Allah dünya hayatında insanları zorluklarla imtihan edeceğini bildirmiştir. Bu zorluk ve sıkıntılar, inkar edenlere de Müslümanlara da isabet edebilir. Ancak bunlar inkar edenler için bir tür azaba dönüşürken, Allah’ın herşeyi hayırla yarattığını bilen salih Müslümanlar için eşsiz birer güzelliktir. Dünyada ve ahirette bir nimet, imanlarının derinleşmesi için değerli bir vesile, neşelerinin, coşkularının, birbirlerine olan sevgi ve bağlılıklarının güçlenmesi için bir fırsattır. Allah ayette inkar edenlere de Müslümanlara da, eksiklik veya zorluklar gelebileceğini; günleri bu yönde insanlar arasında değiştirerek yarattığını şöyle haber vermiştir:
Eğer bir yara aldıysanız, o kavme de benzeri bir yara değmiştir. İşte o günleri Biz onları insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu, Allah’ın iman edenleri belirtip-ayırması ve sizden şahidler (veya şehidler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez. (Al-i İmran Suresi, 140)
Zorlukla denenmek, Müslümanın hayatının önemli bir parçasıdır. Peygamberimiz (sav) hayatı boyunca pek çok iftiraya maruz kalmış, öldürülmekle tehdit edilmiş, Mekkeli müşriklerden çok defa zulüm görmüş, sahabelerle birlikte sahip olduğu herşeyi bırakıp Medine’ye göç etmiştir. Hz. İbrahim ateşe atılmış, Hz. Yusuf önce ıssız bir kuyuda sonra da yıllarca hapishanede kalmış, Hz. Musa Firavun’un zulmüne uğramış, Hz. İsa’yı öldürmek için tuzak kurulmuş, ancak Allah elçilerine yöneltilen tüm bu tuzakları bozmuş, tüm zorlukları salih kulları için güzelliklere dönüştürmüştür. İnkar edenler tarafından Müslümanlar aleyhinde, onlara zorluk vermek amacıyla çeşitli tuzaklar kurulacağı Kuran’da detaylı olarak anlatılmıştır. Allah bir ayette şöyle bildirmektedir:
Hani o inkar edenler, seni TUTUKLAMAK YA DA ÖLDÜRMEK VEYA SÜRGÜN ETMEK AMACIYLA, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)
Müslümanın hayatında her zaman öldürülme, yaralanma, tutuklanma, sürgün, hapishane gibi zorluk ve sıkıntılar olabilir. Bu zorluk ve sıkıntıların hepsi Allah’ın takdiriyle gerçekleşen, sonucu Müslümanlar için mutlaka hayırlı olan, kaderde baştan Müslümanların lehine, ve baştan bozulmuş olarak yaratılmış olaylardır. Ve bunların hepsi Müslümanlar için sevinç vesileleridir. Ayette Müslümanların, insanlar kendilerini yıldırmaya, tehditle korkutmaya çalıştıklarında şu şekilde cevap verdikleri bildirilmektedir:
Onlar, kendilerine insanlar: “SİZE KARŞI İNSANLAR TOPLANDILAR, ARTIK ONLARDAN KORKUN” dedikleri halde İMANLARI ARTANLAR ve: “ALLAH BİZE YETER, O NE GÜZEL VEKİLDİR” diyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 173)
Müslümanların bu güzel ahlaklarına Allah’ın verdiği güzel karşılık ise şöyledir:
BUNDAN DOLAYI, KENDİLERİNE HİÇBİR KÖTÜLÜK DOKUNMADAN BİR BOLLUK (FAZL) VE ALLAH’TAN BİR NİMETLE GERİ DÖNDÜLER. Onlar, Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir. (Al-i İmran Suresi, 174)
Ayetlerde de haber verildiği gibi, zorluk karşısında Müslümanların imanları güçlenmekte, imani neşeleri artmaktadır. İnkar edenler müminlere kötülük dokunmasını planlamakta ama onların bu planlarının tam tersine, bu olaylar müminler için her yönden hayır ve güzellik olmakta, “kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan, bir bolluk (fazl) ve Allah’tan nimet” oluşmaktadır. Bu, Allah’ın, inkar edenlerin tuzaklarının hiçbir zaman başarıya ulaşmasının da tecellilerinden biridir. Allah, kurdukları tuzaklar nedeniyle asıl hüsrana uğrayacak olanların inkarcıların kendileri olduğunu şöyle haber vermiştir:
ONA BiR DÜZEN (TUZAK) KURMAK iSTEDiLER, FAKAT BiZ ONLARI DAHA ÇOK HÜSRANA UĞRAYANLAR KILDIK. (Enbiya Suresi, 70)