Namazı terk edenler öldürülebilir. (2117-Ebû Dâvud)
İslam’ı terk edenlerin katledilmesine hükmeden yukarıda bahsettiğimiz uydurma hadisin bir diğer muadili de bu hadistir. İbadetlerde ve hiçbir konuda zorlama olmayacağının açıkça belirtildiği bir dinde bir insanın baskıyla namaz kılmaya zorlanmayacağı da çok açıktır. “… Sen onların üzerinde bir zorba değilsin…” (Kaf Suresi, 45) diye emreden bir dinde hangi hükme göre böylesine vahşet dolu bir baskıcılık yapılabilir? Elbette yapılamaz. Kuran’a baktığımızda bir Müslümanın, namaz kılan veya kılmayan her insana saygı ve şefkat duyması gerektiğini açıkça görebiliriz.
Kitabın başında da belirttiğimiz önemli bir gerçeği tekrar hatırlatalım: Zorlama ile gerçekleşecek bir ibadet, ibadet niteliğini yitirebileceği gibi aynı zamanda da nefret ve öfkenin kaynağı olabilir. Bir insan namaza zorlandığında, zorla bir Müslüman haline gelmez. İstemeye istemeye, zorla namaz kılan bir insan, ikiyüzlü bir münafık, bir din karşıtına dönüşebilir. Namazı bıraktığında öldürüleceğini düşünen bir insan, öldürülme riskini göze almaktansa dindar taklidi yapacak, ikiyüzlü davranacak ve daima o yaşadığı hayattan da, dolayısıyla kendisine dayatılan dinden de nefret edecektir. Bir münafık oluşturmak ise, İslam’a yöneltilmiş en büyük zarardır. Dolayısıyla baskı, zulüm ve ölüm tehdidiyle ayakta tutulan bir dindarlık, hiçbir zaman gerçek dindarlık değildir. Bu sadece İslam’a zarar verir.
Alphons Leopold Mielich’in “Prayer at the Muhammad Ali Mosque” adlı tablosu |
Hiçbir konuda zorlama olmayacağının açıkça belirtildiği bir dinde bir insanın baskıyla namaz kılmaya zorlanmayacağı çok açıktır. |
Eğer bir insan zihinsel ve fiziki bir özrü olmadığı halde namazı terk ettiyse, bunun çeşitli sebepleri olabilir. Bu kişi, yeteri kadar dindar olmayabilir, Allah kalbine yeterince güçlü bir iman koymamış ya da yeterince Allah’tan korkmuyor olabilir. Hidayet Allah’ın elindedir ve hidayeti sağlayacak olan hiçbir zaman bir insan değildir. Namaz kılmıyor olması bu kişiyi dinden çıkarmaz. Namazı terk eden, yarın bir gün tekrar namaza başlayabilir; bu onun için büyük bir kazanç olur. Veya başlamayabilir ama iyi ve faydalı bir insan olur; ya da bunların hiçbiri olmayabilir. Dini tamamen terk etse bile kişi Müslümanlar tarafından şefkatli bir tavır görmelidir. Kuran’a göre yapılması gereken budur. Herkesin hükmü Allah Katındadır.
Böyle bir sebeple bir insanı öldürmek ise tam anlamıyla cinayettir. Ve bunun asla ve asla Kuran’da yeri yoktur.
A. 1. Namazı Terk Edenlerin Öldürülmesi ile ilgili HADİS KAYNAKLARI 2. DİNDE ZORLAMA YOKTUR. NAMAZ KILMAYANIN ÖLDÜRÜLMESİ HÜKMÜ KURAN’DA YOKTUR. |
B. 3 .Bu hadisler uydurmadır. Kuran’a baktığımızda bir Müslümanın, namaz kılan veya kılmayan her insana saygı ve şefkat duyması gerektiğini açıkça görebiliriz. |
Zaman içinde hadislere ve çeşitli itikatlara göre türetilen ve İslam dinine dahil edilen dört mezhep pek çok konuda birbiriyle çelişkili adeta dört ayrı din gibidir. (Dört mezhep arasındaki derin farklılıklar önceki satırlarda maddeler halinde belirtilmiştir.) Dört mezhep, tembellik yüzünden namazı bırakanlara çeşitli cezalar yüklemiş fakat bu hükümde de birbirleriyle ihtilaf etmişlerdir. Örneğin Hanbelilere göre namazı tembellik yüzünden terk edenin hükmü ölümdür. Hanefilere göre ise tembelliğinden dolayı namazı terk eden kimse küfre girmez ve öldürülmez. Fakat namaz kılıncaya kadar hapsedilip kan akıncaya kadar dövülmesi gerektiği düşünülür. (Reddil Muhtar Haşiyesi 1/62) Oysa bunların hiçbiri Kuran’da yoktur.
