• Ülfet olan güzelliklerden ve nimetlerden zevk alabilmek için nasıl bir ahlaka sahip olmak gerekir?
  • Bazı insanların etraflarındaki güzellikleri fark edememelerinin sebebi nedir?

www.algilardunyasi.imanisiteler.com

Pek çok insana sorulacak olunsa, dünya hayatı hakkında söyleyecekleri sözlerin aşağı yukarı aynı olduğu görülür. Genelde çoğu kimse, hayatı belirli bir monotonluk içerisinde tasvir eder. Yaşamın, rutin gelişmelerden ve klasik beklentilerden ibaret olduğunu söyler. Nitekim kendi yaşamlarına bakış açıları da, aynı bu anlattıkları gibidir. Yaşadıkları eksikliklere de, güzelliklere de alışkanlık gözüyle bakar; iyi ya da kötü olsun, hemen herşeye hızla uyum sağlarlar. Hayatlarına giren güzellikler, yenilikler ya da iyilikler karşısındaki heyecanlarını adeta yitirmiş gibidirler. Tüm bunları, hayatın doğal akışı içerisinde, zaten olması gereken, sıradan gelişmeler olarak nitelendirirler. Bu nedenle de, bunlardaki olağanüstülükleri ve sıradışı güzellikleri fark edemezler.

  Sonsuz rahmet sahibi olan Allah böyle kimselerin durumunu bir ayette şöyle haber vermiştir:

“İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) “Siz dünya hayatınızda bütün ‘güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız.”” (Ahkaf Suresi, 20)

Allah, kendileri için yaratılan onlarca güzelliğe, iyiliğe, neşe ve sevinç verici olaya, ülfet ve gafletle bakan ve bunlardan etkilenmeyen kimseler için ahirette de güzel bir karşılık olmayacağını bildirmiştir.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Tüm Nimetlerin İnsana Yüce Rabbimiz’in İhsanı Olduğunu Çok Hikmetli Sözlerle Açıklamıştır:

Eserlerindeki derin imani tefekkürleri ve hikmetli anlatımları ile iman edenlere yol gösteren büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Rabbimiz’in benzersiz isimlerinden “Rahman ve Rahim” sıfatlarını bir örnekle açıklayarak, Allah’ın kulları üzerindeki lütfunu şöyle hatırlatmıştır:

“Hikmet ve adl içindeki “Rahmanirrahim” ve “Hak” azami (en geniş) bir dairede görmek istersen şu temsile bak: Nasıl ki bir orduda dört yüz muhtelif taifeler (değişik gruplar) bulunduğunu farz ediyoruz ki: Her bir taife (grup) beğendiği elbiseleri ayrı, hoşuna gittiği erzakı ayrı, rahatla istîmal edeceği (rahatlıkla kullanabileceği) silâhları ayrı ve mizacına (yapısına) deva olacak ilâçları ayrı oldukları halde; bütün o dörtyüz taife (grup), ayrı ayrı, takım bölük tefrik edilmiyerek (ayrımı gözetmeden), belki birbirine karışık olduğu halde, onları kemal-i (mükemmel) şefkat ve merhametinden ve harikulâde iktidarından (kudretinden) ve mu’cizane ilim ve ihatasından (gözetiminden) ve fevkalâde adalet ve hikmetinden, misilsiz (eşi benzeri görülmemiş) bir tek padişah, onların hiçbirini şaşırmıyarak, hiçbirini unutmayarak, bütün ayrı ayrı onlara lâyık (uygun) elbise, erzak, ilâç ve silahlarını muinsiz olarak (yardımcısı bulunmaksızın) bizzat kendisi verse; o zatın acaba ne kadar muktedir (kudretli), müşfik, âdil, kerîm (kerem sahibi) bir padişah olduğunu anlarsın. Çünkü: Bir taburda on milletten efrad (fertler) bulunsa, onları ayrı ayrı giydirmek ve teçhiz etmek (donatmak) çok müşkül (zor) olduğundan; bilmecburiye (mecburen) ne cinsten (hangi milletten) olursa olsun, bir tarzda (tek tip üzere) teçhiz edilir (donatılır). (Gençlik Rehberi, s.127)

 www.hayirlardayarismak.imanisiteler.com

Müminler Allah’ın Yarattığı Her Nimete Şükrederler

Müminlerin dünya hayatına bakış açıları, olaylara adeta bir uyku perdesinin ardından bakan bazı insanlarınkinden tamamen farklıdır. İman edenler için dünya hayatı, her saniyesi birbirinden detaylı sürprizlerle, iyiliklerle, güzelliklerle, hayır ve hikmetlerle dolu bir yaşamdır. Allah’ın sonsuz güzel ahlakının ve eşsiz üstünlükteki sıfatlarının tecellilerinin hayatın her yanını sarmış olması, müminlerin, her anlarını derin bir heyecan ve coşku içerisinde yaşamalarına neden olur. Her an, Allah’ın kendileri için yarattığı bir başka güzelliği fark etmenin, Allah’ın rahmetinin tecellilerini görmenin neşesini ve sevincini tadarlar.

Bu, iman etmeyenlerin hiç bilmedikleri ve mahrum oldukları çok büyük bir dünya nimetidir. Allah her an, insan için, ancak akılla, imanla ve vicdanla fark edilebilecek birbirinden güzel ve detaylı sürpriz güzellikler yaratır. Ancak iman gözüyle bakan kimselerin görebileceği bu olaylar ile, Allah kullarına sıcak ve yakın takibini hissettirir.

