Sevmek ve sevilmek insanın hayatındaki en önemli konulardan biridir. Gerçek sevgiyi bilmeyen, hiç yaşamayan insanlar nasıl bir nimetten mahrum kaldıklarının farkında değillerdir. Ancak bir anlasalar aslında sevmek ve sevilmek için daha çok istekte bulunur, o nimete ulaşabilmek için daha candan gayret gösterirler. Çünkü sevgi, aynı Allah korkusu gibi imanın önemli bir alametidir. Allah’ı çok seven Müslüman bir insan, Allah’ın tecellilerine karşı da çok yoğun bir sevgi duyar.
1980’lerde etkisini göstermeye başlayan sevgisizlik, günümüzde tüm dünyayı sarmıştır. Sevgisizliğin dünyada bu kadar yaygın hale gelmesinin nedeni 150 yılı aşkın bir süredir insanları büyüsü altına alan Darwinist ideolojidir. Çünkü Darwinizm dinsizliği, ahlaksızlığı, anarşiyi, kavgayı, çatışmayı ve şiddeti kısacası sevgisizliği telkin ederek büyük toplumsal felaketlere sebep olmaktadır. Darwinizm’in, “insan çatışan hayvandır” şeklinde özetlenebilecek telkinleriyle, insanlar arasındaki sevgisizlik ve şiddet her gün sürekli olarak körüklenmektedir. Bu nedenle dünyada yaşanan şiddet olayları hala gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Nitekim birçok ülkede hiçbir vicdan sahibi insanın istemeyeceği olaylar yaşanıyor. İnsanlar birbirlerini ürkütücü yöntemlerle yaralıyor ve hatta öldürüyorlar.
Sevgisizliğin sebep olduğu olaylar nedeniyle televizyonlarda çeşitli uzmanların katıldığı açık oturumlar ve haber programları yapılıyor. Gazeteler konuyu günlerce manşetlerine taşıyor. Sevgisizliğin yaşanmasının ardında ailelerin ilgisizliği, ekonomik sorunlar, televizyonun zararlı etkisi gibi nedenler olduğu düşünülüyor. Eğitim sisteminin düzenlenmesi, güvenlik artırımı, gençleri sanata ve spora özendirme gibi kesin çözüm vaad etmeyen ancak durumu hafifletmesi muhtemel olan çözümler öne sürülüyor. Bu önlemlerin belli oranda fayda sağladığı tartışmasızdır, ancak bunların hiçbiri sorunu kesin olarak ortadan kaldıramaz. Çünkü sorunun kökeni, konuşulan ve yazılanlardan farklı olarak halen devam etmekte olan Darwinizm ve onun beraberinde getirdiği sevgisizlik ve egoistliktir.
Günümüzde huzursuzluk, kargaşa, savaşlar, ekonomik krizler, ırklar, milletler ve dinler arası hatta aynı dinin içinde mezhepler arası anlaşmazlıklar, ayrımcılıklar sevgisizliğin etkisiyle her geçen gün şiddetlenmektedir. Kimsenin kimseyi beğenmemesinin güvenmemesinin ardında de hep sevgisizlik vardır. İnsanlar arasında müthiş bir egoizm hakim olması da, “Babana bile güvenme!” telkiniyle yetişen gençlerin ruhlarını sanki vahşi bir arenaya çıkmış gibi bir savunma zırhıyla kaplamalarının da nedeni yine aynıdır.
Sevgisizlik kargaşayı, çatışmayı körüklediği için, sevgisiz insanlar kendi aralarında sürekli hakaretamiz ifadeler kullanırlar. Kimileri tarafından bu tarz tavırlar, modernliğin en üst sınırı olarak tanıtılır; ne kadar sivri ifadelerle konuşurlarsa o kadar kendine güvenli, o kadar kimseyi umursamayan, herkesin üzerinde bir kişilik sergiledikleri düşünülür. Aslında bazı insanların tavırlarına yansıyan tüm bu ahlaki bozukluklar ruhlarındaki eksikliklerin dışarı yansımasıdır. Bu insanlar sevgiyi yaşasalar, gerçek sevginin ne olduğunun tam farkına varsalar aslında ağızlarından, kalemlerinden, klavyelerinden; ruhlarından, düşüncelerinden asla hakaretamiz ifadeler geçmez. Ruhlarında hep daha güzele ulaşma arzusu olur.
