Müminler arasında taraf olmamak, birleştirici rol üstlenmek, müminlere karşı veli ahlaklı olmayı teşvik etmek Allah’ın tavsiye ettiği bir ahlaktır.
Müminlerin arası açıldığında, aralarını bulup düzeltmek farzdır. Bu nedenle müminler arasında kırgınlık, küskünlük, alınganlık, çekişme gibi kötü ahlak özelliklerine hiçbir şekilde izin verilmez, bu tür tavırlara karşı daima Kuran ahlakıyla karşılık verilir. Her Müslüman Kuran ahlakının gereği olarak gücü yettiği kadar Müslümanların aralarını bulup düzeltmeye gayret etmekle sorumludur. Bu tür durumları gidermek için çaba göstermek, birleştirici ve uzlaştırıcı bir tutum izlemek tıpkı namaz kılmak gibi güzel bir ibadettir. Yüce Allah bu gerçeği bir ayette şöyle bildirir:
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah’tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz.” (Hucurat Suresi, 10)
“Onların ‘gizlice söyleşmelerinin’ çoğunda hayır yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki başka. Kim Allah’ın rızasını isteyerek böyle yaparsa, artık ona büyük bir ecir vereceğiz.” (Nisa Suresi 114) ayetinde ise Allah Müslümanların arasını açmaya vesile olacak gizli konuşmaların hayırlı olmadığını ancak aralarını düzeltmek için bir araya gelip yapılan konuşmaların Kendi rızasına uygun olduğunu ve bu yönde çaba sarf edenlerin ise büyük bir ecir kazanacağını müjdelemektedir.
Müslümanların Arasındaki Anlaşmazlıkları Yine Birbirinin Velisi Olan Müslümanlar Çözmelidir
Allah Kuran’ın birçok ayetinde müminlerin birbirlerinin velileri olduklarını bildirmektedir. Bu ayetlerden biri şöyledir:
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi, 71)
“Veli” kelimesinin anlamı, dost, koruyucu, yardımcı ve destekçidir. Bu nedenle Kuran’da bildirilen bu ayetin gereği olarak vicdan sahibi, güzel ahlaklı, dürüst ve samimi müminler birbirlerini desteklemeli, birbirlerine dost, koruyucu olmalı, iki Müslüman topluluğun anlaşmazlığa düştükleri durumlarda da aralarının düzelmesine yardımcı olmalıdır. İlimdeki derinliği nedeniyle “Şeyh-i Ekber” (en büyük şeyh) olarak da anılmış olan büyük İslam alimi Muhyiddin Arabi müminlerin birbirlerine göstermeleri gereken güzel ahlak, dostluk ve yakınlığı eserlerinde şöyle açıklamıştır:
“Allah’ın mümin kullarına selam vermek, yemek yedirmek işlerini görmek suretiyle muhabbet göstermelisin. Şunu da iyi bil ki, müminlerin tümü, tek bir insan, tek bir vücut gibidir. O vücuddan herhangi bir organ hastalanırsa diğerleri aynı acıyı ve ağrıyı çeker. Mümin de tıpkı böyledir, din kardeşine bir musibet geldiği zaman onu kendine gelmiş gibi kabul eder. Elemi ile elemlenir.
Eğer bir mümin diğer müminlerin dertlerini paylaşmazsa, üzüntülerine ortak olmazsa, aralarında iman kardeşliği sağlanmamış olur. Çünkü, Allah insan vücudundaki azalar gibi, müminler arasında bir yeknesaklık (hiç değişmeyen sürekli), kardeşlik tesis etmiştir. İşte bundan dolayıdır ki Allah Resulü (s.a.v) o ünlü benzetmesini yapmış ve şöyle buyurmuştur: “Birbirlerini sevmelerinde, birbirlerine acımalarında, birbirlerini esirgemelerinde müminlerin hali, tıpkı bir vücud gibidir, o vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa, diğer azaları o rahatsızlığı paylaşır ve uykusuz kalır.” Şunu da iyi bil ki, bir mümin, kardeşi ile çok olur. Mümin bilindiği gibi Allah’ın güzel isimlerinden birisidir. Bu vasfı müminler taşıdığında, aralarında bir kardeşlik bağı meydana gelir. Şu halde mümin, müminin kardeşidir. Onu ne düşmana teslim eder ne aldatır ne de başarısızlığına çalışır. Kim Allah’a tam inanmış ise, -Allah’ın mümin olması dolayısıyla– onu, her işi, sözü ve halinde doğrular. İşte bu bir ismettir. (Muhyiddin İbn-i Arabi, Fütühat-ı Mekki`den-İbni Arabi, Altın Sahifeler, sf. 78-79, Pamuk yayıncılık)
Muhyiddin Arabi`nin de hatırlattığı gibi birlik, beraberlik, dayanışma, dostluk, fedakarlık, yardımlaşma, gözetip kollama ve benzeri özellikler Kuran ahlakının temelini oluşturan güzelliklerden bazılarıdır. İslam ahlakını yaşayan insanlar hoşgörü, sevgi ve barış dolu, birbirlerine karşı anlayış gösterdikleri, huzurlu bir ortamda yaşarlar. Bu özelliklere sahip toplumlar ise, her zaman için daha hızlı gelişebilir ve güç kazanabilirler. Çünkü, birlik ve beraberlik sağlandığında, toplumun bireyleri güç ve enerjilerini tartışmalara, kavgalara, sürtüşmelere, çatışmalara, savaşlara değil, hep hayır ve güzellik dolu işlere yönlendireceklerdir. Ayrıca herkesin şevkini kattığı, birbirine destek sağladığı işlerde büyük bir bereket ve güzellik oluşacaktır. Rabbimiz, birlik ve beraberlik içinde hayır için çalışan insanlara Allah Katından bir yardım, destek ve güç vereceğini müjdelemiştir. Bu nedenle Allah bazı ayetlerinde müminlere birbirleriyle çekişmemelerini, yoksa güçlerinin gideceğini ve zayıf düşeceklerini hatırlatmıştır. Bu ayetlerden biri şöyledir:
“Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, 46)
Allah Müslümanların kardeş olduğunu ve bir olmasını emretmişken, ihtilafa düşen Müslümanların arasını bulup birlik olmaları için çaba sarf etmemek, Müslümanlar için söz konusu olamaz. Ayetlerde Rabbimiz, “Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse Bana ibadet ediniz. Onlar, işlerini kendi aralarında parça parça dağıttılar (dinlerinde bölünmeler yaptılar); hepsi Biz’e döneceklerdir.” (Enbiya Suresi, 92-93) buyurmuştur. Dolayısıyla hoş karşılanmayacak olan Müslümanların ayrı, dağınık olmasıdır. Çünkü bu dağınıklık yeryüzünde fesada sebep olur.