“Hele bir elli yaşıma geleyim namaza başlayacağım” ya da“Belli bir yaşa geleyim ibadetlerimi yaparım ama şu an gencim, hayat tarzım buna el vermiyor” benzeri sözleri hepimiz etrafımızdan duymuşuzdur. Bu sözlerin ardındaki yanlış mantıklar nelerdir? Insanlar hayatlarının asıl önemli konularını, neden ertelerler? Bu kişiler masum bir bahane olarak gördükleri “İleride yaparım”mantığının, onları sürükleyeceği sonsuz azabın farkında mıdırlar?

Vicdan insanı daima doğru olana yöneltip iletir. Ancak bazı insanlar doğru olanı uygulayarak aklen ve ruhen rahat bir hayat sürmek yerine, vicdanlarını örterek zor olanı seçerler. Bu insanlar “şeytanın adımlarını izlerken” doğru yolda olduklarını iddia eder, din ahlakına uygun olmayan davranışları için birtakım mazeretler öne sürerler. İnsanların vicdanlarına uymamak için kullandıkları söz konusu mazeretlerden biri de kendi kendilerine aldıkları “İleride yaparım”kararıdır.

İnsanlar Neleri İleride  Yapacaklarını Söylerler?

İbadetleri İleride Yapacaklarını  Söylerler

Din ahlakını gereği gibi kavrayamamış bazı insanlar,  Allah’a ve Kuran’a inandıklarını, ancak ibadetleri ileri yaşlarında yerine getireceklerini söylerler. Hacca gitmek, namaz kılmak gibi ibadetler çoğu kişi tarafından yaşlılık dönemine ertelenir.

Bu yanılgı içerisindeki insanlar, doğruyu aslında bilmektedirler ve vicdanlarının emrettiklerine uyduklarında tüm yaşantılarını buna göre düzenlemeleri gerekeceğinin de farkındadırlar. Örneğin samimi bir şevkle namaz kılmaya başladıkları zaman,   Allah’ın bir vaadi olarak, hangi davranışın din ahlakına daha uygun olduğunu vicdanları daha net bir şekilde söylemeye başlayacaktır. Nitekim bir ayette, namazın insanları doğruya yönelttiği şöyle bildirilmektedir:

“Sana kitaptan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar(fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut Suresi, 45)


Birçok insan bu gerçeği bilir ancak ibadetlerin getirdiği vicdani sorumluluklardan bir mazeret bularak kurtulmaya çalışır. Allah’ın kesin olarak emrettiği bu hükümleri inkar edemez, ama ileride hepsini yapacağına dair kendisine ve çevresine vaatlerde bulunur.

Kuran Ahlakına Uygun Tavırları İleride Yapacaklarını Söylerler 

Erteleme sadece ibadetler için geçerli değildir. Günlük yaşantıda karşılaşılan bazı olaylarda da vicdanın yönelttiği doğruları uygulamak ertelenir. Bazı insanlarda “Şimdilik böyle yapayım, bir dahaki sefere düzeltirim” mantığı vardır. Bu mantıkla yapılan ertelemelere verilebilecek bazı örnekler şunlardır:

Boş vakit geçirmenin doğru bir davranış olmadığını bilen bir kişinin kendisine hiçbir yarar sağlamayacağını bildiği bir televizyon programını, ”Bugün de izleyeyim bir daha izlemem” deyip saatlerce izleyerek zamanını Allah’ın razı olacağı şekilde değerlendirmeyi ertelemesi.

Dedikodunun Yüce Allah’ın Kuran’da yasakladığı yanlış bir tavır olduğunu bilmesine rağmen kişinin bunu önemsemeyip dedikodu yapması ve bu davranışını başka bir zaman terk edeceğini söyleyerek ertelemesi. 

Temizliğin çok önemli bir ibadet olduğunu bilen bir kişinin, ”Bugün de böyle idare edeyim daha sonra detaylı bir temizlik yaparım” diyerek temizliği ertelemesi.

Yaptığı bir ticarette daha çok kar elde etmek amacıyla karşı tarafın hakkını yiyen bir  kişinin, ”Bu seferlik böyle olsun, bir sonraki işte adil olacağım”demesi ve tek amacı o an için en fazla parayı kazanabilmek olduğundan Allah’ın bir emri olan ticarette dürüst ve adil davranmayı şuursuzca ertelemesi.

Karşısındakine sinirlenip son derece kırıcı sözler sarf eden hatta fiziksel zararlar veren bir kişinin, ”Bu sefer de kendimi tutamadım ama bir dahaki sefer sinirlenmeyeceğim” diyerek öfkesini yenmeyi ertelemesi.

Kuşkusuz bu örnekler çoğaltılabilir. Hepsinin ortak noktasıysa vicdanen doğru olduğu bilinen güzel bir davranışın daha ileride yapılacağı bahanesiyle ertelenmiş olmasıdır. Oysa Yüce Rabbimiz Kuran ayetlerinde insanın ertelediklerinin de hesap gününde karşısına çıkacağını şöyle bildirir: 

“O gün, ‘sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)’ yalnızca Rabbinin Katıdır. İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir.” (Kıyamet Suresi, 12-13) 

“İleride Yaparım” Mantığına Sebep Olan Çarpık Anlayışlar

Dünyadaki Zevklerden Mahrum Kalınacağı Kaygısı: Bazı insanların özellikle ibadetleri yerine getirmeyi daha ileri bir zamana ertelemelerinin temel sebebi, 600297y8krvnyajzbu kişilerin din ahlakına göre yaşamaya başladıkları takdirde tüm dünyevi zevklerden mahrum kalacaklarını zannetmeleridir. Şüphesiz bu, insanların Kuran ahlakını yaşamalarını engellemeyi amaç edinen şeytanın bir aldatmacasıdır. Allah Kuran’ın birçok ayetinde nimetlerini müminlere hem dünyada hem de ahirette sunduğunu bildirmektedir:

