İnsan gün boyunca hoşuna giden ya da gitmeyen pek çok olayla karşılaşır. Çoğu insan, bu yaşadıkları üzerinde gerektiği kadar durup hayatına devam eder. Ancak bazı insanlar da vardır ki, yaşanan olayları, yapılan konuşmaları kolay kolay zihinlerinden atamaz ve her biri üzerinde detaylı analizler yaparlar. Yaşadıkları olaylarda verilen bazı tepkileri, gösterilen tavırları, yapılan konuşmaları yeterli ve açıklayıcı bulmaz; sonrasında ilgili kişilerle bu konuları yeniden gündeme getirip iyice detaylandırmak ve netleştirmek isterler. Ve o andan sonra da, gün boyunca dikkatleri o konuya takılıp kalır. İnce ince yaşadıkları olayları düşünür, yapılan konuşmaları tek tek ve tekrar tekrar akıllarından geçirir ve kendilerince belirli çıkarımlar yaparlar. Aslında konu o gün, o saatte orada yaşanıp bitmiştir. Ancak bu kişilerin içleri bir türlü rahat etmez. “Öyle değil de, şöyle deseydim”, “O konuyu tam olarak açıklayamadım, biraz daha detay verebilseydim”, “O sözlerle ne demek istediğini daha iyi açıklamasını isteseydim”, “Yaptıklarının sebebini ve ne anlama geldiğini karşılıklı konuşsaydık” gibi ardı arkası gelmeyen kuruntularla yaşadıkları olaylar üzerinde derin tahliller yaparlar.
Söz konusu kişilerin bu bakış açılarının bir sebebi, karşılarındaki insanlarla aralarındaki konuları tüm detaylarıyla uzun uzun konuştukları takdirde, çok daha iyi sonuçlar alacaklarına inanmalarıdır. Bu nedenle de bir konuşmanın yarım kalmasından, tam olarak netleştirilmemesinden ya da yapılan bir tavrın haklı nedenlerinin, mazeretlerinin dile getirilmemiş olmasından ciddi şekilde rahatsızlık duyarlar.
Oysa bu pek çok açıdan yanlış bir yaklaşımdır. Elbetteki bazen insanların bazı konuların üzerinden yüzeysel olarak geçip gitmeleri, belirli açılardan sorun oluşturabilir. Örneğin bir kimse bir arkadaşından arabasını ödünç aldığında ve arabayı çarpmış olarak geri getirdiğinde, mutlaka bunun açıklamasını yapmak durumundadır. Aksi nezakete, dostluğa, samimiyete, dürüstlüğe yakışmayacak bir tavırdır.
Ancak gün içinde insanların yaşadıkları bazı şeyler de vardır ki, bu örneğin tam tersine, ne kadar az detaya inilir, ne kadar yüzeysel şekilde halledilirse, her iki taraf için de o kadar daha az rahatsız edici olur. Örneğin bir insanın ağzından istemeden, düşünmeden yanlış bir söz çıktığında, eğer karşı taraf bu kişinin samimiyetinden, iyi niyetinden eminse, güzel olan konuyu uzatmadan hemen kapatmaktır. Karşı tarafın kusurunu irdelemek yerine, hemen üzerini örtüp görmezden gelmektir. Aksi karşı tarafı mahcup edecek, sıkıntıya sokacak ve zor durumda bırakacaktır. Konuyu açıklayıp düzeltebilmek için gireceği her detay, yapacağı her açıklama, konuyu daha da içinden çıkılmaz ve rahatsız edici şekle sokacaktır.
Güzel ahlakın gereği olayların üzerine gitmemek, büyütmemek, olduğu kadarıyla bırakmaktır. Nedenlerini, niçinlerini öğrenebilmek için insanları sorgulamak, duygularını düşüncelerini anlayabilmek için derin analizler yapmak, söylenmeyecek şeylerin söylenmesi için ısrarcı olmak, zannedildiği gibi her zaman için insanlara fayda getirecek bilgiler olmayabilir. Bazen güzel bir tavrı sorgulamak, o güzelliğin doğallığını, samimiyetini, içtenliğini ortadan kaldırabilir. Güzel bir mimik, güzel bir tavır, güzel bir söz o anda yaşanıldığı şekliyle güzel olabilir. Geriye dönüp bunların sebeplerini araştırmak, içten gelerek mi yapıldı yoksa özel olarak tasarlanmış mıydı diye analizini istemek, insanları samimiyetten uzaklaştırıp standart kalıplara sokacak ve rahatsızlık verecektir. Aynı şekilde olumsuz tavırlarda ya da yakışıksız sözlerde de, geri dönüp o insanlarla bunlar üzerinde uzun uzun konuşmaya çalışmak, oluşan rahatsızlığı daha da artırabilecek bir yaklaşımdır. Herhangi bir çözüm ya da düzeltme amacı olmaksızın kötü tavırlara daha da dikkat çekmek, yanlış sözleri tekrar tekrar dile getirmek, bunların altında yatan nedenleri insanların yüzlerine vurmak, karşılıklı olarak kişileri yıpratacaktır.
İnsanın hedefi sürekli olarak güzel söz söylemek ve güzel tavırlar göstermek olmalıdır. Eğer bunlarda kusurlar oluşuyorsa, bu durumda da, kişi bunlar üzerinde oyalanıp vakit kaybetmeden, bir sonraki adımı en güzeliyle atmaya bakmalıdır. Bu tür bir yaklaşım, insanları boş sözlerden, gereksiz rahatsızlıklardan, huzursuzluklardan, tartışmalardan uzaklaştırır. Sürekli olarak iyi davranışlarda bulunmak, güzel sözler söylemek, Allah’ın izniyle zaten kötü olanları örtüp kapatacaktır.
… Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür. (Hud Suresi, 114)