Rabbimiz her nimeti insanların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ve en kusursuz detaylarla yaratmıştır. Bu nedenle insanın, dünyaya geldiği ilk andan itibaren sahip olduğu her nimet çok önemli ve değerlidir. Fakat insan yaşamı boyunca hangi nimete sahip olursa olsun hiçbiri, Yüce Allah’la kuracağı derin, samimi ve kesintisiz bir bağlantıdan daha önemli ve değerli değildir. Ancak kişiyi gerçek kurtuluşa ve katıksız samimiyete yöneltecek olan bu nimete sahip olabilmek için birtakım ahlaki özelliklerin kazanılması gerekmektedir.
İçten bir niyet, dua ve samimi bir çaba ile kazanılabilecek olan bu özellikler nelerdir?
Tek Güç Sahibi Olan Allah’ı Dost ve Veli Edinmek
Rabbimiz kullarının sıkıntı duyduğu, zorda kaldığı, mutluluk ve sevinç hissettiği olayları yaratarak onları imtihan eder. Bu nedenle insanın, hayatı boyunca karşılaştığı herşeyi Yüce Allah’ın yarattığını unutarak, Allah’ın dışındaki varlıklara mal etmesi, onlardan yardım dilemesi ve onlarla paylaşması kişiyi hiçbir sonuca ulaştırmaz, sadece kayba uğratır. Çünkü canlı cansız her varlığı Allah yaratmıştır ve bu varlıklar O’nun kontrolü dışında asla hareket edemezler. Kısacası Allah’tan başka herşey ve herkes, sonsuz aciz, sonsuz fakir ve sonsuz muhtaç varlıklardır. Bunların kendilerine ait bir güçleri, kabiliyetleri yoktur; öyle ki kendilerine bile yardıma güç yetiremezler. O halde, açıktır ki Allah’tan başka güvenilecek, yardım umulacak bir varlık yoktur. Bu nedenle salih Müslümanlar, yalnızca Allah’tan yardım diler, sadece O’na güvenirler. Sebeplerden, aracılardan, insanlardan yardım ummazlar, Allah’ın yarattıklarını Allah’tan bağımsız bir güç, irade ve etki sahibi olarak görmezler. Çünkü Kuran’da Yüce Allah kullarına “şahdamarından daha yakın olduğunu” (Kaf Suresi, 16), “gizlinin gizlisini de bildiğini” (Taha Suresi, 7) buyurmuştur. İnsanın kendisini yaratan ve herkesten gizlediği sırlarını dahi bilen Yüce Allah’a sığınması ise samimi bağlılığın önemli bir sonucu ve göstergesidir.
Allah’a gönülden bağlı olan müminler, sadece Yüce Allah’a yakın olunması, sadece O’nun dost ve veli edinilmesi gerektiğini bilerek hareket ederler. Bu üstün ahlakları da onlara derin bir akletme ve kavrama yeteneği verir ve onların Allah’la derin bir bağlantı kurmalarına vesile olur.
Dua Etmek
“… Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?…” (Furkan Suresi, 77) ayetiyle haber verildiği gibi Yüce Allah’a samimi olarak dua etmek son derece önemlidir. Çünkü dua, Yüce Rabbimiz karşısında son derece aciz olan insanın O’na yöneleceği, hataları konusunda O’na itirafta bulunacağı ve sadece O’ndan yardım dileyeceği, O’nun varlığını ve gücünün büyüklüğünü hissedeceği ve günlük yaşantısının her anında bu bilinci koruyabileceği çok önemli bir vesiledir.
Çarşıda, sokakta, otomobilin içinde, okulda, işyerinde, kısacası her mekânda ve her zaman dua edilebilmesi, bunun için belli bir sınırın konulmamış olması Allah’la bağlantının kesintisizce sürmesini sağlar. Nitekim Allah ile yakın bir bağlantı kurarak samimi bir dua ile güne başlayan müminin gün içinde Allah’ın rızasını unutması ya da Allah’ın sınırlarını göz ardı etme ihtimali Allah’ın izniyle ortadan kalkmış olur. Güne dua ile başlayan insan, gün boyunca Allah’ın kendisini izlediğinin bilinci ile hareket eder. Gece duası ise gün içinde dünyevi uğraşlarla vakit geçiren insanın kendi kendine bir vicdan muhasebesi yapmasına vesile olur. İnsanın gün içinde başına gelen ve zahiren olumsuz gibi gördüğü olayları daha hikmetli, tevekküllü ve şuurlu bir biçimde değerlendirmesini sağlar. Böyle bir tefekkür gün içinde yapılan hataların gözden geçirilmesine ve bu hatalardan dolayı tevbe edilmesine, bağışlanma dilenmesine ve günlük uğraşıların insan ruhunda oluşturabileceği muhtemel olumsuzlukların önüne geçilmesine vesile olur.
Her İşte Allah’a Yönelmek
Yüce Allah “…O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah’a) yönelip-dönen biriydi.” (Sad Suresi, 30) ayetiyle Hz. Süleyman’ın, Kendisi’ne olan derin bağlılığını överek tüm kullarına bu örnek ahlakı haber vermiştir.
Her işte Rabbimiz’e yönelip dönmenin en güzel yolu bir işe besmele ile başlamaktır. Her zaman Allah’ın adını anarak bir işe başlamak kalplerde etki uyandırma bakımından daha sağlam bir güç oluştururken kişinin Allah’a olan yakınlığını da arttırır. Çünkü bir işe Allah’ın adıyla başlayan bir kişi herşeyin Allah’ın kontrolünde işleyeceğini, Allah dilerse yaptığı işte başarılı olacağını bilir. Kuşkusuz bu durum kul ile Allah arasında çok derin bir yakınlığın oluşmasına vesile olur. Böyle bir insan acizliğini anlamış Allah’ın izni olmaksızın hiçbir işi yapmaya güç yetiremeyeceğini kavramış ve kendini tamamen Yüce Allah’a teslim etmiştir. Müminlerin bu durumu Kuran’da şöyle haber verilir:
“De ki: “Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.”” (Tevbe Suresi, 51)
Her Zaman Şükretmek
Her türlü nimetin tek sahibinin Allah olduğunun ve herşeyin yalnızca O’ndan geldiğinin şuurunda olarak bunu kalple ve dille ifade etmek, imanın en büyük göstergelerindendir. Ayrıca Allah’la derin bağlantı kurmanın, “yalnızca O’na kulluk etme”nin de en samimi yollarından biridir.
Müminler yaratılış delillerini inceleyerek Dünya’nın atmosfer ile uzaydan gelen tehlikelerden korunduğunu, yerin altında kaynayan magma tabakasından ince bir yerkabuğu katmanı ile korunduğunu, içilecek suyun yaratılmasını, toprağın verdiği ürünleri, ulaşım araçlarını, gece ile gündüzün yaratılmasını, hayatını, sağlığını, aczini, aklını, şuurunu, beş duyusunu, nefes aldığı havayı ve bunlara benzer sayısız nimeti kendilerine her an kesintisiz bir şekilde Yüce Allah’ın sunduğunu düşünür ve tüm bunlar için Rabbimiz’e şükrederek yalnızca Allah’a yönelip dönerler. Nitekim Yüce Allah bir ayette Zatına şükredilmesinin O’na yaklaşmanın önemli bir vesilesi olduğunu şöyle haber verir:
“… Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah’ın Katında arayın, O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Siz O’na döndürüleceksiniz.”” (Ankebut Suresi, 17)