“… İnsanlardan öylesi vardır ki: “Rabbimiz, bize dünyada ver” der; onun ahirette nasibi yoktur. Onlardan öylesi de vardır ki: “Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru” der. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır. Allah, hesabı pek seri görendir.” (Bakara Suresi, 200-202)

Ayrıca bir insanın bir nimetten gerçek anlamda zevk alabilmesi için o kişinin ruhen huzurlu olması gerekir. Vicdani bir rahatsızlık içinde olan kişi, her türlü nimet içinde bulunsa da hiçbir şeyden zevk alamaz. Bu nedenle dünya hayatını kendilerince doyasıya yaşayabilmek için vicdanlarına uymayanlar veya vicdanlarının emrettiklerini yapmayı erteleyenler, büyük bir hataya düşmektedirler. 

Ölümün Her An Gelebileceğinin Göz Ardı Edilmesi: Ertelemek ancak ahireti ve ölümü düşünmeyen, Allah’ın vaadi olan bu iki apaçık gerçeği kendilerine yakın görmeyen insanlara mahsus bir tavırdır. Herşeyden önce insan ne zaman, nerede ve ne şekilde öleceğini bilmemektedir. Örneğin şu an bu yazıyı okuyan kişi kendisini güvencede hissediyor olabilir. Ancak ansızın meydana gelebilecek bir olay veya bu yazıyı okuduktan yarım saat sonra bineceği arabanın kaza geçirmesi, merdivenlerden inerken ayağının takılıp düşmesi kolaylıkla bu kişinin ölümüne neden olabilir. Oysa Allah kesin olarak bildirmektedir ki, ölüm meleğini karşısında gören her insan ertelediği şeylerden dolayı büyük bir pişmanlık duyacaktır ve “Keşke hepsini yapsaydım” diyecektir. Bu tarifi mümkün olmayan ve asla dönüşü de bulunmayan pişmanlık, Kuran’da şu şekilde haber verilmiştir:

“O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: “Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım,” “Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim.” “Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kuran’dan) saptırmış oldu…”” (Furkan Suresi, 27-29)


Asıl Cezanın Ahirette Verilecek  Olması: Allah’ın vereceği asıl cezanın bu dünyada değil, ahirette verilecek olması da birçok insanı yanıltan durumlardan biridir. Eğer Allah yapılan her vicdansızlığın karşılığını o an verseydi, insanlar bir kez karşılık aldıktan sonra bir daha vicdansızlık yapamazlardı. Dolayısıyla, Allah’ın yapılan vicdansızlıklara hemen karşılık vermemesi insanları aldatmamalıdır, çünkü her birinin karşılığı ahirette eksiksiz olarak verilecektir. Allah bu yanlış mantıkta olanları bir ayette şöyle haber vermektedir:

“… Ve kendi kendilerine: “Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azap etse ya.” derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir.” (Mücadele Suresi, 8)

“Ertelemek ancak inkarda artıştır…” (Tevbe Suresi, 37)

Bazı insanlar ahireti düşünmedikleri için dünyada türlü bahanelerle, yalanlarla vicdanlarını rahatlatmaya çalışabilirler. Bu onlara geçici bir rahatlık sağlayabilir ve vicdanlarının emrettiği gerçeklerden kısa süre de olsa kaçmalarına neden olabilir. Ancak vicdanlarını mazeretlerle susturanların sonu, bir ayette şöyle haber verilir:

“Zalimlere kendi mazeretlerinin hiçbir yarar sağlamayacağı gün; lanet de onlarındır, yurdun en kötüsü de.” (Mümin Suresi, 52) 

İnsanın yapması gereken, Allah’ın kendisine lütfettiği her günü, O’nun rızasını kazanmak için Kuran’da bildirilen ahlaka en iyi şekilde  yaşamaya çalışmak ve ”İleride yaparım mantığı”nın kendisini sürükleyeceği sonsuz azabı iyice düşünerek bu tavırdan titizlikle kaçınmaktır.

İnsan gayret edip irade göstererek Allah’ın izniyle cenneti kazanabilecekken, tembellikler ve ertelemeler yüzünden dünyasını da sonsuz ahiret hayatını da kaybedebileceğini unutmamalıdır. Hayır getirecek bir işin ertelenmesi kişiye umulmadık kayıplar getirilebilir. Ertelemekten vazgeçen kişi ise sürekli olarak ilerler. Çok kısa sürede olgunlaşmış ve imanında derinlik elde etmiş olduğunu görür.

 

Ertelemeden, zamanında yapılan bir ibadet, geciktirmeden yerine getirilen bir güzel ahlak özelliği, Müslüman için kazançtır. Ayrıca müminin Yüce Rabbimiz’e olan teslimiyetini, sevgisini, inancını, imanını göstermesi için birer vesiledir.

 

Ünlü İslam alimi İmam Gazali de bir sözünde insanın ilerisi için yaptığı planları uygulamaya belki de hiç fırsatı olamayacağına ve ölümün yakınlığına şöyle değinir:

”Nice nefes alanlar vardır, aldıkları son nefesi geri vermeden ansızın ölüm onları yakalamıştır. Öyleyse gerçekte senin sahip olduğun sadece bir nefesten ibarettir; ne bir gün ve ne de bir saat! Bir nefesi bile geçirmeden Allah’a itaate ve tevbeye yönel. Belki de ikinci bir nefese erişemeden ölüm seni yakalar! İmam Gazali, Cennete Doğru, (Yedi Geçit), Minhacü’l-Abidin, sf. 118)