Samimiyet, kısaca insanın düşündükleri ve hissettikleri ile tutarlı bir biçimde davranması olarak tanımlanabilir. Gerçek anlamda samimi olan bir kişi kendini kimseye ispat etmek, kabul ettirmek zorunda hissetmediği için her ortamda, rahat ve doğal hareket eder. Bu şekilde yaşayan bir kimse için samimiyet bir rahatlık ve huzur kaynağı haline gelir.

Ancak günümüzde birçok insanın çevresindeki insanlarla olan  ilişkilerindeki samimiyetten uzak yapı yoğun şekilde hissedilmektedir. Cahiliye ahlakını yaşayan insanların birçoğu yalancılığı, ikiyüzlülüğü, sahtekarlığı alışkanlık haline getirmişler ve ilişkilerini de tamamen bu unsurlar üzerine kurmuşlardır. Herkes belirli bazı menfaatlerin peşinde olduğundan, birbirlerine karşı samimiyetsiz bir tavır içerisine girerler. Tabii ki bu durum tek taraflı değil, karşılıklıdır. Her iki taraf da birbirini kullanarak, birbirinden en fazla şekilde faydalanmaya çalışmaktadır. Böyle bir ortamda güven diye bir kavram kalmaz. Çünkü kimin ne yapacağı, nasıl davranacağı, ne düşündüğü kesinlikle belli değildir. Zaten insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde mutsuz olmalarının, depresyona girmelerinin, birbirlerine olan sevgi ve bağlılıklarının çok kısa süreli olmasının sebebi, yaşadıkları bu samimiyetsizliktir. Allah, “Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar.” (Tevbe Suresi, 82) ayetiyle din ahlakından uzak yaşayan insanların mutsuz olacaklarını bildirmiştir.

Samimiyetsizlik bu insanlarda başka olumsuz tavırların da gelişmesine neden olur. Bunlardan biri, kendilerine yapılan yardımlara ve iyiliklere karşı nankör bir tavır sergilemeleridir. Kuran ahlakından uzak bir yaşam sürdükleri için kendilerine yapılan yardım ve iyilikleri çabuk unutmaya, kötülükleri ise hiç unutmamaya yatkın bir karakter gösterirler. En ufak bir kavga ya da anlaşmazlıkta hemen birbirlerinin olumsuz yönlerini açığa vurur ve birbirlerini olabildiğince eleştirirler. Birbirlerinin iyi ve güzel yönlerini görmez ya da görmek istemezler. Kısaca insanlar kendilerine yapılan iyiliklerin, yardımların ve güzelliklerin gereği gibi farkına varamazlar.

Birbirlerine karşı böyle bir ahlak gösteren kimseler Allah’a ve dine karşı da samimiyetsiz bir yaklaşım içerisindedirler. Bu kimselerin Allah’a olan imanları oldukça zayıftır ve en ufak bir sıkıntı veya zorlukta Allah’ı unutmaya çok eğilimlidirler. Allah aşağıdaki Kuran ayetinde bu insanların “Allah’a bir ucundan ibadet eden” kimseler olduklarını, bundan dolayı da dünyada ve ahirette büyük bir kayba uğrayacaklarını bildirmiştir:

İnsanlardan kimi, Allah’a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır. (Hac Suresi, 11)

Allah’ın, bu kimselerin inançlarındaki samimiyetsizliği haber verdiği bir diğer ayet şöyledir:

İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken Bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara Bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir. (Yunus Suresi, 12)

Bu insanların samimiyetsizliklerinin bir başka göstergesi de, bir şeyi yapmak istemedikleri zaman bu davranışlarını meşru göstermek için birtakım bahane ve mazeretler öne sürmeleridir. Kendilerine Allah’a karşı sorumlulukları hatırlatıldığında, bu sorumluluklardan kaçmak ve ömürlerini nefislerinin istekleri doğrultusunda hırsla tüketmek için sayısız bahaneleri vardır. Her durumda ibadet etmelerine, Allah’ın emirlerine uymalarına, kendilerince engel teşkil eden suni nedenler üretirler. Bu her insanın isteklerine ve geleceğe yönelik planlarına göre değişiklik gösterir. Kimi yapması gereken işlerinin olduğunu, kimisi hiç vaktinin olmadığını, kimisi de ibadetlerini yaşlandığında yapacağını söyler.

Allah’ın, kendisi dahil herşeyi sarıp kuşattığını, herşeyi görüp işittiğini, mazeretlerini söylediğinde, gerçekte o an aklından neler geçtiğine şahit olduğunu bilen bir insan bu tür bir davranış içine asla girmez. Bu şekilde hareket ettiği takdirde nasıl bir azapla karşılaşacağının ve kendisini kandırmasının dünyada ve ahirette ona hiçbir fayda getirmeyeceğinin bilincindedir.

Allah’a karşı samimi olan, O’nun emir ve yasaklarını harfiyen yerine getiren insanlar Allah’ın bir vaadi olarak samimi müminlerle birarada olacak ve onlarla beraber yaşayarak samimiyetin getireceği rahatlığı, güzelliği, huzuru en güzel şekilde yaşayacaklardır. Bu Allah’ın samimi kullarına dünyada ve ahirette verdiği bir ödül ve çok güzel bir nimettir. İnsanın yapması gereken ise içerisinde bulunduğu bu güzel ortam için Allah’a şükretmesidir.