Enaniyet, kişinin sürekli olarak dış dünyaya karşı temkinli davranmasına sebep olduğundan insanda bir müddet sonra yoğun bir stres meydana getirir. Hata yapma, eleştiri alma, küçük düşme, prestij kaybetme, ön plana çıkma, üstün olma, enaniyetini yaptığı şeyleri kaybetme gibi kaygılar kişiyi çok yorar, sürekli dikkatli olmasını gerektirir. Bu da stresin meydana gelmesi için ideal bir ortam oluşturur. Dolayısıyla enaniyetli bir insanın yüz ifadesi ve hali, tevazulu, tevekküllü bir insanınkinden çok farklıdır.
Stres içinde geçirdikleri hayatlarıyla enaniyetli kişiler, çevreye verdikleri zarardan çok daha fazlasını kendi bedenlerine verirler. Ama çoğunlukla bu durumun farkına varamazlar. Dışarıya karşı hep en iyi ve en üstün görünmek istedikleri için, kafalarında büyük bir baskı vardır. Bunun belirtilerini tüm vücutlarında görmek mümkün olur.
Ruhlarındaki huzursuzluk, bedenlerinde çeşitli etkilerle ortaya çıkar. Örneğin saçları zor uzar, mat ve cansız olur. Ciltleri parlaklığını yitirmiştir, kuru ve yaşlanmaya müsaittir. Yaşlılık etkileri çok fazla görülür. Ani kırışmalar olabilir. Ağızda kuruluk olur. Fiziki anlamda gösterişli bir insan bile olsalar, dikkatli bakıldığında bedenlerinde bir iticilik göze çarpar. Gözlerinin canlılığı gitmiştir, bakışları donuk olur. Yüz kaslarının kasıldığı, doğal olmadığı çok rahat anlaşılır. Enaniyetin etkisiyle kadınların ciltlerinde anlaşılmayan bir şekilde erkeksileşme görülür; ciltleri kalınlaşır, tüylenir, damarları çıkar, ellerindeki kemikler belirginleşir. Yine ciltlerinde genel bir sararma hakim olur.
Enaniyetli insan fiziki anlamda güzel ve gösterişli olsa bile, kibirden ve akıl eksikliğinden kaynaklanan bedeni bir “kavrukluk” hemen göze çarpar. Ancak bunun yanında samimi ve tevazulu bir mümin, orta bir güzellikte bile olsa imanın etkisiyle göze çok hoş ve heybetli gelir.
Diğer yandan enaniyetli kişide konuşma bozukluğu dikkati çeker. Rahat, akıcı ve samimi konuşamaz. Bu tür insanlar akıllarını beğendikleri için, mantık örgüleri çok bozuk olur. Samimi ya da hikmetli konuşmak yerine, kusurlarını örtecek şekilde süslü ve güzel konuşma yapma, hatalarının ortaya çıkmasını engelleme ya da insanların hoşnutluğunu kazanma amacıyla konuşurlar. Bu yüzden de kurdukları her cümle hem akılsızca olur, hem de dürüst olmadıkları rahatça anlaşılır. Özellikle de nefisleri köşeye sıkıştığı zaman, yani hataları ortaya çıktığında veya hoşlanmadıkları bir hatırlatma yapıldığında bu sayılan özellikler çok daha yoğun olarak kendini gösterir.
Enaniyetin kişinin fizik görünümüne yaptığı bu etkiler, iç organlarında da hasara yol açar. Kibirden kaynaklanan yoğun stres, tıpkı içki, sigara gibi etkisini yavaş yavaş gösterir ve sonunda önemli problemlere yol açar. Stresin birçok hastalığa sebep olduğu, uzmanlar tarafından da hemfikir olunan bir gerçektir. En çok görülen sonucu, mide ağrıları, gastrid, sindirim bozuklukları şeklindedir. Diğer iç organlarda da bu ve benzeri birçok hasar meydana gelir.
Unutmamak gerekir ki sayılan tüm bu etkiler ancak dikkatli gözle değerlendirilirse görülebilir. Bu özelliklerin meydana geldiği kişilere sorulsa onlar bu belirtileri reddedebilir ya da başka açıklamalar da getirebilirler. Ama kibirli bir kişi ile Allah’a teslimiyetli bir mümin kıyaslandığında, aralarındaki bu fiziksel ve ruhsal farklılık hemen göze çarpar. Özellikle yaş ilerledikçe bu fark inkar edilemez hale gelir. Enaniyetli insan bu şekilde en büyük zararı kendine vermiş olur. Oysa müminler Allah’a teslim olmanın ve kadere inanmanın getirdiği ruh hali ile son derece neşeli, rahat ve huzurlu bir hayat sürerler. Doğal yaşlanma belirtileri elbette onlarda da görülür. Ama bu belirtiler enaniyetin getirdiği stresin ve karanlık ruh halinin etkisiyle meydana gelen çöküntüden çok farklıdır. Böylece müminler hem dünyada rahat ve kazanç içinde olurlar, hem de ahirette güzel bir hayat yaşarlar.