İnsanların büyük bir çoğunluğu kendilerinin iyi insanlar olduklarını, kötü bir ahlak yapısına sahip olmadıklarını iddia ederler. Kimseye zararlarının dokunmadığını ve kötü yönlerinin olmadığını söylerler. Oysa bu insanların büyük bir çoğunluğu, Allah’ın hoşnut olmadığı, insanlara yasakladığı birçok kötü ahlak özelliğine sahiptir. Ancak bu kötü ahlak özellikleri, bazı toplumlar içinde yaygınlaştığı ve olağan hale getirilip, kabul gördüğü için, kötü ve çirkin karşılanmamaktadır. Yalancılık da, insanların bir kısmının üstünde çok durmadıkları, başkaları yaptığında çoğu zaman anlamazlıktan gelip, kendileri yapınca ise masum gördükleri kötü bir özelliktir.
Dünyanın her yerinde, her kesimden insanın önemli bir kısmı, küçük yaşlarından itibaren sık sık yalana başvurur. Kimisi insanlara gösteriş yapmak için, kimisi kibirinden, kimisi insanları güldürmek için, kimisi bir çıkar sağlamak için, kimisi birilerinden kendini korumak için, kimisi ise bir başkasına kötülük yaparak iftira atmak için yalan söyler. Büyük bir kısmı ise çok basit nedenlerden dolayı veya sırf ağzı alışık olduğu için yalan söyler, fakat yalanın gerçekte ne kadar kötü bir ahlak bozukluğu olduğunu, Allah’ın yalan söylenmesini yasakladığını ve yalancıların ahirette cehennemle karşılık göreceklerini hiç düşünmez.

Yalancı İnsan, Çoğu Zaman Çevresindekileri Aldatmak ve Böylece Kendisine Bazı Çıkarlar Sağlamak Amacındadır

Yalan söyleyen insan kurnazlık yaptığını zanneder. Oysa, yalancı, yalanı ile binlerce insanı aldatabilse dahi, daima kayıp içindedir. Ancak, yalancı insan bu  gerçeği göremez; sadece o an yalanı ile elde ettiği geçici kazancı hesaba katar ve bundan dolayı karda olduğunu zanneder. Dıştan bakıldığında gerçekten de bir menfaat sağlamış olabilir. Örneğin hiçbir rahatsızlığı olmadığı halde bir işten kaçmak için yalan söyleyebilir. Örneğin “belim ağrıyor, size yardım edemem” diyerek bir eşyanın taşınması işini başkalarına bırakmış olabilir.
Burada kendince zekice bir taktikle fiziksel bir yorgunluktan kurtulmuştur. O an için bu bir yarar olarak görünebilir ama insanın sonsuz yaşamı için bu aslında bir zarardır. Yalanla dünyada elde ettiği bu birkaç dakikalık dinlenme veya işten kaçma o kişinin ahirette kendisi için fayda sağlayacak bir ecri kaybetmesine neden olmuştur ve aslında ona sonsuza dek sürecek bir zarar getirmiştir. Ne var ki, akılsız olduğu için bunu hesaplayıp anlayamaz. Her yalancı, mutlaka hem dünyada hem de ahirette büyük kayıplar yaşar. Allah bir ayetinde, böyle insanlar için şu şekilde buyurmuştur:
(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen,    Allah’ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah’ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın. (Fatır Suresi, 43)
Yalancı insan, aklı ve imanı yetersiz olduğu için, hiçbir şeye güç yetiremeyen, kendileri de Allah’a kul olan aciz varlıkları yani insanları kandırdığında kendisini kurtardığını zanneder. Oysa, yalanlarla kandırdığı insanlar, ne kendisine bir zarar vermeye ne de bir fayda sağlamaya güç yetirebilirler. Bu gerçeğin farkında olan tüm müminlerin, akıllarından her geçenin, her söylediklerinin, kendi kendilerine gizlediklerini sandıkları herşeyin Allah’ın bilgisinde olduğunu bilmeleri ve her an bu gerçeğe göre davranmaları gerekir. Çünkü Allah herşeyi gören ve bilendir.

