İnsan kendi başına hiçbir şeye güç yetiremeyen aciz bir varlıktır. Vücuduna giren küçücük bir mikroba bile engel olamaz. Allah insanların güçsüzlüğünü bir ayetinde şu şekilde bildirmektedir:
Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah’ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. ( Enbiya Suresi, 73 )
İnsana gücü de aklı da veren Allah’tır. İnsanın ‘Yapıyorum’ dediği herşeyi Allah kaderinde yaratmıştır. İşte Allah korkusundan ve Allah sevgisinden kaynaklanan bu iman bilinci Müslümana olağanüstü bir kuvvet verir. Tevekküllü oldukları için de kuvvetleri asla sarsılmaz. Hata dahi yapsalar temelinde kaderde Allah’ın hayırla yarattığını bildikleri için rahattırlar. Nitekim Müslümalar, Allah’ın ‘…Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.’ ( Bakara Suresi, 216) şeklinde bildirdiği ayetin gereği olarak olumsuz gibi görünen olayların ardında hayır olduğunu dolayısıyla hikmet gözüyle bakılması gerektiğini asla akıllarından çıkarmazlar. Allah’ın hata olarak gösterdiği şeylere dikkat edip düşünürler. Kuran’a en uygun olan tavrı göstermek için kendilerini değiştirir ve ahlaklarını güzelleştirirler. Sonuçta Allah’ın rızasını umabilecekleri gibi olmaya çabakladıkları için de vicdanları son derece rahat olur.