenle müminler, kendilerini tanıyan kişilerde Allah’ın izniyle hayranlık ve takdir hisleri uyandıran yüksek bir ahlaka, maddi hiçbir şeyle elde edilemeyen üstün bir kişiliğe sahip olurlar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde iman edenleri tamahkarlığa karşı uyarmış, dünyayı hırs edinen ile edinmeyen insanlar arasındaki farkı şöyle bildirmiştir:
“Kim ki arzusu, amacı dünya olursa Allah o kimsenin aleyhine işini darmadağın eder, fakirliğini iki gözünün arasında kılar (yani dünyalığı elde etmek uğrunda sıkıntılar çeker, ihtirası da dinmez) ve dünya (nimet ve malın)dan kendisi için (kaderinde) yazılmış olan miktardan başka hiçbir şey ona gelmez. Kimin niyeti, arzusu ahiret olursa Allah o kimse için (dağınık) işini toparlar (düzenler), zenginliğini kalbine yerleştirir, dünya (nimetleri ile malı) da boyun eğerek (rahatlıkla) gider.” (İbni Mace, Cilt10, Sf.374)
Değerli İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi ise bir tefekküründe, hırsla bir şeyin üstüne düşenin ondan mahrum olabileceğini şöyle hatırlatmıştır:
“Hırs, sebeb-i mahrumiyettir (mahrumiyet sebebidir); tevekkül ve kanaat ise, vesile-i rahmettir (rahmet vesilesidir).” (Mektubat, sf.271)
Tamahkarlık İnsanı Daima Küçük Düşürür
Tamahkarlık gösterip basit menfaatler peşinden koşmak, insanı alçaltan bir tutumdur ve manen büyük zarara yol açar. Tamahkar bir kişi, hırsı yüzünden sahip olduğu üstün değerleri bırakarak değersiz şeylerin peşine düşebilir. Allah’ın rızasını, rahmetini ve sonsuz nimetlerle donatılmış cennetini istemek ve bunun için çaba göstermek yerine, dünyanın az ve geçici yararını ister. Hırsla dolu olduğundan ilerisini görmeyip sadece içinde bulunduğu anı, hemen elde edebileceğini düşündüğü menfaatleri gözetir. “Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar.” (İnsan Suresi, 27) ayetinde buyrulduğu gibi ahireti göz ardı eder. Tamahkarlık gösterip mal, mülk, mevki hırsı ile menfaat peşinden koşmak, kişiyi basitliğe iter ve daima küçük düşürür. Oysa dünya menfaatlerine hırs göstererek sarılmak ve ona tamah etmek insan için büyük bir aldanıştır. Bu duruma düşmemek içinse nefsin istek ve tutkularına göre hareket etmemek gerekir.
Allah Kuran’da “… Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir…”(Enfal Suresi, 67) buyurmaktadır. Bir başka ayetinde ise Allah, mala mülke duyulan düşkünlüğe karşılık “… Allah’ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz…” (Kasas Suresi, 80) şeklinde buyurur. Çünkü kişi hırsına kapılınca hatalara ve kötülüklere iyice açık hale gelir. Kimi biraz daha fazla yiyecek, giyecek için, kimi daha fazla eğlenebilmek, daha yüksek bir hayat standardı elde edebilmek için, kimi ise daha yüksek bir mevkiye gelebilmek için inandığı değerlerden tavizler verir. Oysa bunların tamamı geçici ve önemsizdir.
İnsan bir tabak yemekle doymakta, tek bir gömleği yıllarca giyebilmektedir. Evi ne kadar büyük olursa olsun ancak küçük bir bölümünü kullanmaktadır. İçinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun insan böyle bir basitliğe asla yanaşmamalı, haysiyetli davranmalıdır. Şayet zor şartlar söz konusu ise çaba gösterip Allah’a tevekkül etmeli ama asla büyük ya da küçük hiçbir şeye tamah etmemelidir. İhtiyacı olan her şeyi yalnızca Allah’tan istemeli, yalnız O’na rağbet etmelidir. Allah bir ayetinde “Rabbiniz’den bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur…” (Bakara Suresi, 198) buyurmaktadır. Ayette de bildirildiği gibi, bir insan Allah’tan her türlü nimeti isteyebilir. Göklerde ve yerde olan tüm canlıların rızkını veren, onları yaratan ve yaşatan Rabbimiz, iman eden kullarına böyle güzel bir nimet vermiş ve onların dualarına karşılık vereceğini müjdelemiştir. Ancak asıl isteğimiz ve ulaşmamız gereken durumu Allah şöyle bildirir:
“Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) ‘çaba gösterip-yarışın,’ ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah’a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah’ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir.” (Hadid Suresi 21)
www.Allahinrizasi.imanisiteler.com
Tamahkar insanların nefisleri, dünyevi hırslara, bencil tutkulara meyillidir. Din ahlakından uzak insanlar ahireti amaç edinmediklerinden, bitip tükenmek bilmeyen hırslarını tüm yaşamları boyunca tatmin etmek isterler.
Sayın Adnan Oktar Diyor ki;
Biz dünyaya Allah’a, dine hizmet için geliyoruz. Güzel ahlakı, sevgiyi, vefayı yaşamaya geliyoruz. Dünyevi menfaat peşinde olanlar asalak bir zihniyet içinde yaşıyorlar. Halbuki bu anlamda, insan açlıktan ölmez, uykusuzluktan ölmez. Müslüman dünyevi hiçbir çıkara tamah etmez. Allah’a kendini tam teslim eder (A9 TV; 7 Eylül 2013)