Şeytan kıyamet gününe kadar tüm gücüyle insanları kötülüğe sürüklemeye yemin etmiştir. Sinsice birçok yöntem kullanarak insanları Kuran ahlakından uzaklaştırmak ve kötülüğe sürüklemek için ciddi bir çaba harcar. Ancak kötülüğe teşvik ederken aslında çeşitli vaatlerle insanlara çağrıda bulunmak dışında hiçbir zorlayıcı güce sahip değildir. Şeytanın bu çağrısına karşılık şeytana uymak ya da yüz çevirmek ise insanın vicdanına ve aklına bağlıdır.
Allah indirdiği hak kitaplar ve elçiler vesilesiyle doğru ve yanlışların neler olduğunu bizlere çok detaylı olarak bildirmiştir. Ayrıca hayatımızın her safhasında bize yol gösteren ve her an doğru olanı ilham eden vicdanımızı da yaratmıştır. Vicdanımız, Allah’ın dilemesiyle, bizleri her zaman hayra çağırmaktadır.
İnsanın nefsi, ne kadar çok kötülük ilham ederse etsin, vicdanı vesilesiyle her zaman bu kötülüklerden sakınabilecek bilgiye sahip olur. Doğruyu bilip tanıdığı halde, kendi iradesi ile şeytanın çağrısına uyan bir insan, kötülük yapmasından da tek başına sorumlu olacağını bilmelidir. İnsanın yaptığı her davranışın hesabını ahirette “yapayalnız ve tek başına” vereceği gerçeği Kuran ayetlerinde şu şekilde bildirilmiştir:
Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) ‘teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)’ Bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır. (Enam Suresi, 94)
Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azapta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız.
Onun söylemekte olduğuna Biz mirasçı olacağız; o Bize, ‘yapayalnız tek başına’ gelecektir. (Meryem Suresi, 79-80)
Ve onların hepsi, kıyamet günü O’na, ‘yapayalnız, tek başlarına’ geleceklerdir. (Meryem Suresi, 95)
Şeytan insanları kötülüğe çağırırken, dostu ve yardımcısı olduğunu söyler. Ona çeşitli vaatlerde bulunur. Ahirette ise kendisinin yalnızca çağrıda bulunduğunu ve asıl sorumluluğun insanda olduğunu söyleyerek onu yüzüstü bırakacaktır. Bu gerçek Kuran’da şu şekilde bildirilmiştir:
İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: “Doğrusu, Allah, size gerçek olan va’di va’detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır.” (İbrahim Suresi, 22)
Dünyada şeytanın ahlakını benimseyen ve Allah’ın emir ve yasaklarına uymayan kişilerin, ahirette sorumluluklarını şeytana yüklemeleri mümkün olmayacaktır. Bu nedenle insanın “şeytana uyduğum için kötülük yaptım, ben aslında kötü bir insan değilim” gibi samimiyetsiz açıklamalar yapması ahirette kabul görmez. Allah Kuran ayetleriyle insanlara şeytanın kötü ahlakını, insanlara yalnızca yalan söyleyeceğini ve cehennem azabına sürüklemek için çaba sarf edeceğini açık şekilde bizlere bildirmiştir. Kuran’da bildirilen bu gerçekleri öğrenen ve yaptığı hatayı fark eden kimsenin hemen hatasını terk etmesi, şeytanın ahlakından Allah’a sığınması ve kötü ahlakta ısrarcı olmaması gerekir. Bu güzel ahlak, Al-i İmran Suresi’nde bizlere şu şekilde bildirilmiştir:
“Ve ‘çirkin bir hayasızlık’ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir.” (Al-i İmran Suresi, 135)
Şeytana uyarak kötülükte ısrar eden kimseler için sonsuz cehennem azabı vardır. Dünya hayatı sonsuz ahiret hayatı ile kıyaslandığında çok kısadır. İnsanın dünya hayatında kendini çeşitli mazeretlerle masum gibi göstermesinin ahirette herhangi bir geçerliliği olmayacağı gibi, insan kendisine söylediği bu samimiyetsiz yalanlarından duyduğu büyük pişmanlığı da şu şekilde itiraf edecektir:
O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: “Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım, Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim. Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur’an’dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı ‘yapayalnız ve yardımsız” bırakandır.” (Furkan Suresi, 27-29)
Unutmayın ki, o gün geldiğinde hiç kimsenin pişmanlığı fayda vermeyecektir. Bu pişmanlığı yaşamamamızın tek yolu ise, henüz vaktimiz varken Allah’a gönülden iman etmek ve O’nun emirlerine uygun ve rızasının en çoğunu kazanacağımız bir şekilde hayatımızı sürdürmektir.