Yalancı, samimiyetsiz olduğu için, istediği şeyleri hep dolambaçlı yollardan, sinsilikle elde eder. Sinsi insanın herhangibir tavrı dışarıdan zararsız hatta faydalı bile görünse, aslında o anda kendi çıkarı için bir hesap ve plan içinde olur, çoğunlukla içten pazarlıklı davranır. Davranışları ve sözleri hiçbir zaman samimi, içten düşüncelerini yansıtmaz.
Sinsi, içten pazarlıklı, yalancı kişilere, Kuran’da verilen örneklerden biri Firavun’dur. Hz. Musa (as) ve kardeşi Hz. Harun (as), Mısır halkını uyardıklarında Firavun onlara karşı çıkmış, onları ve müminleri öldürmekle tehdit etmiş ve müminleri türlü işkencelere uğratmıştır. Firavun bu zulmünü ise kendince masum bir kılıfla örtmeye çalışarak, tüm bunları halkının iyiliği için yaptığını söylemiştir. Firavun’un Kuran’da bildirilen sözleri şöyledir:
Firavun dedi ki: “Bırakın beni, Musa’yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum.” (Mümin Suresi, 26)
Ayette görüldüğü gibi Firavun Hz. Musa (as)’ı, Allah’a ve dine karşı olduğu için öldürmek istediğini açık açık söylememekte, ancak inkarına, kötü ahlakına ve zalimliğine, kendince masumane bir kılıf örtmeye çalışmaktadır. Firavun’un iddiası, insanları fesattan veya dinlerini kaybetmekten kurtarmaktır. Gerçekte ise Firavun’un böyle bir amacı yoktur, bilakis fesadın kaynağı ve dine düşman olan kendisidir.
Sinsi insanlar da aynı Firavun örneğinde olduğu gibi kendilerini olduklarından farklı biri göstererek, daima kötülük ve hainlik düşünürler. Sinsilik bu gibi insanların gün içindeki sıradan davranışlarında da görülebilir. Sözgelimi sinsi insanların bir özelliği insanları gizliden gizliye kızdırma yöntemleri kullanmalarıdır. Genellikle böyle insanlar zeki de oldukları için bunları hep iyilik, masumiyet maskesi altında yaparak kendilerini ele vermemeye özen gösterirler. Ancak zeki olmalarına rağmen akılsız oldukları için ahlaksızlıkları hemen fark edilir. Sevgi ve saygı kaybeder, itici insanlar olurlar.
Örneğin sinsi insan iş yerindeki masasında durmasını istemediği, dağınıklık olarak gördüğü bazı şeyleri alıp bir başka kişinin masasına bırakır. Bunu yaparken de sanki o kişiye bir hediye veriyormuş, ona iyilik yapıyormuş gibi davranır. Oysa amacı o kişiye iyilikte bulunmak değil, dağınıklığını bir yerlere kaldırabilmektedir. Özellikle de diğer kişi titiz ve toplu biri ise, bir yandan da ona dağınıklık bırakarak onu kızdıracağını düşünür. Ancak bunu bir hediye veriyor edasıyla yapacağı veya “işine yarar diye düşündüm” diyerek vereceği için karşı tarafın kendisine itiraz etmesini de engellemiş olur.
Sinsi insan kendisine zor gelen işleri başından savma konusunda da hep içten pazarlıklı planlar yapar. Örneğin bir arkadaşı kendisinden yardım istediğinde, “benim kendi işlerim var, yardım edemem” der. Ancak zaman içinde arkadaşının ne kadar yorulduğunu ve kendisinin bir işi yokken onun oldukça zahmet altında kaldığını fark eder. Bu yine vicdanını harekete geçirmez, ancak bu sefer müdürünün veya diğer kişilerin kendisine neden ona yardım etmediğini soracaklarını düşünerek, işlerin bitmesine yakın son anda yardım eder. Veya müdürüne giderek “arkadaşımın çok işi var, yetiştiremiyor, işler aksayacak, ben ona yardım edeyim” diyerek, arkadaşının muhtemel bir şikayetine karşı önlem almış olur. Çünkü, o kişi şikayette bulunduğunda, kendisinin yardımcı olmak için talepte bulunduğu söylenecek, ve sinsi kişi kendince kendini korumuş olacaktır. Gerçekten de dikkatle takip edilmediğinde çoğu zaman sinsi kişi kendini ele vermeyebilir. Ancak, sinsi ahlak bir süre sonra kendini belli eder, o insanın genel tavrına, üslubuna, yüz ifadesine kadar yansır. O kişide bir iticilik, samimiyetsizlik ve kabalık oluşturur.
Sinsi kişi kendi istekleri doğrultusunda insanları yönlendirme yöntemini de kullanır. Sözgelimi birkaç arkadaş ile bir yere gitmek için biraraya geldiğinde, kendi istediği yere gidebilmek için rahatlıkla yalan söyler. Arkadaşlarının istediği yerler hakkında yalan söyleyerek kötüleyici konuşmalar yapabilir.
Veya sinsi kişi, yemek istemediği, tadını beğenmediği bir yemeği başkasına överek ikram edebilir. Görünüşte nezaketli bir davranışta bulunmakta ve yemek ikram etmektedir. Oysa, amacı yalan söyleyerek o yemekten kurtulmaktır.
İş bölümü yaparken kendisine görünürde çok görünen ama gerçekte çok daha hafif olan işleri alır. Böylece ilk bakışta çok fedakar gibi görünür, ama aslında adil bir paylaşım yapmamış, fedakarlık yapmak yerine bencil davranmıştır.
Sinsi ve yalancı insan gün içinde böyle küçük çıkarların peşinde olur. Belki birkaç saatliğine bazı menfaatler sağlar, herkes çalışırken oturur, kendi işini yaptırır, kendi istediği yere gider. Ancak, gerçekte hiçbir kazanç sağlamaz, aksine çok önemli şeyler kaybeder. Herşeyden önce ne kadar zeki ve kurnaz olursa olsun Allah böyle kişilerin akılcı davranışlarda bulunmasına izin vermez. Böyle bir insan sevimliliğini, güzelliğini, sıcaklığını kaybeder, çok soğuk, itici, sevimsiz bir insan olur. Allah, böyle akılsız ve menfaatperest insanların üzerine bir pislik kılar. Allah bunu bir ayetinde şöyle bildirir:
Allah’ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar. (Yunus Suresi, 100)
Ayrıca bu insan, böyle bir duruma düştüğünün ve dışarıdan akvaryumdaki balık gibi açık ve net olarak fark edildiğini anlayamaz. Daha da önemlisi Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kaybedebilir. Dünyadaki çok küçük çıkarları için ahiretteki sonsuz mutluluğu, rahatı, huzuru ve tahayyül dahi edemeyeceği görkemdeki nimetleri gözardı etmiş olur. Allah, ahiretten nasibi olmayanlar için Kuran’da şöyle buyurmuştur:
… İnsanlardan öylesi vardır ki: “Rabbimiz, bize dünyada ver” der; onun ahirette nasibi yoktur. (Bakara Suresi, 200)