ADNAN OKTAR: (Müslüman zengin olabilir) Tamam zengin olabilir, ama niçin zengin olur? Allah rızası için zengin olur Müslüman. Allah rızası için zengin olan da Allah rızası için o malını kullanır, imkanlarını kullanır. Hz. Süleyman (as) zengindi, ama Allah için kullandı, değil mi? Kendi keyfine, zevkine kullanmadı, Allah rızası için kullandı. Hz. İbrahim (as) da zengindi. Ama Allah rızası için kullandı. Resulullah (sav) de zengindi, Allah rızası için kullandı. Kendisi normal yaşıyor. Yani dünyaya bir mal bırakmıyor, bir şey bırakmıyor inşaAllah. Mal Allah içindir, Allah için kullanılır. Mesela kitaplar bastırırsın, dergiler bastırırsın, camiler yaptırırsın, öğrenci okutursun, konferanslar düzenlersin. Paranı bunun için kullanırsın. Para buna yarar. Yahut ne bileyim, fakir perişan insanlar vardır, onları koruyup kurtaracak çalışmalar yaparsın. Ama ayrıca da fabrikalar kurarsın, ama o fabrikayı Allah rızası için kurarsın ki insanlara hizmet olsun diye. Yani orada bunun çok iyi vurgulanması gerekiyor. Yoksa bazı zenginler var yani hakikaten kendi zenginliğinin peşinde olduğu anlaşılıyor üslup olarak. Bu tabi çok değişik. Bu gibi kişiler bazen topluyor insanları, arabayla geliyor, onlara birer paket makarna dağıtıyor, bütün milletin gözü önünde. Yahut bir cami yaptırıyor adı-soyadıyla, yedi sülalesinin ismini yazıyor. Bunlar biraz daha değişik çalışmalar. Yine cami yaptırması güzel tabii, ismini de versin. O da bir şey değil de, ama asıl din ahlakının yayılması önemli.

İnsanların kitaba ihtiyacı var, bilgiye, konferanslar yapılmasına ihtiyacı var değil mi? Mesela bir film hazırlatılması güzel bir çalışmadır. Mesela bir kitabın çok miktarda bastırılıp ücretsiz dağıtılması güzel bir çalışmadır. Bu tarz çalışmalar olması lazım. Ama diğer yönden de yani Müslümanlığı sosyalizm gibi göstermeye kalkmak da doğru değil. Ama tabii her halükarda arkasında bir iyi niyet var. Çünkü hakikaten Müslümanların bayağı bir kesimi kendi ailesini, çocuğunu düşünüyor ve kendi akrabalarını yakınlarını düşünüyor, sadece onları kurtardı mı ondan gerisi onu pek ilgilendirmiyor. O, o kadar oluyor. Ben bununla mükellefim diyor. Halbuki Kuran’da her yerde sürekli sadaka vardır, Allah için harcama vardır, kendini tamamen Allah’a adama vardır. Bu çok sarih. O yönüyle doğru…

Hz. Ömer zengindi ama, hep malını mülkünü Allah için harcadı. Allah için yaşadı ve Allah için de şehit oldu. Yani bütün ömrünü o uğurda harcadı. Ve hiçbir şekilde rahat yaşamadı. Hep acı ve çile içerisindeydi. Hep savaşlarda, mücadelede. Kendi hayatı da sade sayılırdı. Ama o, şartlardan kaynaklanıyor, yoksa Peygamber Efendimiz (sav) mesela çok şık giyiniyordu. Gayet güzel giyiniyordu. Hz. Ömer de temiz ve kaliteli güzel giyiniyordu. Yani Müslüman öyle pejmurde olacak, evi pejmurde olacak diye bir şey yok… Tabii İmam-ı Azam, hepsi zengindiler. Ama, böyle klasik zengin tipi var yani küt, sadece kendisine faydası olan. İnsanlara tepeden bakan, sevgisiz. Zengin olduğu için de, kendisine hayranlık duyulduğunu zanneden, ekabir tipler var. Bunlar tabii, normal hareket yapmıyorlar. Samimi Müslüman, bütün gücüyle Allah için harcar bütün imkanlarını…

Camiyi yapanın, içindeki cemaati de hazırlaması gerekir. Yani içindeki cemaati hazırlamaya yönelik bir çalışması yoksa, sırf bina olmaz. Mesela ben kitap bastıracağım, kapağını bastıracağım kitabın, kitabın sayfalarını da koyacağız fakat yazı olmayacak. Olmaz, değil mi? O harfler, kitabı kitap haline getiriyor. Camiyi de cemaati, onun içindeki Müslümanlar güzelleştiriyor, zengin hale getiriyor.

Onun için Allah esirgesin mesela Rusya’da camiler yapılmıştı, sonra onları müze yaptılar. Hatta diskoya çevirdiler, başka şeye çevirdiler. Boş binayla bir şey olmaz. Hatta bazen çok olumsuz etki yapabilir yani, bomboş camiler, görünümü güzel değil. Cami yaptıranın, bütün heyecanıyla şevkiyle o camiyi dolduracak tedbirleri de alması lazım. İnşaAllah. (Maraş Aksu TV röportajından, 12 Kasım 2009)