Müslümanlık Sevinç ve Neşe Demektir
Etrafınızda sıkıntılı yüz ifadesine sahip pek çok insan var değil mi? Peki ya tanıdıklarınızdan sürekli söylenen, oflayıp, puflayan, en ufak bir aksaklıkta sinir küpüne dönüşen insanların sayısı gittikçe artıyor mu? Sosyal medyadaki arkadaşlarınız sayfalarında sürekli içlerinin sıkıldığına dair paylaşımlar mı yapıyorlar? Takipçilerine, “İnsanın sinirlenebileceği en son noktadayım”, “Artık yeter”, “Sabrın sonundayım” mesajları mı gönderiyorlar? İşte bütün bu insanların ortak noktası ya iman etmemiş olmaları ya da imanda yaşadıkları tereddütlerdir. İmanın insana kazandıracağı güzellikleri tam olarak fark edememiş ya da hiç düşünmemiş olan bu insanlar için dünyada hep sıkıntılı bir yaşam vardır. Oysa Müslümanlık Allah’a olan derin imanın bir tecellisi olarak sevinç ve neşe demektir.
www.idealmuslumankadin.beyazsiteler.com
Yüce Rabbimiz Allah, Yunus Suresi 7. ayette, “dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin bulanlar”ifadeleriyle bir insan tipini tanımlamaktadır. Bu gibi kişilerin tek amacı dünya hayatında biraz daha yaşayabilmek, biraz daha dünyadan faydalanabilmektir. Yalnızca dünya hayatını tercih eden, ahiretten ise gafil olan bu insanlar, imanın kendilerine kazandıracağı güzelliklerden kimi zaman bilerek kimi zaman da bilmeyerek uzak kalmışlardır. İçinde yaşadıkları soğuk dünyanın, sevgi eksikliğinin, sıkıntıların ve diğer bütün ruhi ve bedeni rahatsızlıklarının asıl sebebinin iman eksikliği olduğunu belki de hiç düşünmemişlerdir. Oysa bu soğuk ve ruhsuz yaşantının değişmesi çok kolaydır, bunun için insanın dünyanın var ediliş amacını düşünmesi yeterlidir.
Müslümanlar Allah’ın Yaratma Sanatına Karşı Hayranlıkla Birlikte Neşe Duyarlar
İnsan, biraz dikkatle baktığında evrende mükemmel bir sistemin var olduğunu hemen fark eder. Gözünü çevirip baktığı her yerde Allah’ın üstün sanatının hayranlık uyandırıcı delilleriyle karşılaşır. Mümin bir kimse, Allah’ın evrenin her noktasında yarattığı bu düzenin mükemmelliği karşısında büyük bir neşe, heyecan ve coşku duyar. Çünkü bu harikalıkların ardındaki aklı, kudreti ve benzersiz sanatı fark eder. Müminlerin Allah’ın yaratışındaki mükemmelliği düşündüklerinde üzerlerinde meydana gelen etki, bir ayette şöyle bildirilmiştir:
“Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru.” (Al-i İmran Suresi, 191)
Müminler çevrelerinde yaratılan sanatı ve ihtişamı düşündükçe, herşeyi yaratan, tek dost ve vekilleri olan Allah’ın kudretini, gücünü ve büyüklüğünü çok daha iyi anlarlar. Allah’ı tesbih ederek O’nun şanını saygıyla yüceltir ve yukarıdaki ayette geçen “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru.” sözleriyle de bildirildiği gibi, azaptan sakınmak için Allah’a sığınırlar.