Yalancı İnsanlar Kendi Tuzaklarına Kendileri Düşerler

Yalan söyleyen insanların uğradıkları kayıplardan bazıları şöyledir:
¨ Çevresindekilerin  güvenini kaybetmesi: 
Her yalancı eninde sonunda kendisini ele verdiği için, çevresindekilerin güvenini ve saygısını kaybeder. Doğru söylediği sözlerine dahi artık şüphe ile bakılır. Bu kimselere hiçbir şey emanet edilmez, kimse yalancı ile ticaret yapmak istemez. Hiçbir zaman gerçek ve samimi bir dost bulamaz. Herkes ona karşı temkinli davranır. İmam Gazali yalan için: “Büyük günahların analarındandır.” demiş ve şöyle devam etmiştir:
“Kişi yalancı bilinirse sözüne güven kalmaz, gözlerden düşer, nazarlarda değersiz olur. Yalanın çirkinliğini anlamak istersen, başkalarının yalanının çirkinliğine bak, nefsin ondan ne kadar nefret duyacak gör, yalanının sahibini ne kadar istihkar edeceğine (hor göreceğine), söyleyeceği yalanını ne kadar çirkin bulacağına dikkat et…”  (Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, 10. cilt, s.6)
¨ Kendisine olan saygı ve güvenini kaybeder:
Yalancı insan, ahlaksızlığının farkında olduğu için kendisini de kötü ve değersiz görür. Bundan dolayı kendisine saygı duymaz, güvensiz olur. Çevresindekilerin kendisine bakış açısını da bildiği için ezik ve kompleksli bir tavır içinde olur. Bunu bir yandan da kurnazlık ve kendinden eminlikle gizlemeye çalışarak büsbütün itici bir tavır içine girer.
¨ Yalanı her ortaya çıktığında küçük düşer:
Yalancı insan yalanı her ortaya çıktığında küçük duruma düşer. Kendisini yüceltmek, kibirini korumak isterken, tamamen aşağılık bir karakter gösterir ve bunu çevresindeki herkes görür. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in de belirttiği gibi “Yalancı hep kendini alçaltmaya yalan söyler.” (Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, 14. cilt, s.548)
İmam Rabbani ise yalancıların düştükleri durumu şöyle izah etmiştir:
“İsra Suresinin 84. ayetinde mealen “Herkes kendine uygun işi yapar” buyruldu. Yani kişinin işi ve sözü, kendinin aynasıdır. Alçakların sözlerine iyi veya kötü karşılıkta bulunmamak daha iyidir. Yalanın sonu gelmez. Onların birbirini tutmayan sözleri, kendilerini rezil etmeye yetişir…” (İmam-ı Rabbani, Müjdeci Mektuplar, Hakikat Yayıncılık, Onbirinci Baskı, İstanbul 1994, s.262)
¨ Vicdanı hep rahatsız olur:
Yalan söylemek insanın vicdanında büyük bir huzursuzluk yaratır. Yalan söyleyen kişi ep bir endişe içinde olur. Yüce Allah’ın yasakladığı birşeyi yapmaktan dolayı sürekli iç huzursuzluğu ile yaşar.
Yalancıların akılsızlığı, söyledikleri yalanın onlara getireceği sonuçları düşünememelerinden de kolayca anlaşılabilir, Şöyle ki;
1. Yalan söyleyerek Allah’ın karşısına özel olarak, ahlakının denenmesi için çıkardığı bir imtihanda başarısız olmuştur.
2. Muhtemelen sevap kazanacağı hayırlı bir işten geri kalmıştır.
3. Çoğu zaman dünyada peşinde olduğu makam-mevki-büyüklük gibi sıfatları dahi zedelenmiştir.
4. Ve en önemlisi sonsuza kadar kalacağı ahiret hayatını tehlikeye atmıştır.
Oysa insan, kendini küçük düşürmek uğruna doğruyu söylese, makam edinme ve büyüklenme iddiası olmadığını ortaya koyacaktır. Üstelik hatasını kabul ederek acizliğini belirttiği için de kendisine şefkat ve güven duyulmasına vesile olacaktır.
Bunların yanı sıra Allah’tan korktuğu için vicdanının sesine cevap vererek şeytanını mağlup etmiş olacak, yalanlarının ardından yaşayacağı vicdani sıkıntı ve karmaşadan kurtulacaktır.
Elbette en büyük kazancı da, Allah’ın hoşnutluğunu kazanarak, büyük bir kurtuluş olan cennete yakınlaşması olacaktır.
¨ Yalancılıkta ısrar edenlerin asıl büyük kaybı ahirette olacaktır:
Dünyadaki küçük menfaatleri, anlık zevkleri için Allah’ın sınırlarını tanımayan, yalan söyleyerek ve bunu önemsiz sayarak harama girenler, ahirette bunun karşılığını cehennem azabı ile almaktan korkup sakınmalıdırlar. Her günahkar kendi aleyhinde günah kazanır ve hiç kimseye bir zarar veremez.
Yalancının da her yalanı kendi aleyhine döner. Allah Kuran’da bu konuda şu ayetleri bildirmiştir:
Kim bir günah kazanırsa, o ancak kendi nefsi aleyhinde onu kazanmıştır. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 111)
(Sözde) Allah’ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır. (Bakara Suresi, 9-10)
Kim salih bir amelde bulunursa, kendi lehinedir, kim de kötülük ederse, o da kendi aleyhinedir. Senin Rabbin, kullara zulmedici değildir. (Fussilet Suresi, 46)

yalan3Yalanı Renklerle Sınıflandırmak Büyük Gaflettir

İnsanların bir kısmı ahireti düşünmedikleri için, bir kısmı da, söyledikleri yalanların zararsız olduğunu zannettikleri için kolaylıkla yalan söyleyebilmektedirler. Kimi toplumlarda son derece yaygın olan “beyaz yalanlar” ifadesi de bunun bir örneğidir. Sözde beyaz yalanlar, kimseye zarar vermeyen, masumane, insanı o an bir sıkıntıdan kurtaran, küçük yalanlardır. Bu tür yalanların hiçbir sakıncası olmadığına inanılır. Ancak, yalan her durumda samimiyetsizlik, ikiyüzlülük ve sahtekarlıktır. Yalan söyleyen kişi, karşısındaki insanı kandırmakta, ona karşı samimiyetsiz davranmakta, ona saygı ve sevgi duymadığını göstermektedir. Bu nedenle yalanı, siyah veya beyaz gibi sıfatlarla sınıflandırıp, “bu yalandan bir şey olmaz”, “bu zararsızdır” gibi çıkarımlar yapmak doğru değildir.
Yalan, Allah’ın hoşnut olmadığı ve insanlara yasakladığı bir tavırdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de, bunu sık sık dile getirmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bu konuyla ilgili sözlerinden bazıları şöyledir:
“Yalanın her çeşidi günahtır…” Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, Akçağ Yayınları, 14. cilt, s.552; Tirmizi, Birr 26, (1940)
“Ey insanlar, pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevk eden şey nedir?”  Sahih-i Buhari, Üçdal Neşriyat, 3. cilt, s.81
“Yalan söz, büyük günahlardandır.” Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, 10. cilt, s.6-7