Allah Sevgi Yanlısı Bir İnsanın Her Zaman Yardımcısıdır
Müslüman için sevmek ve sevilmek çok büyük bir nimettir. Sevgisiz bir insanın ruhunda derin bir boşluk vardır. Çünkü Müslüman inceliklerden ve güzelliklerden zevk almayı bilen, çok iyi gözlem yapan, detayları çok iyi fark edebilen, estetik anlayışına sahip kaliteli bir ruha sahiptir. Ancak sevgi çabuk örselenebilir ve çabuk yıkılabilir. Nefret ve kinin zemini çok sağlamdır çok kolay gelişir, az bir emekle çok kolay elde edilebilir. Allah Kuran’da nefretin bu kadar kolay gelişmesinin sebebini açıklamış ve şeytanın Allah’a karşı çirkin başkaldırısına ve şu vaadine dikkat çekmiştir: “…insanları saptırmak için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım.” (Araf Suresi, 16) diyen şeytan, Kuran’daki bu vaadi gereği, Allah’ın belirlediği doğru yolun üzerinde sürekli pusu kurmaktadır. Allah insanlardan sevgiyi ister. Şeytan ise o sevgiyi yok etmek için uğraşır. Eğer insan, Allah’ın beğendiğinin tam aksini uyguluyorsa, önündeki doğru yolda pusu kurmuş olan şeytanın varlığını fark edememiş demektir. Eğer sevgiye karşı nefreti tercih ediyorsa, bilmeden de olsa şeytanın oyununa gelmiş demektir. Şeytanın oyunu sinsidir, tuzağı fark edilmeyebilir. Şeytanın sinsi oyununun farkına varabilmek için Allah taraftarı olarak düşünmek gerekir. Sevgiyi Allah’ın sevdiğini, bunun için sevgiyi daima ayakta tutmak gerektiğini unutmamak gerekir. Allah’ı sevmek ve yaratılmış tüm varlıklara Allah sevgisiyle bakmak, tek taraflı olarak şefkati esas almak ve bunda öncü olmak gerekir.
İnsanların çoğunluğunun nefreti körüklüyor olması fark etmez. Sevgi yanlısı bir insanın Allah her zaman yardımcısıdır. Böyle bir insan Allah’a karşı gerçek sevgiyi yaşadığı ve yaşattığı sürece binlerce kişinin üzerinde bir güçtür. Ruhundaki o güzelliği yaşadığı için huzursuzluk ve sıkıntı içinde olmaz. Sevgi ile ruhunu tatmin eder. Bedeni, yüzü, hücreleri o sevginin verdiği enerji ve neşe ile can bulur, dirilir. Nefretin getirdiği karanlık, korku ve dehşet ruhundan sıyrılıp gider. Artık yaşamak, olaylara çözüm bulmak, yaşadıklarını hayra yormak, dinç bir beyin ile rahat ve mutlu yaşamak mümkündür.
www.derinAllahsevgisi.imanisiteler.com
Hz. Mehdi (a.s) ve Talebeleri Sevgiye Düşkün Olacaklardır
Müslümanlar sevgi dolu bir ruhla bu sevgilerini bütün insanlara yöneltecekler ve bütün dünyaya İslam’ın o sıcak, o güzel yüzünü göstereceklerdir. İslam ahlakının güzelliğini halleriyle, tavırlarıyla tebliğ edecekler ve böylece İslam ahlakı tüm dünyaya hakim olacaktır.
İçinde bulunduğumuz ahir zamanda gerçek sevgiyi tanımamıza ve yaşamamıza Hz. Mehdi (a.s) ve talebeleri vesile olacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde bu güzel insanların ahlakını ve Allah için sevmelerini şöyle dile getirmiştir:
Peygamber (s.a.v.) buyurdu:
Allah’ın kullarından birtakım insanlar vardır ki ne peygamberdirler ve ne de şehîddirler. Lâkin Allah Katındaki mevkilerinden dolayı onlara hem peygamberler hem de şehîdler gıpta edeceklerdir.
Onlar akraba olmadıkları ve maddi yönden hiçbir çıkarları da bulunmadığı hâlde birbirlerini yalnız Allah için sevenlerdir.