İbadetleri Yerine Getirmenin Neşesini Yaşarlar
Allah’ı razı edebilmek ve O’nun sevgisini kazanabilmek, müminler için her şeyden önemlidir. Bu nedenle hayatları boyuncaAllah’a daha da yakınlaşabilmenin yollarını ararlar. Allah’ın Kuran’da buyurduğu bu emir şu şekildedir:
“Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın…” (Maide Suresi, 35)
Müslümanlar, Kuran’da bildirilen ibadetleri yerine getirmeyi kendilerini Allah’a yakınlaştıracak önemli bir yol olarak görürler. Ancak bunun için ibadetlerin sadece fiili olarak yerine getirilmesi yeterli değildir; Allah Katında asıl makbul olan, tüm bunları samimiyet ve coşku ile yapmaktır. Zira Allah bir ayette, müminlerin Allah için kestikleri kurbanların ne etlerinin ne de kanlarının Allah’a ulaşacağını, asıl ulaşacak olanın kalplerindeki takva olduğunu bildirmiştir:
“Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah’a ulaşmaz, ancak O’na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O’nun size hidayet vermesine karşılık Allah’ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.” (Hac Suresi, 37)
Bu gerçeğin farkında olan müminler, ibadetlerinin Allah’a yakınlaşmalarına vesile olacağını ve ahirette karşılığını fazlasıyla alacaklarını bilmenin coşku ve neşesi içerisinde olurlar.
Kuran Okunduğunda Neşelenirler
Allah müminlerin Kuran’ı dinlediklerinde gösterdikleri tavrı şöyle bildirmiştir:
“Bizim ayetlerimize, ancak kendilerine hatırlatıldığı zaman, hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayan (müstekbir olmayan)lar iman eder.” (Secde Suresi, 15)
Müminlerin, Kuran ayetleri okunduğunda gösterdikleri saygı, ayetlerin hak olduğunu kesin olarak anlamış olmanın verdiği coşku ve heyecandan kaynaklanır.
www.Allahinrizasi.imanisiteler.com
Müslümanlar için Yüce Rabbimiz’in rızasını kazanmak ve Kuran ahlakını insanlara anlatmak amacıyla yapılan her iş bir sevinç ve neşe kaynağıdır. Onların yaşadıkları bu neşe “iman neşesi”dir. İman neşesi, kalplerinde gerçek imanı yaşamayan kimselerin hiçbir şekilde taklit edemeyeceği, içten gelen, samimi bir neşedir. Çünkü bu, Yüce Allah’ın rızasını, rahmetini ve sonsuz cennet hayatını uman müminin kalbinin Allah’tan gelen bir sevinçle dolmasıdır. Müminlerin dünyadaki bu neşe dolu yaşamları Rabbimiz’in izniyle cennette kesintisiz olarak artarak devam edecektir.
Dua Etmenin Neşe ve Coşkusunu Yaşarlar
“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.”(Bakara Suresi, 186)
Yukarıdaki ayet çok önemli bir sır içermektedir: Allah bu ayetle tüm insanlara dua ettiklerinde dualarına karşılık vereceğini müjdelemiştir. Bu Rahman ve Rahim olan Rabbimiz’in biz kullarına vermiş olduğu çok büyük bir nimettir. Böyle büyük bir nimetin farkında olan müminler, büyük bir şevk ve heyecan içerisinde Allah’a dua eder, her an her konuda O’ndan yardım dilerler.
İman Edenlerin Sayısının Artması ve Kuran Ahlakının Yayılması ile Neşelenirler
İman edenler dinin getirdiği güzel ahlakı yaşadıkları ve bunun insanlara nasıl huzurlu ve konforlu bir hayat sunduğunu bildikleri için, aynı huzuru, güzelliği ve neşeyi diğer insanların da yaşamasını isterler. Daha da önemlisi cehennemin ne kadar kesin bir gerçek olduğunu bildikleri için, tüm insanların Allah’ın razı olacağı umulan bir hayat sürerek cehennemdeki sonsuz azaptan korunmalarını arzu ederler. Bu nedenle tek bir kişinin bile Kuran ahlakını yaşamaya başlaması tüm müminler için büyük bir sevinç ve neşe kaynağı olur.
