Dünyada iken dinden uzak yaşayan insanlar, ahirette dünyada geçirdikleri her dakikanın an an pişmanlığını duyacaklardır. Çünkü dünyada çoğu defa uyarılmış, doğru yola davet edilmişlerdir. Kendilerine verilen süre içerisinde düşünebilecekleri ve doğruyu bulabilecekleri çok fazla zamanları olmuştur. Ancak bu anları hep göz ardı etmiş, uyarıldıklarında dinlememiş ve dünya hayatının hiç son bulmayacağı gibi bir hisse kapılarak ahireti unutmuşlardır. Ne var ki, cehennem ile karşılaştıklarında artık geri dönüp telafi etme imkanı bulamayacaklardır.
İnsan hayati bir tehlike ile yüz yüze geldiği zaman, vicdanı, şaşırtıcı bir hızla her şeyin muhasebesini yapmaya başlar. Dünyada geçirdiği ömrünü ve bu süre içinde yaptığı işleri bir bir değerlendirir. Eğer bu kişi dünyada iyi işler yapmamış, Allah’ın dinine uymamış bir kişi ise, o an içini büyük bir pişmanlık kaplar. Çünkü dünyadaki yaşamı boyunca hiç düşünmediği gerçekler, bir anda tüm açıklığıyla gözünün önünde beliriverir. Belki de hayatında ilk defa, ölümün gerçekte çok yakın olduğunun farkına varır. Dünyadayken cenneti hak edecek bir yaşam sürmediğini ve yaşadığı pişmanlık hissinin de bundan kaynaklandığını düşünüp anlar. Allah’a karşı gösterdiği nankörlüğü fark etmiştir ve bu tavrının karşılıksız kalmayacağını da vicdanıyla çok iyi hissedebilmektedir. O ana kadar hiç yaşamadığı yoğun bir korku içini kaplar. İçinde bulunduğu durumdan kendisini yalnızca Allah’ın kurtarabileceğini anlar. Eğer kurtulursa artık bundan sonra bu yaşadıklarını kesinlikle hiç unutmayacağına, Allah’a çok şükredeceğine ve hayatının geri kalan kısmını bu gerçeklere göre düzenleyeceğine dair sözler verir. O anki tehlikeden kurtulabilmek için yalvara yalvara Allah’a dua eder. Yeter ki kurtulsun ve eline bir daha yaşama fırsatı geçsin…
Nankörlüğün Farkına Varmak
Ama çoğu insan, içinde bulunduğu tehlikeyi atlattıktan sonra, Allah’a verdiği sözüne sadık kalmaz. Allah’ın kendisini kurtarması ile birlikte bir anda eski ruh haline geri döner. Duyduğu pişmanlık ve teslimiyet, yerini bir anda eski nankörlüğüne bırakır. Ölümle burun buruna geldiğinde düşündüğü ve farkına vardığı gerçekleri bir anda unutur. Tehlikeyi atlatmanın verdiği güven içinde, sanki Allah’a dua eden ve o pişmanlığı yaşayan kendisi değilmiş gibi Allah’tandan yüz çevirir. Eski yaşamına kaldığı yerden, belki de dünyaya daha da bağlanarak devam eder.
İnsanlar, bir sıkıntıyla karşılaştıkları an Allah’a yönelirler. Ancak tehlikeden kurtulduktan sonra bir anda Allah’a verdikleri sözü unutarak nankörlük ederler. Buradan da anlaşılmaktadır ki, yaşadıkları pişmanlık, tehlike anındaki çaresizliklerinden kaynaklanmaktadır.
Gerçek Pişmanlık
Oysa en başta da belirttiğimiz gibi inanan insanlara has, fayda getiren pişmanlık böyle değildir. Gerçek pişmanlık, bir anda unutulmayan, insanı harekete geçiren, hatta kimi zaman insanda köklü değişiklikler meydana getirebilen bir duygudur. Samimi bir pişmanlığı kalbinde hisseden kişi, hayatının kendisine bağışlanan ondan sonraki bölümünü Allah’ın rızasına uygun olarak yaşar ve Allah’ı bağışlayan ve esirgeyen olarak bulmayı umar. Şartlar değiştiğinde ve kendisine yeni bir fırsat tanındığında asla eski tutumuna geri dönmez. Çünkü böyle bir nankörlüğün, Allah’ın, ayetlerinde belirttiği gibi, kendi aleyhine olacağını bilir.
İnsanın bunları düşünmesi ve doğru bir karar alması için mutlaka tehlike içinde olması gerekmez. Hatta böyle bir tehlikeyle karşı karşıya olmadığı için kimse aldanmamalıdır. Bugün böyle bir duruma hiç düşmeyeceğini düşünen bir insan, belki çok yakın bir zamanda benzeri bir olay yaşayacaktır. Veya belki de hayatının sonuna kadar böyle bir olayla karşılaşmayacaktır. Ama kesin olan bir şey vardır ki, kendisi için takdir edilen ölüm anı gelip çattığında, bir anda ölüm meleklerini yanında bulacaktır. Ve ölümün gerçekliğini gördüğü anda, eğer Allah’ın rızasına uygun bir yaşam sürdürmediyse mutlaka pişmanlığını hissedeceği şeyler olacaktır.
İşte bu pişmanlıkla dünyada da, ahirette de sonsuza kadar karşılaşmamak için yapılacak tek şey, Allah’a yönelmek, O’ndan korkup sakınmak, O’nun Kuran’da bildirdiği emirlerini yerine getirmektir. Ölüm çok yakındır. O halde insan, yapacaklarını hiçbir şekilde ertelememeli, aldığı samimi kararları da sabır ve irade göstererek uygulamaya geçirmelidir. Allah’a olan yakınlık ve samimiyetinin ölçüsü ise, çaresizlik ve tehlike anında Allah’a katıksızca yönelip dönen bir kimsenin eriştiği yakınlık ve samimiyet derecesinde olmalıdır. Bu yakınlık ve samimiyeti de geri kalan tüm hayatı boyunca sürdürmelidir.