Vallahi onların yüzleri nurdur, şüphesiz onlar nur üzere olacaklardır. İnsanlar korktukları zaman onlar korkmayacak üzüldükleri zaman onlar üzülmeyeceklerdir.”
Sonra şu âyeti okudu: “Haberiniz olsun. Allah’ın velîleri var ya onlar için ne korku vardır ve ne de mahzun olacaklardır.” (Ebû Dâvud)
Ruhu Zenginleştiren ve Güzelleştiren Sevgi Özen İster
Sevginin güçlenmesi için sabır, irade, akıl, nezaket, temizlik, saygı, kısacası yoğun olarak akıl kullanmak gerekir. Ama gaddarlık, ahlaksızlık, psikopatlık, zalimlik, sevgisizlik ve merhametsizlikte akıl kullanmaya gerek yoktur. Zaten bu sayılan duygular için hiç düşünmeden tamamen nefsani davranmak ve hareket etmek yeterlidir. Bu biçimde hareket eden biri için sevgisiz ve merhametsiz olmak daha kolay hale gelir. Sevgi ise akıl gerektirdiğinden iman eden kaliteli insanların vasfıdır.
Sevgi, sevgiyi getirir. En katı kalpli insanda dahi sevginin mutlaka çözücü etkisi olur. Her iki tarafta da, karşılıklı kalplerde sevgi kılan Allah’tır. Sürekli olumlu ve pozitif, anlayışlı, sevgi dolu tavrı olan bir insan, sabırlı tavrına karşılık yaptıklarının meyvesini mutlaka bir yerden sonra toplamaya başlar. En katı insan dahi bir yerden sonra mutlaka çözülür. Kalbinde yumuşama olur. Devamlı olgun, anlayışlı bir tavır karşısında kendi gösterdiği olumsuz, sevgisiz ve aksi tavrından utanıp geri adım atar.
Sevgi ciddiyetle son nefesine kadar insanın yaşayacağı, iman gibi asla kaybetmeyeceği, emek verilmesi gereken bir konudur. Sevgi için sürekli akıl kullanılır. Devamlı sevgiyi besleyen detaylar düşünülerek geliştirilir. Çünkü dinin özü sevgidir. Dünyanın anlamı sevgidir. Bir Müslümanın dünyada başlıca sorumlu olduğu konulardan bir tanesidir sevgi. İmanının, ibadetlerinin, yaşamasının amacı zaten Allah için yaşadığı sevgidir.
Allah’a ve onun yarattıklarına karşı duyarlı olmak bir ibadettir. Güzel bakan bir göze bakmak, güzel bir ses tonu, akıllı, Allah’ı anarak yapılan samimi bir sohbet, yapmacıklıktan uzak doğal ve samimi tavırlar büyük bir nimettir. Böyle bir nimet karşısında hem içinden geçirerek, hem de sözlü şükretmek bir ibadettir. Bu büyük bir güzelliktir. Allah samimi olan kulları dışında böyle bir güzelliği herkese nasip etmez.
Sevgi İnsanın Can Damarı, Hayat Kaynağıdır
Allah için olan sevgi; insanın bedeninde yüz trilyon hücresine oksijen sağlanması, su sağlanması kadar acil ve hayati bir ihtiyaçtır.
Allah için olan sevgi bütün hücrelere can verir, hayat verir. Baharda tomurcuklandıktan sonra o güzel çiçekleri açan, yeşeren ağaçlar gibi sevgi insanın ruhunda açan bir çiçektir. Kupkuru bir dalı tamamen yeşertir, pembe güzel çiçeklerle donatır ve artık o dala bakmaktan çok daha fazla zevk alırsınız. Sevgiyi yaşadıkça insanın üzerinde oluşan hal, sevgiyi yaşamak için daha çok talepte bulunmasına vesile olur.
Allah Teğabün Suresinin 16. ayetinde, “Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah’tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin.” diye bildirir. Ve yine Al-i İmran Suresinin 102. ayetinde “Ey iman edenler, Allah’tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin.” diye emreder. İşte Allah korkusu gibi Allah sevgisinde de Allah’ı derin bir imanla ve akılla sevmek gerekir. Sevebileceğimizin en fazlasına ulaşabilmek, sevdikçe daha çok sevmek ve o sevginin üzerimizde oluşturduğu tecelliyle Allah’ın yarattıklarını da sevmek ruha en güzel etkiyi yapar.
