Münafık, menfaat veya çıkar beklentisiyle iman edenlere yaklaşan, Kuran ayetlerinde bildirildiği gibi iki yüzlü insanlardır. Gerçekte iman etmedikleri halde, iman etmiş gibi davranırlar çünkü asıl amaçları inananlara zarar vermektir. Bu nedenle Müslümanların münafıklık tehlikesine karşı uyanık ve dikkatli olmaları, münafıkların özelliklerini iyi bilmeleri gerekir.

✓ Münafıklar iman edenleri kandırabilmek için görünürde Allah’ı anarlar oysa iman bile etmemişlerdir, içleri boştur

Müminler, Allah’ı çokça anan, her anlarında O’na dua edip yönelen ve O’ndan bağışlanma dileyen kimselerdir. Hem kendi içlerinde Allah’ı çokça anarlar, hem de konuşma, hal ve tavırlarıyla çevrelerine de Allah’ı hatırlatırlar. Allah’ı anmak her an Allah’ın varlığının, bize verdiği nimetlerin şuurunda yaşamanın doğal bir yansımasıdır. Bir ayette Allah’ı anmanın önemine şöyle dikkat çekilmiştir:

… Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. (Ankebut Suresi, 45)

Münafıkların en belirgin özelliği ise, Allah’la bağlantılarının olmayışıdır. Kalben Allah ile birlikte değildirler, O’na yönelmez, O’nu anmaz, O’ndan bağışlanma dilemezler. Bunu Müslüman görünmek için gereken bir zorunluluk gibi gördüklerinden dolayı, Allah’ı ancak çok az anarlar. Allah bir Kuran ayetinde bu gerçeği şöyle bildirmektedir:

Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah’ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi, 142)

Münafıklar Allah’ın büyüklüğünü, gücünü, sanatını, ilmini gereği gibi takdir edemezler bu nedenle de Allah’ın gücünü, kudretini anmazlar. Allah’tan bahsettikleri nadir zamanlardaki amaçları müminleri taklit etmek olduğu için gerek ifadeleri, gerekse üslupları samimiyetten uzaktır. Suni, ezbere dayalı, gerçek düşüncelerini, hissettiklerini yansıtmayan, mecburi konuşmalar yaparlar. Güncel bir konudan çok akıcı, rahat, çok zengin ifadelerle bahsederken, Allah’ı anacakları zaman kesik kesik, zorlanarak, kalıp cümlelerle konuşurlar. İçlerinden gelmediği halde böyle bir mecburiyet hissetmeleri, bir yandan da iman edenlere karşı öfke duymalarına sebep olur. Kuran’da bu durum şöyle haber verilmektedir:

Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır. Oysa O’ndan başkaları anıldığında hemen sevince kapılırlar. (Zümer Suresi, 45)

✓ Münafıkların Allah’tan ve dinden bahsetmelerinin sebebi genelde insanları etkilemeye çalışarak, çıkar elde etmektir

Ahlakları, kültürleri ve saygınlıkları dolayısıyla müminlerin geniş bir sosyal çevresi vardır. Aynı zamanda yaşadıkları toplumun ileri gelenlerine din ahlakını anlattıkları için onlarla yakın bağlantıları da olur. Bunun yanında fikri mücadele içinde oldukları belli bir zümre hariç, halkın arasında da geniş kitleler tarafından çok sevilirler. Ve bu sevgi, inananların yeryüzü üzerindeki gücü ve hakimiyeti arttıkça çoğalır.

Zamanla artan toplumsal destekle birlikte saygınlıkları, diğer insanlardan çok farklı bir ‘kaliteye’ sahip oldukları, çok üstün bir ahlakı yaşadıkları da açıkça anlaşılmaya başlar. Müslümanlar güzel ahlakları ve görülmemiş kararlılıkları dolayısıyla geniş kitleler tarafından tanınırlar.

İşte bundan etkilenen zayıf karakterli münafıklar, müminlerle birlikte hareket ederek bir şahsiyet kazanmaya çalışırlar. Onlarla beraber olurlarsa kendilerinin de bir çevre edinecekleri ve müslümanlar kadar etkileyici olacaklarını, şahsiyetli tanınacaklarını düşünürler. Tabi ki asıl amaçları her zaman olduğu gibi kendi menfaatlerini beslemek, çıkar sağlamaktır. Çıkar arayışı, münafıkların en önemli ve belirgin özelliklerinden biridir.

✓ Münafık sürekli çıkar arayışı içindedir, çıkarı zarar gördüğünde çok tehlikeli bir hale gelebilir

Münafığın müminlere dost gibi görünmesinin en büyük nedenlerinden biri, kendisine maddi çıkar sağlama arzusudur. Müminler Allah’ın kendilerine verdiği lütuf sayesinde manevi olduğu gibi, maddi bir güç ve iktidara da sahiptirler.

