Müminlerin taşıdıkları merhamet hissi onları sürekli olarak diğer insanlara karşı dürüst, ince düşünceli ve anlayışlı olmaya yöneltir. Bu yüzden müminler, Allah’ın kesin bir emri olan “ticarette hile ve sahtekarlık yapmama” konusunda, değil taviz vermek, müminleri zarara uğratacak, sıkıntıya sokacak, zor durumda bırakacak en küçük bir yanılgıya, gaflete dahi izin vermezler. İnsanların haklarını koruma, adaleti gözetme konusunda son derece titiz davranırlar. Bir kişinin gece gündüz çalışıp elde ettiği gelirinin haksızlıkla yenmesine sebep olmaz, böyle bir şeye izin de vermezler. Bunun son derece zalimce bir tavır olacağını bilirler. Hem kendileri böyle bir yola girmezler, hem de diğer insanları bundan sakındırırlar. Çünkü Allah’ın bu konuyla ilgili kesin emri vardır:
Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun ve dosdoğru bir tartıyla tartın; bu, daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir. (İsra Suresi, 35)
Ayette görüldüğü gibi, Allah müminlere mal alım satımında dürüst davranmayı, insanların hakkını yememeyi, ölçüde ve tartıda adaletsizlik yapmamayı emretmiş ve bunun sonuç bakımından daha güzel olduğunu bildirmiştir.
Ancak kimi insanlar, Allah’ın bu tavsiyesini bildikleri halde bu yönde sahtekarlık yapmaktan çekinmezler. Kimsenin kendilerini görmediği ortamlarda bir başkasının hakkına el uzatmaktan, insanların parasından, eşyasından ya da herhangi bir malından kendilerine pay ayırmaktan, mallarını eksik ölçüp tartmaktan korkmazlar. Kimsenin görmemesini ve karşı tarafın da hakkının eksiltildiğini ya da aldatıldığını anlamamasını kar bilirler. Bu yoldan elde edecekleri para ya da menfaatin kendilerine daha çok hayır sağlayacağını sanırlar. Oysa bunların tümü Allah Katında haram kılınmış tavırlar olduğu için insana hayır getirmez. Tam aksine Allah bu konuda dürüst davranmayanları şöyle uyarmıştır:
Eksik ölçüp tartanların vay haline, Ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar. Kendileri onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltirler. Yoksa onlar, diriltileceklerini sanmıyor mu? Büyük bir günde. İnsanların, alemlerin Rabbi için kalkacağı günde. (Mutaffifin Suresi, 1-6)
Allah’ın tarih boyunca insanlara gönderdiği elçiler de, güzel ahlakın bir gereği olarak toplumlarına hep ölçüde ve tartıda adil olmayı, insanların haklarına riayet etmeyi emretmişlerdir. Peygamberlerin bu konuda kavimlerine verdikleri öğütler Kuran’ın pek çok ayetinde aktarılır. Medyen halkına gönderilmiş olan Hz. Şuayb’ın kavmine yaptığı tebliğ de bunlara bir örnektir.
Medyen (toplumuna da) kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik. Şuayb onlara:) Dedi ki: “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp-eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer inanıyorsanız.” (Araf Suresi, 85)