Bu bir ütopya değildir. Ancak bazı insanlar bu nimetin farkında olmadıkları için çeşitli bahaneler öne sürerler. “Geçim derdi varken, bu kadar sorunumuz varken, dünyada bu kadar olaylar olurken kim kimi sevecek böyle” diye bazı insanlar kendi aralarında yakınarak konuşur. “Ekonomik kriz var”, “Paramız yok, evimize yemek getiremiyoruz.” Bir insan evine yemek getirmekte zorlanıyor olabilir ama evindekileri sevmelidir. Ekonomik kriz olsa, binbir zorluk, çile içinde de olsa yine Müslüman kardeşine, etrafındakilere güzel gözle bakmalıdır. Ölürken, son nefesinde bile gözünden sevgi okunmalıdır.
Sevgi Allah’tan Gelmiş En Büyük Zevk ve Nimetlerden Biridir
Sevgi, her insanın isteyeceği, Allah’ın çok büyük bir nimetidir. Ahlakı, kişiliği, inancı, kültürü, yaşam tarzı her ne olursa olsun, her insan çevresindeki insanlarda sevgiyi arar. Çünkü sevgi çok lezzetli, vücudun en çok haz aldığı, en çok mutlu olduğu büyük nimettir. Bir insan hayatında pek çok şeyi sevebilir. Kedilere, köpeklere, çiçeklere, yiyeceklere, evlere, arabalara ve bunlar gibi daha pek çok şeye tutku derecesinde bir ilgi ve sevgi duyabilir. Ama tüm bunlar, bir insana duyulan sevgi derinliğinin ve bu derinliğin insan ruhunda oluşturduğu güzelliğin hazzıyla asla kıyaslanamaz.
Allah insanı, tüm diğer varlıklardan farklı olarak ‘ruh sahibi’ olarak yaratmıştır. Dolayısıyla tüm diğer varlıklardan farklı olarak, bir insanın, ruhundaki zenginlik ile karşı tarafta oluşturacağı etki de aynı şekilde farklıdır.
Her insan, ruhunun güzelliği oranında sevgiyi yaşar. Kendisinde ne kadar çok sevilecek ve saygı duyulacak özellik varsa, insanlar onu bu oranda sevip sayarlar. Aynı şekilde kendi ruhunda da, bir insandaki sevilip saygı duyulacak özelliklere karşı ne kadar duyarlılık varsa, o da, insanlardaki güzellikleri o oranda görüp onlara o oranda sevgi ve saygı duyabilir.
Sevgi Allah’ın insanlar için yarattığı, nefsin hem dünyada hem ahirette en çok hoşuna gidecek nimetlerden biridir. Sevgiyi arayan ve bunu en güzel şekliyle yaşamak isteyen her insanın, sevginin önemini de kavraması gerekir. Sevgi olmadan dostluk, arkadaşlık, sırdaşlık, sadakat, güven gibi özelliklerin tam olarak yaşanması mümkün değildir. Böyle bir sevgiyi insanlara kazandırabilecek olan özellik ise, yalnızca ‘iman’ ve imanın getirdiği derin akıldır.
Allah sevgisini, Allah korkusunu, Kuran ahlakını yaşamadaki kararlılık, insanların birbirlerine ‘gerçek bir sevgi’ duymalarını sağlar. İman ve akıl olmadan, insanların birbirlerine gösterecekleri sevgi yalnızca fiziksel özelliklerine, maddi imkanlarına ve dünyevi konumlarına bağlı olur. Bunlardan herhangi birindeki eksiklik ise, sevgi sanılan duyguların da anında ortadan yok olmasına yol açar. İmandan kaynaklanan sevgi ise, Allah’ın izniyle insanların hayatlarının sonuna kadar sürecek bir nimetin kapısını açar. Allah Kuran’da sevgi nimetini iman edenler için yarattığını şöyle bildirir:
“İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır.” (Meryem Suresi, 96)
Müslüman bir insan için sevmek ve sevilmek çok büyük bir nimettir. Sevgisiz bir insanın ruhunda derin bir boşluk vardır. Çünkü Müslüman inceliklerden ve güzelliklerden zevk almayı bilen, çok iyi gözlem yapan, detayları çok iyi fark edebilen, estetik anlayış sahibi, kaliteli bir ruha sahiptir. Kuran’a kalpten tam iman ederek yaşayan Müslümanlar her devirde kendi bulundukları zamanın en seçkin insanları olmuşlardır. Ruhlarında sürekli bir cennet özlemi olduğu için, düşünceleri, bakışları, oturmaları, kalkmaları, sohbetleri her zaman kalitelidiru karakter tüm insanların özendiği, herkesin yaşamak istediği bir yaşam şeklidir.