İnkarcılara Karşı İlmen Galip Geldiklerinde Neşelenirler
Müminler, Allah’a, elçisine ve müminlere karşı mücadele yürüten münafıklara ve inkarcılara “Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cehd et (çaba harca) ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yataktır o!..” (Tevbe Suresi, 73) ayetinin hükmü gereği sert ve caydırıcı bir tutum sergilerler. Ancak bu fiziksel değil, fikri alanda yürütülen bir mücadeledir. Münafıkların ve inkarcıların müminlere karşı faaliyetlerini deşifre ederek engellemek, onların Allah’a, din ahlakına karşı tutumlarına net bir tavır koymak, ilmi çalışma ve açıklamalarla yürütülecek bu fikri mücadelede inkarcıların yılgınlaşarak din ahlakına karşı mücadele etmekten caymaları müminler için büyük bir neşe sebebidir.
www.Allahakulolmak.imanisiteler.com
Mümin Her Şartta Neşeli, Huzurludur
Mümin, her koşulda Allah’a teslim olan bir ruhta yaşadığı için hayatının her anı güzellikle dolu olur. Allah’ın sunduğu güzelliklere şükrettiği için sevinci diğer insanlara göre çok daha yoğun olur. Sahip olduğu nimet dolayısıyla Allah’ı yüceltmek, O’na sevgisini sunmak müminin neşesine daha da bir coşku katar.
Allah kendisine imtihan olarak bir zorluk yarattığında da bu coşkusunda hiçbir azalma olmaz. Bu, aynı inancı yaşamayan bir insana çok şaşırtıcı gelebilir ama mümin bu tarz durumlarda da Allah’a şükreder. Hastalık, sıkıntılı yaşam şartları, yoksulluk gibi zorluk gibi görünen zamanları mümin fırsat bilir ve yine coşkuyla Yüce Allah’a bağlılığını gösterir. Böyle zamanlarda mümimin sabrı tahammül şeklinde olmaz. Bilakis Allah, kendisine sabır göstermesi gereken bir durum yarattığı için bunun sevincini yaşar ve bir nimete kavuştuğundaki gibi neşeli olur. Mümin zorlukların, çilenin imanını olgunlaştıracağını bildiği için bunları Allah’ın kendisine sunduğu bir nimet olarak değerlendirir. Dolayısıyla zahiri bir gözle bakıldığında sıkıntı gibi görünen olaylar aslında Allah’ı derin manada düşünebilen mümin için birer nimettir.
Müslümanlar Sürekli Cennetin Neşesini Yaşarlar
Müslümanlar için dünyada en önemli nimetlerden biri ahirette cenneti kazanmayı umabilmeleridir. Allah dünyayı Müslümanların cennete özlem duyacakları şekilde yaratmıştır. Allah’ın ve ahiretin varlığına iman eden herkes, dünyada var olan nimet ve güzellikler karşısında hep cenneti hatırlayacak, bu nimetlerin geçici olduğunu bilerek cennetteki asıllarını isteyecektir. Nitekim böyle bir kimsenin cennete kavuşma isteği ve bundan duyduğu heyecan, tavırlarından, konuşmalarından, din ahlakını yaşama konusundaki samimi çabasından hissedilecektir.
