Allah’ın emirlerini uygulama konusunda müminlere örnek oluşturan peygamberler, özellikle de önemli olaylar söz konusu olduğunda, yanlarında hep bir mümin ile birlikte hareket etmişlerdir. Bunun en belirgin örneklerinden biri Hz. Musa (as) ile Hz. Harun (as)’ın birlikteliğinde görülür. Hz. Musa, kendisine büyük bir düşmanlık besleyen Firavun’la görüşmeye giderken, Allah’tan kardeşi Hz. Harun’u kendisine yardımcı kılmasını istemiş ve gerekçesini de şöyle ifade etmiştir:

Ve kardeşim Harun; dil bakımından o benden daha düzgün konuşmaktadır, onu da benimle birlikte bir yardımcı olarak gönder, beni doğrulasın. Çünkü onların beni yalanlamalarından korkuyorum. (Kasas Suresi, 34)

Bu hikmetlerinin yanısıra, bir insanın yanında ikinci bir kişinin bulunması, şahitlik durumu oluşturduğu için, düşmanlık besleyenler açısından yıldırıcı ve caydırıcı bir unsurdur. Bir insanın yalnız hareket etmesi ise, her zaman art niyetli kişilere cesaret veren, yapmak istedikleri kötülüklere uygun ortam hazırlayan bir konum oluşturur.

Kuran’da bu konuya işaret eden bir başka ayette de, Musa peygamber ve yardımcısının yaptığı bir yolculuktan bahsedilir:

Hani Musa genç yardımcısına demişti: “İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim.” Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu. (Kehf Suresi, 60-61)

Ayetten anlaşıldığı gibi Hz. Musa (as) uzak bir bölgeye doğru uzun bir yolculuğa çıkarken yanına ikinci bir kişiyi almıştır. Musa peygamberin yaptığı bu uygulamanın altında akılcı bir tedbir yatmaktadır. Çünkü bir kimsenin, hakkında hiçbir bilgisinin olmadığı yabancı bir bölgeye tek başına gitmesi beraberinde çeşitli sakıncalar da getirebilir. Ama yolculuk sırasında olsun, gittiği yerde olsun başına gelebilecek maddi manevi her türlü sıkıntıda ikinci bir kişi kendisine destek olabilecek ve yardım temin edebilecektir.

Kuran’da buna benzer bir başka örnek de Hz. Muhammed (sav)’in Mekke’den Medine’ye gidişiyle ilgili verilmiştir:

Siz O’na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O’na yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak O’nu (Mekke’den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: “Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir.” Böylece Allah O’na ‘huzur ve güvenlik duygusunu’ indirmişti, O’nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah’ın kelimesi, yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 40)

Peygambere düşmanlık besleyen kimselerin asıl amacı, onu ele geçirerek öldürmek ve kavmin üzerindeki etkisini ortadan kaldırmaktır. Böylesine riskli ve tehlikeli bir ortamda, yalnız hareket etmek ise, müşriklerin arayıp da bulamadığı bir fırsat olacaktır. Bu yüzden de yanına bir kişi alarak tedbirli davranmıştır. Peygamberimiz (sav)’in bu tavrı, tüm müslümanlar için yol gösterici bir örnektir.