İnsan vicdanını tam olarak kullanmadığı takdirde, gördüğü her görüntüye hemen alışabilen bir varlıktır. Allah imtihanın bir gereği olarak insan ruhunu telkine açık yaratmıştır. Kişi doğduğu andan itibaren çevresinden aldığı telkinlerin etkisiyle hareket eder. Herşeyi yaratanın Allah olduğu ve insanın Allah’ın yaratışındaki üstün hikmetleri düşünüp kavramakla yükümlü olduğu hatırlatılmadığında, kişi tüm hayatını yüzeysel bir bakış açısıyla sürdürebilir. Bunun yerine çoğunluğa ayak uydurup onların batıl inançlarına gözü kapalı inanmasının yeterli olduğu kendisine sürekli empoze edildiği takdirde de, adeta etrafını bir pus kaplar. Herşeyi o pus tabakasıyla görür. Çocukluk yıllarından itibaren bu pusun dışına çıkmadığı için, net ve keskin bir bakış açısının farkını ve konforunu çoğu zaman aklına dahi getirmez. İşte insanın etrafını saran bu pusun adı “ülfet”tir. ‘Ülfet’, ‘alışkanlık’ anlamına gelir.
Allah dünyada herşeyi adetullaha yani belirli sebeplere bağlı yaratır. Bu insanın dünya hayatındaki imtihanının bir parçasıdır. Örneğin bir insanın dünyaya gelmesi için Allah belirli bir süreç var eder. Bir bebeğin oluşması için spermlerin anne rahminde yumurtayla birleşmesi gerekir. İlk hücre oluşur, o hücreler bölünmeye başlar. Belli bir zaman sonunda her bir hücre topluluğu adeta bilinçli bir şekilde kendi oluşturacağı organın özelliklerini kendi DNA’sında yazılı olan bilgi doğrultusunda şekillendirir. Böylece kimi hücre topluluğu gözü, kimi burnu, kimi beyni oluşturur ve bu sayede bir insan oluşur. İnsanın bir sperm ve yumurtanın birleşmesi sonucu anne rahmine düştüğü andan, doğum anı da dahil olmak üzere, doğumuna kadar geçirdiği sürecin her anı çok büyük bir mucizedir. Burada sadece kısaca özetleyerek ele aldığımız bu süreçte yaşanan her gelişme için ayrı bir kitap yazılabilir. Ancak insan bu her biri mucize olan yaratılış harikalıklarını düşünmek yerine, şeytanın da etkisiyle dikkatini boş, hatta dünyada ve ahirette kendisine fayda sağlamayacak konulara yöneltebilmektedir. Doğum olayında olduğu gibi, kainataki her bir detayın Allah’ın dilemesiyle ve Yüce Rabbimiz’in yalnızca “Ol!” demesiyle oluştuğunu unutup üzerinden geçebilmektedir.
Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri yalnızca: “Ol” demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82)
… Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona “Ol” der, o da hemen oluverir.” (Al-i İmran Suresi, 47)
Allah’ın her olayı belirli sebepler akışı içerisinde yaratması insan için çok büyük bir nimettir. Örneğin yandaki resimde görüldüğü gibi, insan çocukluktaki görüntüsünden bir andan yaşlılıktaki görüntüsüne dönüşseydi, insan böyle bir durumda heyecandan ne yapacağını şaşırabilirdi. Ancak Yüce Rabbimiz’in rahmetiyle her insan doğduktan sonra yıllar içerisinde gelişiyor, büyüyor, yürümeye başlıyor, dişi çıkıyor, konuşmaya başlıyor. Görünümü, sesi değişiyor, hemen her on yıllık dönemde fiziki görünümünde farklılıklar oluşuyor. Belli bir yaştan sonra ise yaşlanmaya başlıyor.
Ancak bu sebepler zinciri içerisinde makul görünen bu durum insanı yanıltmamalıdır. Olayların zamana yayılmış olması insanı ülfete sürüklememelidir. Allah annesinin karnından yeni çıkan bir bebeği o an şuurlu bir yetişkin gibi konuştursa, ya da kişinin boyunun uzaması için yıllar geçmesi gerekmese, Allah insanı yetişkinlikteki boyuna bir anda ulaştırsa, şüphesiz insan olaylardaki mucizevi yönleri çok açık görebilirdi. Tüm bunlar hiç alışmadığı olaylar olduğu için şiddetli heyecana kapılırdı. Böyle bir durumda ülfete yol açan ‘zaman’ ya da ‘çok kere tekrarlanmışlık’ kavramları olmadığı için insan Allah’ın üstün yaratma gücünü hemen kavrayabilirdi. Böyle bir durumda o kişiye hiçbir detayı anlatmaya ve olaylardaki mucizevi yönleri görmesi için ikna etmeye hiç gerek kalmayabilirdi.
Ancak Yüce Rabbimiz dünya hayatındaki imtihanın gereği olarak bu mucizeleri, insanların ancak düşünüp akıllarını kullandıkları ve vicdanlarını açtıklarında takdir edebilecekleri şekilde yaratmıştır. Bu, gerçekten samimi iman edenlerin, inkar edenlerden ayrılması ve ahiretteki sonsuz mükafata ancak vicdanlarını kullanan insanların ulaştırılması içindir. Zira iman eden, akıl ve şuur sahibi olan bir insan için gördüğü herşey, sebepler içerisinde yaratıldığında da Allah (cc)’ın mucizevi yaratışının örnekleridir.
O Allah ki, Yaratan’dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)