Bu yakınlığı hissetmek, mümin için çok büyük bir haz ve büyük bir lütuftur. Bazen insanın aklından geçen günlük ve sıradan gibi görünen bir olayın gerçekleşmesi; bazen dua ile istediği bir güzelliği, hiç tahmin edemeyeceği şekilde karşısında bulması; güzel tevafuklarla karşılaşması, insan için çok büyük nimet, tefekkür ve Allah’a yakınlaşma vesileleridir.

Kimi insanlar çok fazla nimet ve güzellikler içerisinde yaşadıkları halde, bu nimetlerin Rabbimiz’in kendilerine bir ihsanı olduğunu gereği gibi düşünmezler. Oysa ki sonsuz merhamet sahibi olan, çok esirgeyen, çok bağışlayan Rabbimiz kulları için lütfetmekte, onları sayısız rızık, güzellik ve konfor yaratmaktadır. Bazı insanlar ise, bu nimetlerin var olmasını ve kendisine sunulmuş olmasını, gaflet hali içerisinde sıradan bir olay gibi görür. Bu nimetler elinden gidene kadar da, bunların birer lütuf olduğunu fark etmez.

Allah’ın Yakın Takibinin Şuurunda Olmak İmani Neşeye ve Coşkuya Vesile Olur

Allah Kuran ile, insanlar üzerindeki sonsuz rahmetini; iman edenlerin mutlak dostu ve yardımcısı olduğunu; ve samimi duaya kesin olarak karşılık vereceğini kullarına bildirmiştir. Dolayısıyla inanan bir kimse, zaten hayatı boyunca Allah’ın kendisi için yarattığı rahmet tecellilerinin daimi olarak şuurundadır. Sıkıntı ya da zorluklarla bile karşılaşsa, tüm bunların kendisi için özel yaratılan güzellikler olduğunu bilir. Ancak Allah, bu konuda bu kadar kesin ve sağlam bir inanca sahip olan bir kimsenin dahi ülfetini kıracak, onu hayrete düşürecek ve şahit olduğu olağanüstü yaratılış karşısında büyük bir iman coşkusuna kapılmasını sağlayacak özel tevafuklar, güzellikler ve detaylar yaratır. Mümin, bu olayların her birinde, Allah’ın sonsuz rahmetinin, sonsuz sevgisinin, kullarına olan yakınlığının ve sıcak bağlantısının tecellilerini görmenin verdiği derin heyecan ve hazları tadar. Tüm ruhu ve bedeni, Allah aşkı, Allah sevgisi ve tutkusu ile kaplanır. Allah’ın sonsuz kudretini, Rabbimiz’in herşeye Kadir, sonsuz seven ve sonsuz merhametli olduğunun tecellilerini gördükçe, Allah’a olan yakınlığı daha da artar.

Fakat müminin böyle bir iman coşkusu yaşaması için, illaki çok büyük olaylara şahit olmasına ya da çok benzersiz nimetlerle karşılaşmasına gerek yoktur. Bazen çok sıradan, ama çok arzulanan bir şeyin, tam akıldan geçtiği anda kişinin karşısına çıkması; bazen merak ettiği bir konunun cevabının, tam o anda kendisine duyurulması ya da bir an için canının çektiği bir yiyeceğin dahi hiç umulmadık şekilde kendisine ikram edilmesi gibi, küçük ve önemsiz görünen olaylar da gerçekleşebilir. Olayların kendisi belki ehemmiyetsizdir; ancak yaratılan bu tevafukların mümin için taşıdığı mana çok büyüktür. Tüm bunlar, Allah’ın sonsuz hakimiyetinin, sonsuz şefkatinin, her an kullarıyla birlikte olan, herşeyi gören, herşeyi bilen ve duyan olduğunun birer tecellisidir. Ve bu detayların her biri Allah’ın, Kendisi’ni çok büyük bir aşk ve tutkuyla seven kullarına olan yakınlığını onlara hissettirmek için yarattığı sürpriz güzelliklerdir. Ve işte bu büyük gerçeğe şahit olmak da, müminler için çok derin heyecanlar oluşturarak  Allah’a yakınlığı artırır. Rabbimiz’in kulları üzerindeki rahmeti ve onlara yakınlığı bir ayette şöyle haber verilmiştir:

“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.”(Bakara Suresi, 186)

 www.Allahakulolmak.imanisiteler.com

Yüce Rabbimiz’in lütfuna, merhametine, nimetine ve yakınlığına karşı nankörlük etmek, dünyada ve ahirette karşılığından çok sakınılması gereken bir ahlak bozukluğudur. Allah insanın yegane dostu, tek yardımcısı ve koruyucusu, sığınıp yardım dileyebileceği tek Varlık’tır. Var olduğu andan itibaren insanı hayatta tutan, an an onu koruyup kollayan, sevgisinin merhametinin tecellilerini gösteren, nimetlendiren, rızıklandıran yalnızca Rahman ve Rahim olan Allah’tır. Bu nedenle bu apaçık gerçekleri görmezden gelmek, elbette ki Allah’ın azabıyla karşılık bulabilir. Allah Kuran’da insanları bu gerçek ile uyarmış, nimetine şükreden kullarını da sürekli artan nimetleriyle müjdelemiştir:

“Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim Suresi, 7)