Allah, bir deneme vasıtası olması için şeytanı, insanların zihinlerine gizlice telkin verebilecek özellikte yaratmıştır. Bu telkinin etkisi de insanların iman derecelerine göre değişir. Şeytanın inkar edenlere karşı her istediğini yaptırabilecek bir gücü varken, ihlaslı müminlerin imanına zarar verebilecek hiçbir gücü ve etkisi yoktur. (Hicr Suresi, 39-40) Ancak, her ne kadar Allah’ın halis kullarını saptırma gücü olmasa da onların dikkatlerini dağıtma, unutkanlık verme, konsantrasyonlarını bozma gibi rahatsızlıklar vermeye çalışabilir. Hiç şüphesiz şeytanın etkisiyle hareket eden kişiler sözleri, konuşmaları, tavır ve hareketleriyle müminleri rahatsız ederler. Bunun gibi, şeytan da aynı rahatsızlığı kendi görünmez boyutundan vermeye çalışır. Bu şekilde zihinleri meşgul edip, dikkatleri dağıtarak müminlerin yaptığı hayırlı işleri engellemeyi amaçlar.

Şeytanın bahsettiğimiz bu yöntemle ulaşmayı istediği konulardan birisi, müminin Allah’ın sözlerini içeren Kuran’ı okuyup anlaması ve ondan en güzel şekilde istifade etmesini engellemeye çalışmaktır. Çünkü müminler Kuran’la en doğru yola iletilirler, şeytanın yegane amacı ise müminlerin doğru yoldan şaşırıp sapmalarıdır. Bu nedenle, onların Kuran’ı anlayamamalarını, yanlış anlamalarını, hatta mümkünse Kuran’dan uzaklaşıp onu terk etmelerini arzu eder. Allah şeytanın bu çabasına karşılık olarak müminin Kendisi’ne sığınmasını bildirmiş ve bunu bir hüküm olarak müminlere farz kılmıştır:

Öyleyse Kuran okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın. (Nahl Suresi, 98)

Allah’a inanıp, O’na güvenerek, böyle davrananlara şeytanın hiçbir zarar veremeyeceği şöyle haber verilmektedir:

Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. (Nahl Suresi, 99)