SAYIN ADNAN OKTAR’IN KANAL 35 TV RÖPORTAJINDA ÖLÜMLE İLGİLİ YAPTIĞI AÇIKLAMALARI…
ADNAN OKTAR: … Mümin için ölümde ızdırap ve acı çekme yoktur. Yani, ruhunu yumuşacık alacağını Allah belirtiyor. Öleceği vakit mümin hisseder, yani birden görüntü netleşir. O gün diyor, görüş keskindir diyor. Mesela biz normalde biraz fludur bu dünyadaki görüntü. İki boyutlu görüyoruz bir her şeyi, aslında üç boyutlu gibi görünüyor ama iki boyutludur. Bir en ve bir boy vardır, ölüm anında üç boyut daha keskinleşir ve daha nettir. Yani, görüntü de netleşir. Zaten şahıs o zaman öldüğünü anlamış oluyor. Cebrail ( A.S.) ve yahut Azrail (A.S.) yani o kişinin konumuna göre ki Azrail ( A.S.) mutlaka geliyor. Güzel ve çok dinç, son derece yakışıklı bir insan olarak güler yüzlü olarak gelir. Canını alacağını bilir mümin, ona sevinçle yaklaşır, onu bir güzellik olarak bir muhabbet gösterisi olarak alır. Ve tabi onlar selamla ve sevgiyle yaklaşıyorlar. O da selamla ve sevgiyle yaklaşıp beraber çekip giderler, birlikte giderler. Yani herhangi bir ızdırap ve rahatsızlık çekmez mümin. Ama bazen mümin, yani konuşurken de ölebilir. Yani, canlı zannederiz biz onu yataktadır fakat daha önce ölebilir. Ne zaman ruhunun alınacağı belli olmaz. Bazı insanlar illaki gözünü kapatmasını esas alır, öyle değildir. Yani çok daha önce ölebilir. Biz, ikinci beniyle konuşur o, biz yaşıyor zannederiz. Ama eğer dikkatlice bakılırsa o insanlara konuşmada bozukluk olur o tip insanlarda. Yani Muhakeme ve yargı bozuklukları olur, yani, alışılmışın dışında konuşur, yüz ifadesi de değişir, konuşma üslubu da değişir. Dikkatlice bakanlar anlarlar. Yani Allah’ın dilemesiyle.
MUHABİR: Evet, peki inkâr edenler?
ADNAN OKTAR: İnkâr edenler, Allah vermesin onların durumu çok vahim. Yani, sırtına vurularak ve dövülerek ve çok şiddetli acı çekerek canları alınıyor. Dikenli bir çalının insanın içinden sökülmesi gibi. Zaten, o zaman hemen anlıyor kâfir konumunda olduğunu şahıs. Yani, onun ilk, daha başlangıcında büyük bir belanın içine girdiği ve bunun zincirleme devam edeceğini anlamış oluyor. İlk başta, ama mümin canının alınış şeklinden zincirleme olayların güzel gideceğini biliyor. Çünkü ahirette de güzel, mesela önünde ışık var, sağ tarafında ışık var. Sürekli bir güzellik devam ediyor. Kâfirde de sürekli bir perişanlık esastır. Ama aklı zayıf olduğu için küfrün daha hala bir kurtuluş yolu beklerler. Yani, mesela hâşâ Allah’ı kandırmaya çalışıyorlar, diyorlar ki; Bizi geri gönder diyorlar ahirete gittikleri vakit, Yarabbi diyorlar bizi geri gönder bak diyorlar nasıl güzel mümin olacağız, nasıl iyi olacağız diyorlar. Allah’ta diyor; yalan söylüyorlar mutlaka yine ahlaksızlık yaparlar diyor. Çünkü hâlbuki unutturulacak onlara geri gönderildiklerinde. Yani ahirete gittikleri unutturulacak, onu hesap etmiyor akılsızlar. Orada yine aynı şey olacak zannediyorlar, hâlbuki unutturularak geleceği için aynı kaldığı yerden ahlaksızlığına devam ederler. Yani, ahlaksızca ne yapacaksa yapar. Yani, Kuran’a uygun olmayan her tavrı yapar. Ahlaksızlıktan kastım bu, Kuran’a uygun olmayan tavırlar.
MUHABİR: …inkâr edenlerin çektiği ızdırabı onların başındakiler hissedebilecekler mi …?
ADNAN OKTAR: Müminleri anlayamazlar, mesela, Peygamber Efendimiz de vefat ederken zorlu bir görünüm almıştır. Yani o imtihanın sırrıdır. Yani, Peygamberimiz çok daha önce de canını vermiş olabilir. Ama son olarak ”Refik-i Âlâ’ya” demiştir, ‘Yüce Dosta’ dedi, en son sözü budur Peygamber Efendimizin, yani, ruhu teslim alınırken.
MUHABİR: Yani, bu bir kıstas değil.
ADNAN OKTAR: Yok oradan anlayamazlar; mesela, şehitler bazen çırpınır, hâlbuki çok önce canı alınmış olur. Ama insanlar onu anlayamazlar. Yani, imtihanda Allah çok karışık ve ince bir sistem kurmuştur. Ki, küfürle İslam arasındaki çizgide insanlar aklını çok iyi kullanabilsin. Dürüst insanlarla dürüst olmayan insanlar aynı konumda olmasınlar diye böyle çok ince bir yöntem kullanmıştır Allah.