Kuran dışında bir din arandığında işte böyle çelişkiler, vahşet hükümleri ve din dışı uygulamalar ortaya çıkar. Kuran dışında bir din yaşandığında işte böylesine nefret ve öfke insanları meydana gelir. Bağnazların dini, Kuran’ın hükümlerini reddetmiş ve yetersiz bulmuş insanların dinidir (Kuran’ı tenzih ederiz).
İlerleyen sayfalarda bağnazlık dinindeki, “namaz kılmayan çocukların dövülmesi, zekat vermeyenin ya da sarhoşun öldürülmesi” benzeri vahşi uygulamalara yer verilecektir. İslam adına uygulanan benzer vahşetlerin gerekçelerini incelerken bir gerçeğin hiçbir zaman unutulmaması gerekir:
Kuran’da bu uygulamaların hiçbiri yoktur. Bağnazların dini, uydurma bir dindir.
Namazı Terk Eden Çocukların Dövülmesi
10 yaşında namazı terk eden çocuklarınızı dövün. (2336-Ebû Dâvud, Tirmizî)
İbadet, Allah’a olan sevginin bir tezahürü olarak, isteyerek ve şevkle yapılan bir uygulamadır; zorbalıkla dayatılan değil. Bu uydurma hadisten anlaşılan ise, bir çocuğun, daha on yaşına gelmeden namaza zorlandığıdır. Henüz Allah’ı tanımayan, bu dünyada neden var olduğunu bilmeyen, Yaratıcı’nın ve yaratılmanın sırlarının farkında olmayan bir çocuğun, farziyetini hiç bilmediği bir hükme zorlanması ona nasıl bir fayda getirebilir? Bir çocuğun dindar olabilmesi için yapılması gereken şey onu bir ibadete zorlamak değil; ona, Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren delilleri sunmak, onun Allah’ı anlamasını ve sevmesini ve dine muhabbet duymasını sağlayabilmektir. Bunları anladıkça bir çocuk, zaten Allah’a karşı sorumlu bir varlık olduğunu kavrayacak, şükredici olacak ve Allah’a ibadeti de zevkle yapmaya başlayacaktır. O zaman ibadet, kalpten, şevkle, sevgiyle yapılmış bir ibadet olacaktır.
Fakat daha henüz Allah’ı tanımayan bir çocuk, tanımadığı bir dinin hikmetini bilmediği ibadetlerini yerine getirmeye zorlanır ve sonra da bunu yapmadığı için dövülürse, çocuk muhtemelen hayatının geri kalan bölümünde o dine ve ibadetlere gizli bir nefret ile yaşayacaktır. Belki de hayatının geri kalanını bu korkunç önyargıyla geçireceği için Allah’ı da yanlış tanıyacak ve doğru hükümleri görmeye ve anlamaya çalışmayacaktır. Aklı henüz pek çok şeye zor eren bir çocuğu, sevgi ve güzellikle Allah’a yaklaştırmak yerine, döverek onu ibadetleri yapmaya zorlamak, İslam adına İslam karşıtı yapmak anlamına gelir ki bu İslam dünyasına zarar getirir. Fakat Kuran’dan uzaklaşmış olan bağnazlar bunu kavrayamazlar.
Bu anlattığımız kin, aslında pratikte de yaşanmaktadır. Koyu bağnaz bir hayat yaşayan bazı ailelerin kimi çocukları, ilerleyen yaşlarında ya din karşıtı haline gelmiş ya da toplumda az rastlanılır bir dejenerasyon batağının içine girmektedirler. Hemen her konuşmalarında İslam ya espri ya da nefret konusudur. Pek çok dinsizin bile dine saygısı vardır, fakat onlar hem saygıdan uzaklaşmış hem de öfkeye bürünmüşlerdir. Bunun en temel sebebi, Kuran’da olmayan “ibadete zorlama” hükmünün, zor ve baskının “İslam” adına çocuk yaşlardan itibaren dayatılıyor olmasıdır.