İman etmeyen insanlar kendilerini Allah’tan bağımsız görürler. Olayları yönlendirenin kendileri olduğunu düşündüklerinden sürekli bunun gerilimi içlerinde yaşarlar. Herşeyin Allah’ın dilemesiyle kaderlerinde yaratılan değişmez bir gerçek olduğunu, herşeyde Allah’ı vekil kılarak huzurlu ve tevekküllü yaşayabileceklerini bilmemeleri, çok sıkıntılı, stresli ve zorlu bir yaşam sürmelerine neden olur. Örneğin hayatının kendi kontrolünde olduğu yanılgısında olan bir insanı düşünelim, bu kişinin hayallerini gerçekleştirmek için bir dizi planı olur. Rahat yaşamak ister. Fakat bunun için paraya ihtiyacı vardır. Para kazanmak için iyi bir okul bitirip meslek edinmesi gerektiğini düşünür. Yıllarca çalışıp istediği parayı elde ettiğindeyse aile kurma telaşı içine girer. Kafasındaki herşey tamamlansa bile bu sefer ailesini, çevresini, malını, işini ve bunun gibi hayatına hakim bir çok detayı elinde tutabilmek için gerilim yaşar. Sürekli kendi kontrolüyle hayatını yönlendirdiğini düşündüğü için kaderin konforunda hissedilen mutmainliği yaşayamaz. Örneğin kazandığı parayla araba alır, bu sefer arabanın kaza yapma tehlikesini böyle bir durumda oluşabilecek yaralanma tehlikesini, kaza sonrası gerekli hastane masraflarını veya ölüm durumunda cenaze işlemlerinin ayarlanmasını detay detay düşünüp gerilim içinde yaşar.

Elbetteki insanın dünya hayatına ilişkin; nasıl yaşayacağı, nasıl para kazanacağı, ne tür faaliyetlerde bulunacağı gibi konularda düşünmesi, bunlara yönelik maddi manevi tedbirler alması son derece normaldir. Önemli olan insanın gerçek yaratılış amacını unutmaması ve yapacağı tüm bu işlerde mutlaka Allah’ın en razı olacağı seçeneği seçip, hayatına bu şekilde yön vermesidir. Bunları hayata geçirirken de, yukarıda anlatıldığı gibi Allah’ın kainattaki ve tüm insanlar üzerindeki sonsuz gücünü ve kontrolünü unutmayarak tevekkülü son noktasına kadar yaşamasıdır.

Nitekim akılcı ve samimi bakıldığında insanın kendini kontrol edebilecek bir akıl ve güçte olmadığı açıktır. Allah’ın gücüne ve aklına teslim olmayı reddetip sıkıntılı, gerilimli ve stresli bir hayatı tercih eden inkar edenler Allah’ın ayete bildirdiği gibi ‘kendi nefislerine zulmederler’:

Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler. (Al-i İmran Suresi, 117)

İman edenler ayette bildirildiği gibi Allah’ın herşeyi hayırla ve bir ilim üzere yarattığını bilerek, olayların kaderde yaratılmış ve bitmiş olduğunun şuurunda olmanın getirdiği huzur ve teslimiyette olurlar. İşte müminleri diğer insanlardan ayıran bu bakış açısı olayları ‘BATINİ’ yani “dış görünüşüyle değil, gizli hayır ve hikmetleriyle” değerlendirmelerini sağlar. Örneğin BATINİ bakış açısında olan bir mümin, iki kişinin karşılıklı konuşmasını izlerken onlara müstakil kişilik vermez; onları Allah’ın tecellisi olan insanlar olarak değerlendirir. İşte bu noktada önemli bir detay vardır ki derin düşünen mümin bu insanlar konuşurken, meydana gelen her konuşmayı yaratanın Allah olduğunu bilir. İki kişi konuşuyor gibi gözükse bile ağızlarından çıkan her kelime kaderlerinde Allah’ın dilemesiyle yazılmış ve konuşulmuştur. Allah herşeyi yaratanın Kendisi olduğunu bir ayetinde şöyle bildirmektedir:

 

Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Müminleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 17)

Müslüman tek mutlak varlığın Allah olduğunu dolayısıyla Allah’ın her yerde olduğunu sürekli düşünür. Bakışlardan bakanın, seslerden duyulanın Allah’ın tecellileri olduğunu bilir. Bu ‘GERÇEĞİ’ sürekli tefekkür ederek Allah’a derinliğini, yakınlığını, samimiyetini çok artırır. Allah’ın can vermesiyle yoktan ‘VAR’ olduğunu bilen müminin hayatında Allah’ı unuttuğu bir an dahi olmaz. Yaşadığı anı değerlendirirken ‘Acaba Allah imtihan olarak ne yaratıyor? Nasıl tavır gösterirsem Allah’ın rızasına en uygun davranış olur? diye düşünür. İşte bu bilinç Müslümanın Allah rızası için sürekli salih amellerde bulunmasına vesile olur. Allah bir ayetinde, salih amellerde bulunanları cennetiyle mükafatlandıracağını şu şekilde bildirmektedir:

 

(Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: “Bu daha önce de rızıklandığımızdır” derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 25)