www.dorthakmezhebegoremehdi.com
Sevgi Dünyaya Hz. Mehdi (a.s.) Devrinde Hakim Olacaktır
Gerçek sevgiyi elde edebilmek için Allah’a yalvararak dua etmek gerekir. Çölde kalmış bir insana “2 kilometre ötede buz gibi çağlayan bir su var. Tek yapman gereken oraya ulaşmak.” dendiğinde, susuzluk içinde olan o insan, o suya ulaşmak için gücünün elverdiği son noktaya kadar koşar. İşte biz Müslümanlar olarak, o susuz insanın suya koştuğundan kat kat fazla bir iştiyakla ve ihtiyaçla gerçek sevgiye ulaşmak için gayret göstermeliyiz. Bu gerçek sevgi Allah’a olan sevgimizdir; bütün ruhumuzu kaplayan, yüreğimizi, hücrelerimizi kaplayan, hücrelerimize oksijenden, sudan daha fazla canlılık veren, yüzümüze daha çok dirilik veren Allah’a olan aşkımızdır. İnsanın ruhunun kazanacağı renk ve canlılık ancak Allah sevgisiyle, Allah’ın varlığının farkında olarak gelir. Allah’ı sevmek akıl ve emek gerektirir. Ama -Allah’ı tenzih ederiz- Allah’a karşı çıkmak, tamamen nefsine uyanlar için çok kolay olur. Dinsizlik çok kolay kazanılabilir ama dindarlık ve gerçek sevgi, akıl, incelik, emek, nezaket ve vicdan gerektirir. Bu nedenle zordur. Ama ahir zamanda Mehdiyet, olağanüstü bir çıkışla ve elbette, Allah’ın yardımıyla bu zor olanı yapacak ve sevgi öğretmeni olarak tüm dünyaya sevgiyi hakim kılacaktır. Bu gerçeği haber veren hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
Hz. Mehdi (a.s.) zamanında Asr-ı Saadette olduğu gibi KÜLLENMİŞ DUYGULAR BİR BİR TOMURCUKLANACAK, ÇİÇEK AÇACAKLARDIR. (el-Havi l’il-Fetava, s. 67, 68; Rahbavi, Kıyamet Alametleri, s. 162, 163)
(HZ. MEHDİ (A.S.)) ALLAH’IN İZNİYLE TAŞ GİBİ KALPLERİ YUMUŞATABİLECEK, KÖMÜR GİBİ RUHLARI ELMASLAŞTIRABİLECEK, ölü ruhları imanın nuruyla diriltebilecek… (El-Kavlü’l-Muhtasır, s. 24; Şaban Döğen Mehdi ve Deccal, s. 194-195)
Hz. Mehdi (a.s.) herkese sevgi ve merhametle yaklaşacak, onun yanında tüm insanlar huzur ve sükun bulacaklardır. İnsanlar arasındaki kin, husumet, düşmanlık gibi duygular son bulacak, tüm yeryüzüne barış ve huzur hakim olacaktır.
KAP SU İLE DOLDUĞU GİBİ YERYÜZÜ BARIŞLA DOLACAKTIR. HİÇBİR KİMSE ARASINDA BİR DÜŞMANLIK KALMAYACAKTIR. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir. (Sahih-i Müslim, 1/136)
ONUN (HZ. MEHDİ (AS)’IN) ZAMANINDA KURTLA KOYUN BİRARADA OYNAYACAK, YILANLAR ÇOCUKLARA BİR ZARAR VERMEYECEKTİR… (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 43)