Allah Kuran ayetleri ile tüm insanlara nasıl bir ahlaktan ve nasıl bir hayat şeklinden razı olacağını bildirmiştir. Allah’ın bu emrini en güzel şekilde yerine getirenler sadece “müminler”dir. İnsanların büyük çoğunluğu ise, Allah’ın beğendiği yaşam şeklinden haberdar olmalarına karşılık bunu göz ardı ederler. Çünkü bu insanların Allah’ın rızasını kazanabilmek gibi bir hedefleri yoktur. Müminler için ise Allah’ın rızasını ve sevgisini kazanabilmek herşeyin üzerinde ve herşeyden önemli bir konudur. Bu nedenle Kuran’da bildirilen her ayeti büyük bir titizlikle uygulamaya çalışırlar. Bu konuda hayatları boyunca bir an olsun taviz vermemeleri de onların şevklerini ortaya koyan önemli bir delildir. Öyle ki Allah’ın rızasını kazanma uğruna nefislerine zor gelen bir durumla da karşılaşsalar, onlar yine de bu konuda hiçbir zaman için en ufak bir yılgınlık göstermezler. Aksine en zor görünen işleri bile büyük bir şevkle yerine getirirler.

Müminlerin Allah’ın rızasını kazanma konusunda ne kadar şevkli olduklarını gösteren diğer bir dikkat çekici tavırları da onların her zaman için “Allah’ın rızasının en çoğunu” arıyor olmalarıdır. Bunun anlamı, müminlerin pek çok seçenek ile karşı karşıya oldukları durumlarda bunlar arasından Allah’ın en çok razı olacağını umduklarını seçmeleridir. Bu konudaki ölçüleri ise Kuran ayetleri ve vicdanlarıdır.

Allah Kuran ile inananlara en hayırlı ve Allah Katında makbul olabilecek yaşam şeklini bildirmiş ve böylece onlara Kendi rızasının en çoğunu kazanmanın yollarını göstermiştir. Dahası müminlerin içlerinde hayatlarının sonuna kadar bir an bile ara vermeden onlara en doğru ve en hayırlı olanı gösteren vicdanları vardır. Vicdan, insanı her zaman için Allah’ı razı etmekten yana yönelten bir nimettir. Şevk sahibi insanlar da Kuran’a ve vicdanlarının seslerine en güzel şekilde uyarak, her zaman Allah’ın en razı olacağı şekilde hareket eden kimselerdir.

Müminlerin bu konudaki şevklerine şöyle bir örnek verebiliriz: Allah “Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle…” (İsra Suresi, 53) ayetiyle insanların birbirlerine “sözün en güzelini” söylemelerini bildirmiştir. Sadece güzel bir söz söylemek de insanlara Allah’ın rızasını kazandırabilecek bir tavırdır. Ancak “sözün en güzelini söylemek” kişiye Allah’ın rızasının en çoğunu kazandıracak, Allah Katındaki ecrini fazlasıyla artıracak bir davranıştır. Çünkü Allah Kuran’da bu tavrın daha hayırlı olduğunu bildirmiştir.

Bunun gibi yine Allah ayetlerinde yapılan bir kötülüğe misliyle karşılık verilebileceğine, ancak affetmenin ve karşı tarafa örnek bir tavır sergileyerek onu ıslah etmenin daha hayırlı bir davranış olacağına şöyle dikkat çekmiştir:

Kötülüğün karşılığı, onun misli (benzeri) olan kötülüktür. Ama kim affeder ve ıslah ederse (dirliği kurup-sağlarsa) artık onun ecri Allah’a aittir. Gerçekten o zalimleri sevmez. (Şura Suresi, 40)

Ayetteki ifadeden de anlaşılacağı gibi kişiye yaptığı kötülüğün karşılığını vermek Allah’ın rızasını kazanmaya uygun bir davranıştır. Ancak buna rağmen affedip bağışlamak Allah Katında makbul tutulan ve kişiye Allah’ın rızasının en çoğunu kazandıracak olan bir tavırdır. İnsanın haklı olduğu bir durumda da, kötülük gördüğü bir kimseyi, öfkesini yenerek affedebilmesi üstün bir ahlakın göstergesidir. Zira böyle bir durumda kişi yalnızca Allah’ın rızasını daha fazlasıyla kazanabilmek için nefsinin isteklerini yenmekte ve güzel bir sabır göstererek alttan almaktadır. Bu kişi, “Kim sabreder ve bağışlarsa, şüphesiz bu azme değer işlerdendir.” (Şura Suresi, 43) ayetiyle de hatırlatıldığı gibi, sabretmenin ve affetmenin daha hayırlı olduğunu bilmektedir.

Şevk sahibi kimselerin farklılıkları, her zaman için en hayırlı olan davranışları, asla yılmadan ve gevşeklik göstermeden seçmeleriyle ortaya çıkar. Nasıl bir ortamda bulunurlarsa bulunsunlar bu kimseler Allah’ın rızasının en çoğunu aramakta kararlılık gösterirler. Müslümanların imanlarından kaynaklanan bu şevklerine karşılık Allah, onları kurtuluşa ulaştıracağını, karanlıklardan nura çıkaracağını ve doğru yola ileteceğini bildirerek onlara müjde vermektedir:

Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 16)