Allah’ın müminleri her zaman desteklemesi münafıklara müminlerle birlikte olduklarında bir menfaat sağlayabileceklerini düşündürtür. İşte bu nedenle -din ahlakıyla gerçek anlamda alakaları olmadığı halde- müminlerle olmak hoşlarına gider.

Fakat müminler, sahip oldukları mal ve mülk zenginliğini, münafığın yapmak istediği gibi, asla kendi çıkarları doğrultusunda harcamazlar. Zira onlar bütün malın ve mülkün Allah’ın olduğunu ve O’nun yolunda harcanması gerektiğini bilirler. Bunu er-geç fark eden münafık, müminlerin maddi-manevi zenginliğinden kendine bir pay elde edemeyeceğini iyice kavradığında, onlardan ayrılma kararını almıştır bile…

Ayrıca iman edenlerin ticari imkanları da çok geniş olabilmektedir. Özellikle maddi imkanlar münafıkları derinden etkiler. Hatta birçok münafık, bazı ibadetleri (namaz, oruç, zekat gibi) yalnızca Müslümanlar arasında güvenilir bilinmek ve bu sayede onlar arasında geniş ticaret imkanı bulabilmek için uygular. Allah Kuran’da münafıkların ticaret konusundaki hırslarını ve bunun, onların en önem verdikleri konuların başında geldiğini şöyle haber verir:

Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah’a ve İslam’a teslim etmeyenler) bir ticaret ya da bir eğlence gördükleri zaman, (hemen) ona yöneldiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki: ‘Allah’ın Katında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır.’ (Cuma Suresi, 11)

Elbette ki, bu gibi riyakar davranışlarda bulunan münafıklar umduklarını bulamayacaklar, dünyada kazandıkları zararın yanı sıra, ahirette de hüsrana uğrayacaklardır.

✓ Münafığın dili gerçekte şeytanın dilidir, insanlara hassas gördükleri konulardan yaklaşarak karışıklık çıkarırlar

Kendilerine: ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde: ‘Biz sadece ıslah edicileriz’ derler. Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değillerdir. (Bakara Suresi, 11-12) ayetlerinde bildirildiği gibi mümin sahip olduğu Allah korkusu sebebiyle, vaktini kesintisiz olarak hayır ve güzellik düşünerek geçirir. Din gününde her türlü amelinden ve düşünüp, aklından geçirdiklerinden dahi sorguya çekileceğini bildiği için, sürekli hayra yönelir.

Münafık ise hesap vereceği gerçeğine inanmaz ya da sürekli tereddüt içindedir, dolayısıyla aklını Allah rızası için kullanmaz. Bütün uğraşları fesat üzerinedir. Daima bozgunculuk çıkarmak ve müminlere sıkıntı vermek ister.

İçinde barındırdığı fitneci karakter ortaya çıktığında ise bunu yine inkar etmeye ve Allah’ın elçisini kendi düşük aklınca yalan sözleriyle aldatmaya çalışır; ama elbette başarı sağlayamaz. Çünkü Allah onların söyleyecekleri sözleri de müminlere önceden bildirmiştir:

Onlardan bir kısmı: ‘Bana izin ver ve beni fitneye katma’ der. Haberin olsun onlar fitnenin (ta) içine düşmüşlerdir… (Tevbe Suresi, 49)

Münafıkların tamamında fitneci bir karakter vardır. Gizli ve sinsice yollarla ya da açık açık fitne çıkarmaya çalışırlar. Fitnenin anlamı, mümin topluluğunun içinde bozgunculuk ve karışıklık yaratmaktır. Münafıklar, bu kelimenin tam karşılığını içlerinde barındıran ve dışlarına yansıtan insanlardır. Ruhları iyiye ve güzelliğe değil, fitneye ve nifaka açıktır.

✓ Münafıklar Hem Bedenen Hem Ruhen Hem Aklen Pis Olurlar, Allah Onları Özel Olarak Bu Şekilde Yaratır

Münafıkların şeytanın etkisinde çirkin bir ruhları vardır. Sürekli kötülük tasarlayan, olaylardaki hayrı ve hikmeti hiçbir zaman göremeyen, insanların aleyhinde faaliyet sürdüren, adeta ‘şeytanın ruhunu andıran bir ruhtur bu.