Müminler cennete kavuşma umudu taşımalarından dolayı sürekli bir heyecan içindedirler. Heyecan ve şevklerinin yanı sıra Rabbimiz’in benzersiz nimetlerine mirasçı kılacağı kişilere vaat edilen cennetle sevinç ve neşe içindedirler. Bir Kuran ayetinde iman edenleri cennette bekleyen mutlu hayat şöyle müjdelenmiştir:
“Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar ‘bir cennet bahçesinde’ ‘sevinç içinde ağırlanırlar’.” (Rum Suresi, 15)
Güzellik, neşe, kalite, mutluluk, modernlik, sevgi, şefkat hep Müslümanlar içindir. Kuran’daki Müslüman modeli akıllı, eğitimli, modern, dışadönük ve kalitelidir. Kuran’a uyan Müslüman, nefreti ortadan kaldırır yerine sevgiyi getirir. Kuran’daki Müslüman üzüntüyü değil sevinci, kavgayı değil barışı ayakta tutar. Kuran’daki Müslüman güzeldir, bakımlıdır, güzel giyinir, güzel kokar, tertemiz evlerde oturur. Bunun için zengin olmasına gerek yoktur. Başının açık veya kapalı olması da bunun için bir kriter değildir. Güzellik, modernlik, asalet ve kalite, tertemiz giysilerde, bakımlı bir bedende, güzel bir üslupta ve sevgi dolu aydınlık bir yüzde zaten doğal olarak oluşur.
Bağnazlar Sözde İslam Adına İnsanların Tüm Sevinçlerini Ellerinden Alırlar
Allah “Elbiseni temizle. Pislikten kaçınıp uzaklaş.” (Müddessir Suresi 4-5) ayetlerinde, iman edenlere giysilerini ve evlerini temizlemelerini emreder. Oysa bağnaz mantıktaki insanlar yıllardır bu ayetin tam tersine, pejmürde ve bakımsız kıyafetleriyle İslam’ı temsil ettiklerini söyleyerek, bir hurafeyi din kuralı haline getirmeye kalkmışlardır.
Allah, düşünmeyi ve ilimde derinleşmeyi öğütler. Kuran’da Hz. Süleyman (a.s.)’ın sarayı güzellik ve estetiğin en güzel örneklerinden biri olarak verilir. İşte bu yüzden Müslüman, dünyanın en bakımlı, en kaliteli, en kültürlü insanı olmalıdır. Kalite, Müslüman için hayatın her yönünde vazgeçilmez bir özelliktir. Fakat İslam dinini Kuran’a değil de hurafelere dayanarak yorumlayanlar, çok kalitesiz bir anlayışa sahiptirler. Bazı insanlar da İslam dinini bu kişilerin yaşadıkları garip hayatla özdeşleştirir ve İslam’a karşı tavır alırlar. İşte bu nedenle İslamiyet yanlış tanınmakta ve dünyanın birçok ülkesinde Müslümanlar olumsuzluklarla karşılaşmaktadırlar.
Bağnaz mantıkta çoğunlukla bakımsız, kirli, çirkin, İslam’a ve Kuran’a uygun olmayan bir yapı İslam dini olarak sunulur. Yemek yemede, kıyafette, konuşmada çok kalitesiz davranılır. Güzelliği tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bir model oluşturulur, çirkin ve bakımsız bir insanın takva sahibi olduğu iddia edilir. Müzik dinlenmez, resimden hoşlanılmaz, insanlardan uzak durulur. Bu garip düşünceleri nedeniyle hayatlarının her anında kalitesizliği yaşayanların kendileri de hayata küserler.
Allah’ın cennette yarattığı güzellik ve kalitenin dünyadaki benzeri, ancak gerçek İslam ahlakı ile yaşanabilir. İslam dininde iltifat, gönül alma, fedakarlık, ince düşünce, barış, sevgi, şefkat, merhamet, demokrasi, fikir özgürlüğü, eğlence, neşe, estetik bir mimari, güzel, bakımlı, cazibeli insanlar vardır.
Dünyada tüm nimetlerden uzaklaşan, nimet sevgisini İslam karşıtlığı olarak gören ve güzel bir hayatı müslümanlara değil de Allah’tan uzak yaşayanlara yakıştıran bağnazlar, sefalet içinde bir hayatı din gibi göstermeye çalışırlar. Oysa Allah tüm güzel nimetleri iman edenlere layık kılmıştır. Nimetleri haram kılmaya kalkanlar ayette şöyle haber verilmiştir:
“De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır.” Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız.” (Araf Suresi, 32)