Nitekim içlerinde böylesine çirkin bir ruh hali yaşayan münafıklar için Allah şöyle hüküm vermektedir:

Onlara geri döndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah’a and içecekler. Artık siz onlara sırt çevirin. Onlar gerçekten pistirler. Kazanmakta olduklarının bir cezası olarak, barınma yerleri cehennemdir. (Tevbe Suresi, 95)

Yukarıdaki ayette de bildirildiği gibi, bu kişiler fiziki anlamda da temiz bir yapıya sahip değildirler. Nitekim ruh ve fiziki güzellik, birbirleriyle yakından bağlantılı iki kavramdır. Kalbinde kötülük olanın elbette ki yaşantısı da pis olur. Ayrıca Allah, kalplerindeki hastalık sebebiyle pisliklerini artırdığını da bir ayette şöyle bildirmektedir:

Kalplerinde hastalık olanların ise, iğrençliklerine iğrençlik (murdarlık) ekleyip arttırmış ve onlar kafir kimseler olarak ölmüşlerdir. (Tevbe Suresi, 125)

Kalplerindeki hastalık sebebiyle ruhlarında oluşan karanlık, yüzlerinde de kendini gösterir. Bu kişilerin yüzleri Kuran’da Allah’ın bildirdiği üzere “sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir.” (Yunus Suresi, 27) Müminlere verilen ‘nur’ bakanlara ferahlık verirken, münafıkların yüzlerindeki karanlık ifade özellikle dikkat çekicidir.

✓ Münafıklar Korkak ve Sinsidir

Münafıkların bir başka önemli özellikleri sürekli bir korku psikolojisinde olmalarıdır. Kuran’ın, “…onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır” (Bakara Suresi, 38) ayetinde söz edilen müminlerin tam tersine, büyük bir korku içinde yaşarlar. Gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasından, sahtekarlıklarının bilinmesinden korkarlar. Müminlerin, onların gerçek amaçlarını fark etmesinden çekinirler.

“Herhalde içlerinde ‘dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından’ siz, Allah’tan daha çetinsiniz. Bu, şüphesiz onların ‘derin bir kavrayışa sahip olmamaları’ dolayısıyla böyledir.” (Haşr Suresi, 13)

✓ Münafıklar Müslümanın Canlı ve Şevkli Olmasına Vesile Olurlar

Ali b. Ebi Talib’in (Kerramallahu vecheh) bildirdiğine göre Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Ben ümmetim hakkında bir mümin ya da müşrikten korkmuyorum. ÇÜNKÜ MÜMİNİ (KÖTÜLÜKTEN) İMANI ENGELLER. MÜŞRİKİ DE KÜFRÜ DEFEDER. FAKAT ASIL DİLBAZ MÜNAFIKTAN ENDİŞE ETMEKTEYİM. ÇÜNKÜ O, SİZİN HOŞUNUZA GİDECEK ŞEYLERİ SÖYLER, AMA HOŞUNUZA GİTMEYECEK İŞLERİ YAPAR.” (Hadisi Taberani, el-Mu’cemu’l-evsat ve el-Mu’cemu’s-sağir, İlim Kitabı, Münafığın polemiği, sf. 512)

Peygamberimiz (s.a.v) hadis-i şerifinde, Müslümanların dikkatlerini “dilbaz münafıklar” olarak nitelendirdiği kişilere çekmiştir. Gerçekte Allah’a iman etmedikleri halde kendilerini iman ediyor gibi gösteren münafıklar ahir zamanda, Hz. Mehdi (a.s.)’ın arkadaş topluluğu içinde de bulunacaklardır. Nasıl 1400 yıl önce sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’e ve ashabına karşı münafıkane bir eylem içinde oldularsa aynı şekilde Hz. Mehdi (a.s.) ve cemaatindeki samimi Müslümanlara karşı da aynı sinsi eylemlerle İslam’a kendilerince zarar vermek için mücadele edeceklerdir.

Fücur, fesat ve kargaşa çıkarma, Müslümanları birbirlerine düşürme, dini ve Müslümanları (haşa) kendilerince alaya alma gibi yöntemler kullanacaklardır. Kuran’da münafıkların bozuk konuşma üslupları Allah’ın dikkat çektiği ve onları bize tanıtan bir yönleridir:

Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar. (Münafikun Suresi, 4)

Münafıklar hazır cevaplıklarını dinin lehinde değil kendilerince İslam’ın aleyhinde kullanırlar. Din ve kutsal değerlerle ilgili olarak alaycı konuşmalara girerler, münasebetsiz şakalar yaparak insanları güldürme gayreti içinde olurlar. Ancak bu yaptıklarıyla aslında Kuran’a ve Allah’ın dinine karşı sinsice mücadele eder ve inkar edenlerin Müslümanlarla yaptıkları mücadelede onlara destekçi olurlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in dikkat çektiği münafıkların bu özellikleri Müslümanların dikkat ve şuurlarının açık olmasına, münafıklara karşı akılcı tedbirler almalarına neden olur.

Bütün bu açıklamalardan da görüldüğü gibi münafıkların varlığı, Müslümanların Allah rızası için daha şevkle, canla-başla çalışmalarına ve güçlenerek, hareket kazanmalarına vesile olur.